Çandar'a göre 'Hükümet El-Kaide'ye sarıldı'
Abone olRadikal yazarı Cengiz Çandar, köşesinde, ünlü gazeteci Hersh'ün London Review of Books'ta kaleme aldığı yazısında Suriye'deki kimyasal saldırının arkasında Türkiye olduğu iddiasına inanmadığını yazdı.
Radikal yazarı Cengiz Çandar, köşesinde, ünlü gazeteci Hersh'ün London Review of Books'ta kaleme aldığı yazısında Suriye'deki kimyasal saldırının arkasında Türkiye olduğu iddiasına inanmadığını yazdı. Ancak yazıdaki diğer iddaiarın gerçekçi olduğunu anlattı.
Hükümetin Suriye politikasını çok sert bir dille eleştiren Çandar, "Hükümetin, 'an-Nusra ve müttefikleri'ne 'lojistik destek' sağlaması, Türkiye'nin başına büyük bela saracak." yazdı.
İşte "Suriye'de el-Kaide'ye sarılmak" başlıklı o yazıdan çarpıcı bölümler:
GUTA SALDIRISININ ARKASINDA ERDOĞAN İKTİDARI MI VAR?
Obama’yı 'Kırmızı Çizgi'nin aşıldığına ikna etmek ve ABD’yi Suriye’e saldırtmak için Şam varoşu Guta’ta 21 Ağustos’ta girişilen sarin gazı saldırısının arkasında Türkiye’nin (Tayyip Erdoğan iktidarının) bulunduğuna inanmıyorum.
İnanmak istemiyor olabilir miyim? Evet.
Zaten, bu konuyu aniden gündeme getiren Seymour Hersh’ün 'The Red Line and the Rat Line' başlığıyla London Review of Books’ta yayımlanan yazısındaki görülen 'gediklere' işaret eden çok sayıda yazı da çıktı.
YABANA ATILIR İDDİALAR DEĞİL
Bununla birlikte, Seymour Hersh’ün yazıda ortaya koyduğu iddialar da yabana atılır gibi değil. Bunlardan yazıda yer alan birkaçını alt alta sıralayalım:
"... Amerikan ve İngiliz istihbarat camiaları 2013 ilkbaharından itibaren, Suriye’deki bazı isyancı grupların kimyasal silah geliştirdiklerinin farkındaydı. 20 Haziran’da Amerikan Savunma İstihbarat Ajansı (DIA), DIA Direktör Yardımcısı David Shedd için beş sayfalık, çok yüksek derecede gizli bir ‘konuşma notları’ brifingi sundu. Burada, An-Nusra’nın bir sarin üretim hücresi oluşturduğu ve bunun 11 Eylül öncesinden bu yana el-Kaide’nin en gelişmiş sarin çalışması olduğu belirtiliyordu...
ABD’nin, Suriye’deki isyancı muhalefete yardım konusunda Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile işbirliğinin tüm boyutu henüz aydınlığa kavuşmadı.
Obama yönetimi CIA’in ‘rat line’ diye nitelediği Suriye’nin içine giden arka kanalın oluşmasındaki rolünü hiçbir zaman itiraf etmedi. Rat line, 2012 başında Libya’dan güney Türkiye’ye ve oradan Suriye sınırı üzerinden muhalefete silah ve cephane iletmek amacıyla oluşturulmuştu. Suriye’de sonuçta ellerine silahların birçoğu, bazıları el-Kaide ile bağlantılı cihadi gruplarla bağlantılıydı...
Ocak’ta (2013) Senato İstihbarat Komisyonu, 2012 Eylülü’nde Bingazi’deki Amerikan Konsolosluğu ve yakınındaki CIA’in kullandığı gizli bir mekâna yönelik ve Amerikan Büyükelçisi Christopher Stevens ve üç kişinin ölümüyle sonuçlanan yerel milis saldırısına dair bir rapor yayımladı.
Raporun kamuoyuna açıklanmayan ve yüksek derecede gizlilik taşıyan eki, 2012 başında Obama ve Erdoğan arasında gizli bir anlaşma yapıldığından söz ediyordu. Rat line ile ilgiliydi.
