Candabakoğlu'nun katsayı reçetesi
Abone olCandabakoğlu'nun katsayı sorununu çözen ve her kesimin kabul edebileceği pratik formülü şöyle...
Halka ve olaylara Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve
yazarı Aydın Candabakoğlu, YÖK ile Hükümet arasında gerginliğe
neden olan Yeni Kanun Tasarısı için çok basit olan formülünü
açıkladı... ÜNİVERSİTE kapısında bekleyen milyonlarca öğrenci, YÖK
Yasa Tasarısı'yla öngörülen yeni katsayı tartışmaları yüzünden
gereksiz bir gerginliğe sokuluyor. Buna kimsenin hakkı yok. Ne
YÖK'ün, ne de siyasi iktidarın. Geleceklerini belirlemek, kazanmak,
hayata atılacakları mesleklere kavuşmak kaygısı içindeki gençleri
bir bilinmezin içine atmak, kimseye bir şey kazandırmaz. Üstelik,
gençlik üzerinden 'prim kazanmaya' çalışmak, son derece tehlikeli
sonuçlara neden olabilir. Siyasi hesaplarla gençleri kullanmaya
kalkmak, ateşle oynamak gibidir. Ateş sonra nereyi yakar, kimse
hesaplayamaz. KATSAYI tartışması, aslında ortaya yeni çıkan bir
tartışma değil. 1998/99 öğretim yılında uygulamaya giren mevcut
sistem, beş yıldır tartışılıyor. Ama bazı çevreler ve özellikle
YÖK, bunu hiçbir şekilde görmek istemiyordu. Oysa ortada teknik ve
meslek mezunlarını çok ciddi şekilde mağdur eden bir durum olduğu
açıktı. Bu haksızlık ve mağduriyet, teknik ve meslek liselerinin
her geçen yıl erimesine neden oldu. Türk Eğitim Derneği'nin dünkü
yazımda sözünü ettiğim raporu, meslek okullarının acıklı durumunu
çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor. 1998/99'da mesleki
eğitim veren okullarda 988 bin öğrenci varken, bu rakam
2000/2001'de 804 bine düşüyor. 2001/2002'de 821 bin olan sayı,
2002/2003'te 981 bin ve 2003/2004'te de 1 milyon 129 bine çıkıyor.
Buna karşılık genel liselerdeki öğrenci sayısının iki misli arttığı
görülüyor. Genel liselerde 1998/99'da 1 milyon 297 bin öğrenci
varken, 2003/2004'te 2 milyon 463'e ulaşıyor. Yani, son beş yılda
liselerdeki öğrenci artışının yüzde 89.3'ü genel liselere, yüzde
10.7'si meslek liselerine yansıdı. Gelişmiş, çağdaş dünyada mesleki
eğitim öğrencilerinin oranı, ortaöğretim içinde yüzde 65, genel
liselerinki yüzde 35 iken, Türkiye'de ise tam tersi bir yapı
olduğunu söylersek, durumun vahameti daha da ortaya çıkar.
