Çandar Radikal'i topa tuttu
Abone olHasan Cemal'in daha çıkmadan fırtınalar koparan kitabına bir yorum da Cengiz Çandar'dan geldi. Çandar kitap münasebetiyle Radikal'i yaylım ateşine tuttu.
Milliyet Yazarı Hasan Cemal'in henüz piyasaya çıkmadan fırtına
koparan 'Cumhuriyeti Çok Sevmiştim' adlı kitabına bir yorum da
Bugün yazarı Cengiz Çandar'dan geldi. Çandar, başlıklı yazısında,
Radikal gazetesini topa tuttu. İşte Çandar'ın yazısı:
Yazı: Cengiz Çandar
Kaynak: www.bugun.com.tr
Ortalığı Hasan Cemal kapladı. Hürriyet, Milliyet, Radikal, Vatan ve
Zaman gazeteleri, dün, Hasan Cemal'le kaplandı. Bu "trend"i
önümüzdeki günlerde televizyon ekranları ile dergiler izleyecek.
Böyle olmasını bekliyordum. Çünkü, uzunca bir süreden beri
"Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" adlı, 11 yılı genel yayın müdürü
olarak geçen Cumhuriyet gazetesi anılarını toplayacağı bir kitap
yazdığını biliyordum. Bu kitap yayınlandığı vakit, yakın
geçmişimizin sadece basın tarihi bölümüne değil, "siyasi tarihi"ne
de ışık tutacak, nice "şöhret" üzerinde - Uğur Mumcu'dan Nadir
Nadi'ye, ondan İlhan Selçuk'a- sanal "dokunulmazlık zırhı"nı
kaldıracaktı. Yani, nice tartışmaya yol açacaktı. Öyle oldu. Öyle
olması gerekli de. Zira Cumhuriyet gazetesi, "siyasi tarihimiz"in,
özellikle son çeyrek yüzyılının önemli bir aynasıdır. Kendisini
"Kemalizm"in sözcüsü sayar; şimdilerde "Kızılelma koalisyonu" nun
"ideolojik karargâhları"ndan biridir. Hatta bir tür "garnizon"
görüntüsüne de sahip. Nitekim, Hasan Cemal, dün kendisiyle yapılan
röportajlarından birinde, "faşist bir rejimi savunduğu" nu
belirttiği İlhan Selçuk'un bugünkü Cumhuriyet'ini şöyle anlatıyor:
"... AB'nin alternatifi nedir? Mesela İlhan Selçuk'un
Cumhuriyeti'nin ana çizgisi bazı emekli generallerle birlikte bunu
Orta Asya'da arayan zihniyet mi?.. Kızıl Elmacılarla demokrasi
yanlılarının savaşı Cumhuriyet'te olduğu gibi Türkiye'de de
sürüyor. İlhan Selçuk, Cumhuriyet'in Yaşar Kemal'i 'hain' ilan
etmesine bile ses çıkarmadı. Kıbrıs'ta çözüm isteyenlere 'vatan
haini' diyen eski generallere İlhan Selçuk kucak açtı." Yine dün,
bir başka röportajında ise şu bilgiyi aktarıyor: "..(İlhan Selçuk)
Askeri yönetime müdahale çağrısı yapıyor. AB'ye karşı çıkan,
Kıbrıs'ta çözümü vatana ihanet diye nitelendiren ve bunun için bazı
karargâhlarda vatan hainleri listeleri çıkartan bazı askeri
odaklarla işbirliği içerisini giriyor. Bakıyorsunuz, Kara
Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman emekliye ayrılıyor; Cumhuriyet
Vakfı Genel Kurulu'na üye oluyor; Jandarma Komutanı Şener Eruygur
aynı şekilde." Daha önce de, "28 Şubat'ın simge ismi" sayılan Çevik
Bir'e, emekli edilir edilmez, Cumhuriyet gazetesi yönetim kurulunda
kucak açılmıştı. Hasan Cemal'in hem "Moskova yanlısı TKP'ye yakın"
ve "Stalin hayranı" gibi sıfatlarla andığı, hem de "faşist rejim
yanlısı" gördüğü İlhan Selçuk'u Miloşeviç'e benzetmesi doğru.
