Can Dündar'dan bomba buluşma
Abone olGazeteci Can Dündar, telefonunu dinleyen o dönemin istihbaratçı polisleriyle buluştu, görüşmenin ayrıntılarını köşesinde yazdı.
"Paralel yapı"nın dinlediği isimler arasında yer alan
Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar, gündeme oturacak bir yazı
kaleme aldı.
Türkiye’nin ünlü işadamları, gazetecileri, rektörleri ve eski komutanların da aralarında bulunduğu 160 kişinin telefonlarının IMEI numaraları üzerinden, ‘terör ve organize suç örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle’ dinlendiği ortaya çıkmıştı.
160 kişilik “dinlenen VIP’ler” listesinde adı geçen Dündar, dinlemeyi yapan istihbaratçılara haber gönderip buluştu.
Sorduğu sorulara aldığı cevapları köşesinde aktaran yazar, dinleme skandallarının yıllar sonra ortaya çıkmasını hükümet ile cemaatin ortaklığının bozulmasına bağlıyor.
Sözü daha fazla uzatmıyor ve son dönemin ilginç yazılarından
biriyle sizleri başbaşa bırakıyoruz:
TELEFONUN UCUNDAKİLER
"Doğrusu bir film sahnesi gibiydi.
Bizzat kulaklık takıp telefon konuşmalarımı onlar dinlememişti
gerçi, ama soruşturmayı onlar yönetmişti.
Benim konuşmalarımın ses kayıtları onların önüne gitmişti.
Kimlerle, ne zaman, ne konuştuğuma, nasıl konuştuğuma kulak
vermişlerdi.
Muhtemelen de sonunda “örgütsel ilişki ağı” içinde olmayıp sadece
gazetecilik yaptığımı fark etmişlerdi.
Benden farkı olmayan bazı meslektaşlarımdan daha şanslıydım ki,
tehlikeli sularda yüzdüğüm halde içeri alınmamıştım.
EVET DİNLEMİŞSİNİZ
İlk sorum:
“Haber doğru mu? Dinlediniz mi gerçekten”
oldu.
Cevap:
“Evet doğru… Dinlenmişsiniz.”
Güzel…
Hiç değilse samimi bir diyalog bu…
Evi basılmış bir şüpheli merakıyla sordum:
“Mahkeme kararı var mı?”
“Var. Her şey yasal çerçevede yapılmış.”
“Peki neden?”
“Ergenekon soruşturması nedeniyle…”
NEYİN PEŞİNDEZİNİZ?
İnsan karşısında bütün gündelik konuşmalarını, mesleki çabalarını,
özel hayatının detaylarını bilen biriyle konuşurken başta
yadırgıyor, sonra yıllardır tanışıyormuş gibi bir rehavete
kapılıyor.
İkinci aşamaya çabuk geçtim.
“Neyin peşindeydiniz” diye sordum.
“Sizinki bir ‘önleme dinlemesi’ydi” dediler.
“Neyin önlemesi” diye sorunca da bir dizi teknik
açıklama yaptılar.
PEKİ O KAYITLAR NE OLUYOR SONRA?
İstihbaratçıların anlattığına göre 3 tür dinleme var:
Birincisi illegal…
Hiçbir yasal dayanağı olmayan, usulsüz dinlemeler…
İkincisi istihbarat toplama aşamasındaki “önleme dinlemesi…
”
Bu MİT, polis ve jandarma tarafından ve mahkeme kararıyla
yapılıyor. Henüz devrede savcılık yok. İstihbarat, ele geçirdiği
ipuçlarını mahkemeye sunup yeni dinlemeler için izin istiyor.
Mahkemeler de genellikle cömert davranıyor. Her dinlemeden elde
edilen istihbarat, bir havuzda toplanıyor. Datalar analiz ediliyor,
“anlamlandırılıyor.” Yeni ipuçları, yeni
dinlemeleri mecbur kılıyor. Havuz genişledikçe genişliyor.
Üçüncüsü ise “Adli dinleme…”
Dinlemeler sonucu suç şüphesi görülürse bu, adli birime
raporlanıyor. Suç içeren görüşmeler yazıya dökülüyor; bir klasörde
toplanıyor, ses dosyası da CD olarak ekleniyor. Mühürlenip savcıya
teslim ediliyor ve adli takip süreci başlıyor. Bundan sonrasını
TCK’ye göre savcılık yürütüyor. Bütün dinleme dökümleri de Yargıtay
aşamasına kadar saklanıyor.
İPLER TİB'DE
Anlaşılan o ki, gazeteye yansıyan 160 ismin (-ki daha yüz
binlercesi var) çoğu için suç ilişkisi olmadığı anlaşılmış,
savcılık süreci başlamamış; dava dosyası oluşturulmamış.
O zaman kritik soru şu:
“Bu kayıtlar sonra ne oluyor?”
İşte inanması zor cevap burada:
“Davaya dönüşmediyse, önleme dinlemelerinin kayıtları
otomatikman imha oluyor” diyor istihbaratçılar:
“Bütün dinleme işlemleri, halen hükümetin kontrolündeki
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) sistemi üzerinden
yapılıyor. Datalar, TİB’in server’ında toplanıyor. İstihbarat, o
server’a bağlanıp dinliyor ve dosya sonlandırılırken TİB’deki
program, o kayıtları otomatikman imha ediyor.”