Türkiye'de genel liselere giden öğrenci sayısının ortaöğretim
içindeki oranı yüzde 68.5, buna karşılık meslek okullarındaki oran
yüzde 31.5'tir. Sadece bu oranlar bile, Türkiye'deki eğitim
sisteminin dünyadan ve gerçeklerden ne derece kopuk, ne derece
çarpık olduğunu göstermeye yeter. MESLEK ve teknik lise
öğrencilerinin, kendi alanlarında yükseköğrenim görme imkanlarını
ortadan kaldırılıp, onlara bu fırsatın tanınmaması, bu okullara
rağbeti sadece sayıca azaltmadı, aynı zamanda 'kalite' problemi de
yarattı. Meslek Yüksek Okulları'ndaki öğretim elemanları anlatıyor:
'Meslek lisesi mezunlarının yüzde 95'inin temel matematik
kurallarını bilmemesi, bilgisayar, harita-kadastro, elektrik,
makine, inşaat gibi teknik dallarda ders veren öğretim elemanlarını
sıkıntıya sokmuştur.' (Kaynak: Dr. Erol Yavuz, Selçuk Alp-Ankara
Ü., İVETA Bölgesel Konferansı'ndaki bildirileri) Bu bakımdan YÖK
Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in, hükümetin YÖK Yasa Taslağı'na
karşı tepkilerini dile getirirken yaptığı 'Meslek liseliye,
sınavsız meslek yüksek okullarına girme imkanı verilmiştir'
değerlendirmesi, doğrusu pek bir şey ifade etmemektedir. Çünkü bu
sözde yükseköğretim kurumları, maalesef meslek liseliyi iki yıl
daha oyalayıp, yine aynı seviyede piyasaya salmaktan başka bir
sonuç vermemektedir. SON beş yıldır YÖK, meslek liseleri konusunda
maalesef samimi davranmadı. Önceki iktidar, istemesine rağmen, bu
sorunu çözemedi. Mevcut AK Parti iktidarı, gerek genel seçimler,
gerekse yerel seçimler öncesinde bu haksızlığı ortadan kaldırma
vaadinde bulundu. Bir buçuk yıla yakın zamandır, problemin
çözülmesi için girişimlerde bulundu ve nihayetinde işi YÖK ile
Üniversitelerarası Kurul'a ihale etti. Ama YÖK, anlaşılması güç bir
inatla, sorunu ötelemeye, daha önce olduğu gibi zamana bırakmaya
çalıştı. Nihayetinde hükümet, kendine göre hesaplarla hazırladığı
yasa taslağını Meclis'e verdi. Yani, bomba patladı. Şimdi YÖK
ayakta, üniversiteler ayakta, genel lise öğrencileri ve yakınları
ayakta. Ve nihayetinde Genelkurmay, taslakla imam hatip mezunlarına
sağlanan fırsatın 'laiklik ilkesini zedeleyeceği' uyarısında
bulunuyor. Dünkü yazımda da belirtmiştim: Bir yanlışı, bir başka
yanlışla düzeltmek, en büyük yanlış. Yeni taslak, üzülerek
söylemeliyim ki, bu özelliği taşıyor. Halbuki 'cin' olmaya gerek
yok. Yıllardan beri söylüyoruz, ama dinletemediğimizi sandığımız
noktaya bazı rektörlerin nihayet geldiğini görüyoruz. ODTÜ Rektörü
Prof. Dr. Ural Akbulut, bu formülü Başbakan Erdoğan'a önerdiklerini
ve çok beğendiğini, ancak nedense tasarının başka şekilde
hazırlandığını açıklıyor. Peki, nedir o formül? Genel liseler için
mevcut sistemin uygulanmasında hiçbir sakınca yok. Ama teknik,
ticaret, meslek ve imam hatiplerde okuyan öğrencilere, 'kendi
dallarında olması şartıyla' yükseköğrenim imkanlarının hakkaniyet
ölçülerinde sağlanması gerekir. Yani, imam hatip mezununa İlahiyat,
Dil -Tarih gibi fakültelerin; meslek lisesi mezunlarına,
bitirdikleri bölümlerin adını taşıyan fakültelerinin kapılarının
sonuna kadar açılması, tartışmaları sonlandıracaktır. Bir başka
ifade ile elektrik-elektronik, motor, tekstil, ağaç işleri,
ticaret, işletme, iletişim okuyan gençlerin, en üst katsayı ile
aynı adı taşıyan fakültelere girmelerine imkan sağlanırsa, ortada
hiçbir problem kalmayacaktır. Ama hayır, illa ortalığı germek
isterseniz, bu kadar basit çözümü olan bir konuda bile fırtına
koparabilirsiniz. İktidarın da, YÖK'ün de, başkalarının da böyle
bir düşüncesinin olmadığını umuyorum. NOKTA...Maksat bağcı dövmek
olduktan sonra üzümün ne önemi var?