Postmodernist (Soğuk Savaş sonrası) dönemde, eski tip ve Sovyetçi
komünist tipolojisi ile klasik milliyetçi- faşistin iç içe girmesi
ve eş anlamlı hale gelmesi mümkün. 1940'larda Alman Nazizmi'ne
destek çıkan Nadir Nadi'nin gazetesi Cumhuriyet'in İlhan Selçuk'un
elinde Sovyetler Birliği (ve Ortadoğu'da özellikle Saddamcı Baas ve
Nasırcılık) sempatizanı haline gelmesinde bir "çelişki olmadığı"
gibi, her ikisinin her iki dönemde de kendilerine "Kemalist"
etiketi takması ve hatta "solcu" geçinmeleri de pekala mümkün
olabiliyor. Cumhuriyet'in, Hasan Cemal'in 600 sayfada anlattığı
hikayesi, "siyasi tarihimiz"in hala içinden çıkamadığımız bu ilginç
döneminin hikayesi olduğu için önemli. Bu, bir yönüyle de bir
"mücadele hikayesi"; "demokrasi arayışı ile faşist zihniyetin
karşılıklı mücadelesi". Ben, 1979-1987 yılları arasında sekiz buçuk
yıl Cumhuriyet'te çalıştım. Bir çok bölümünde; dış haberler
servisinde, yazı işlerinde, gece sekreteri, sahada muhabir olarak.
Meslek yaşamımın en unutulmaz ve en parlak dönemidir. Sözünü
ettiğim mücadelenin bir parçasıydım. Hasan Cemal'in kitapta
anlattığı kişilerin tümüne yakınını, olayların çok büyük bölümünü
"içerden" biliyorum. Gerçi, Cumhuriyet'ten Hasan Cemal istifamı
istediği için ayrılmıştım ama uzun Cumhuriyet yıllarımda, Hasan
Cemal ile aynı saflardaydık. Cumhuriyet gazetesi, 1980'lerde
"demokrat filizler" ile "Jakoben dinazorlar"ın bir süre "bir arada
yaşadığı" (co-existence) tuhaf bir yapıydı. "Solcular", gazeteyi
kendi "kimlikleri"nin bir parçası gibi algılarlar ve o günlerin
şartlarında riske girerek üzerlerinde taşırlardı. Bugün, o
günlerden çok daha büyük bir "optik yanılma" söz konusu. O günlerin
Cumhuriyetinin bugünkü muadili Radikal gazetesi sanılıyor.
İstanbul-Cihangir'in kafeleri başta olmak üzere, ülkenin
"entelektüel" ya da kendisini "sol"a eğilimli sayan mekanlarında
Radikal gazetesi "olmazsa olmaz" bir dekor. Oysa, yazar kadrosu
böyle bir "algılama"nın tam zıddından oluşuyor. "Neo-faşist
ideolog" olarak nitelenen Gündüz Aktan orada yazıyor. Askeri
darbelerin yılmaz savunucusu, ebedi "garnizon yazarı" M.Ali Kışlalı
keza. Ekonomide, koyu "Kızılelmacı", amansız AB karşıtı Yiğit
Bulut. Bir başka - buysa kendisini "solcu" diye takdim edeni-
"Kızılelmacı" ve AB karşıtı Nuray Mert de orada. Yetmediği
anlaşılıyor ki, "milliyetçi-mukaddesatçı" dostumuz Hasan Celal
Güzel'e de köşe verildi. "Ülkücü-MHP geleneği"nden gelen
arkadaşımız Avni Özgürel'in köşe adedi ise arttırıldı. İsmet
Berkan, Murat Yetkin, Hakkı Devrim, Murat Belge, Altan Öymen, Nur
Çintay ve Radikal 2, bu ekibi dengeleyebiliyor mu dersiniz? Bizim
"Cumhuriyet"imiz böyle "Radikal"miydi acaba? Değildi galiba. Ben de
Hasan Cemal gibi; o "Cumhuriyet'i çok sevmiştim"...