Anlaşma hükümlerine göre silahların parası, Suudi Arabistan ve Katar’ın yanı sıra Türkiye’den geliyordu ve CIA, M16’nın desteğiyle Kaddafi’nin cephaneliklerinden Suriye’ye silah kaydırılmasından sorumlu olacaktı...
Washington, konsolosluk saldırısından sonra Libya’dan Suriye’ye silah transferini aniden sonlandırdı ama Rat Line devam etti. 2013’te Amerikan istihbaratı Türk hükümetinin –MİT unsurları ve jandarma aracılığıyla- an-Nusra ve müttefikleri ile doğrudan ilişkisini öğrendi.
MİT isyancılarla siyasi irtibatı sağlıyordu, jandarma ise askeri lojistik işini ele almıştı, yerinden danışmanlık sağlıyor ve eğitim veriyordu. Eski istihbarat yetkilisi, ‘2013 ilkbaharında Türkiye’nin rolünün artması, oradaki sorunların anahtarı olarak görüldü. Erdoğan eğer cihadilere desteğini keserse, her şeyin biteceğini biliyordu.
Suudiler savaşa –Suriye’ye uzaklık ve silah ve mühimmatı gönderme zorluğundan ötürü- lojistik nedenlerle destek olamazdılar.
Erdoğan’ın umudu, ABD’nin kırmızı çizgiyi geçmesini zorlayacak bir olayın çıkmasındaydı. Ama Obama, mart ve nisanda oralı olmadı... Suriye’ye silah gönderilmesindeki CIA desteğinin kesilmesine dair Amerikan kararı Erdoğan’ı siyasi ve askeri bakımdan açıkta bıraktı..."
ERDOĞAN ESAD'IN İSTEDİĞİ GİBİ BİR POLİTİKAYA KİLİTLENDİ
Tayyip Erdoğan, Suriye’de tam da Başşar Esad’ın istediği biçimde 'mezhepçi' dar bir politikaya kilitlenmiştir ve giderek an-Nusra gibi el-Kaide unsurlarını ve müttefiklerini desteklemeye sürüklenmiştir.
Gerek Erdoğan gerekse Davutoğlu, her seferinde ısrarla el-Kaide’nin desteklendiğini reddediyorlar. Onlar, el-Kaide’den Süleyman Şah Türbesi’ni kuşatan ve Rakka’ya hâkim olan IŞİD’i (Irak-Şam İslam Devleti) anlıyorlar. Oysa, an-Nusra da el-Kaide. Hatta, an-Nusra, doğrudan el-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’ye bağlı ve onun tarafından 'el-Kaide’nin Suriye kolu' olarak kabul ediliyor. IŞİD ise Eymen el-Zevahiri’ye muhalefet ediyor.
Ceylanpınar-Serekaniye hattında, Suruç’un karşısında Kobani’de Kürtlerle savaşan ve Türkiye’den 'lojistik destek' sağlayan an-Nusra idi. En son, Yayladağı sınır kapısının bir kilometre ötesinde yine Türkiye’den sağlanan 'lojistik destek'le Suriye Ermeni kasabası Kesab’ın ele geçmesiyle sonuçlanan harekât, an-Nusra ile 'İslami Cephe'nin ortak harekâtıydı.
Los Angeles Times’ta 4 Nisan’da yayımlanan bir haberde ABD yetkililerinin Kesab’ı ele geçiren güçlerin kompozisyonundan kaygı duydukları ifade ediliyordu. Habere göre, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı, Demokrat-New Jersey Senatörü Robert Martinez, saldırının 'Türkiye’de üslenmiş ve el-Kaide ile bağlantılı teröristler' tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin haberlerden 'çok büyük kaygı duyduğunu' belirten bir mektup kaleme aldı.
ERDOĞAN İKTİDARI SURİYE BATAKLIĞINDA EL KAİDE'YE SARILDI
Tayyip Erdoğan iktidarının Suriye politikasında 'denize düşen yılana sarılır' misali, 'Suriye bataklığına düşüp, el-Kaide’ye sarılmak' yani 'an-Nusra ve müttefikleri'ne 'lojistik destek' sağlaması, Türkiye’nin başına büyük bela saracak.