Çamlıdere'de jeopark projesi başladı

Abone ol

Türkiye'nin “Jeopark” adı verilen ilk jeoparkının 5 ünitesi 16 Temmuzda açılacak.

Ankara Üniversitesinin (AÜ) öncülüğünde, kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin desteğiyle Kızılcahamam ve Çamlıdere'de kurulacak 23 istasyondan oluşacak Jeopark'ın ilk 5 istasyonu için Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ilçeye geliş tarihi olan 16 Temmuzda açılış töreni düzenlenecek.

AÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve AÜ Jeolojik Mirası Koruma Derneği (JEMİRKO) Başkanı Prof. Dr. Nizamettin Kazancı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Milli Parklardaki Jeolojik Miras” projesinin çalışmaları sırasında Kızılcahamam civarında çok sayıda jeosit olduğunu gördüklerini bildirdi. Kazancı, bunun üzerine jeolojik miras, jeoturizm potansiyelinin araştırılması için pilot bölge olarak Ankara'nın Kızılcahamam ve Çamlıdere ilçelerinin seçildiğini anlattı.
1 MİLYON DOLARLIK PROJE
AÜ, Ankara Valiliği, Kızılcahamam Belediyesi ve Kaymakamlığı ile Çamlıdere Kaymakamlığı ve JEMİRKO tarafından jeositlerin korunması ve yöreye ekonomik getiri sağlanması için Kızılcahamam-Çamlıdere Jeopark ve Jeoturizm Projesi (KÇJJP) geliştirildiğini belirten Kazancı, çoğunluğu yer bilimci ve uzmanlardan oluşan araştırma ekibinin, bilimsel incelemeleri sonucu 23 istasyondan oluşan jeoparkın 5 istasyonunun Atatürk'ün ilçeye gelişinin 76. yılı olan 16 Temmuzda açılacağını söyledi.
Her istasyonun yaklaşık 2 kilometrekare alanı kapsadığını kaydeden Kazancı, projenin tamamının yaklaşık 1 milyon dolara mal olacağını ifade etti.
GÜVEM SÜTUN BAZALTLARI
Jeopark ziyaretçilerinin bilgilendirilmesi amacıyla 3 metrekarelik 2 duyuru panosu konulacağını belirten Kazancı, panolarda yazılanları okumak istemeyenler için rehberler bulundurulacağını veya tanıtıcı el broşürlerinin hazırlanacağını söyledi.
“Jeopark, bilim ile insanın birleştiği nokta olacak” diyen Kazancı, Güvem Sütun Bazaltlarda 23 milyon yıl ile 9,5 milyon yıl arasındaki jeolojik zamanın görülebileceğini kaydetti.
İnsanların, doğada soğumaya başlayan lav gölünün evrelerinin günümüze kalmış izlerini göreceklerini ifade eden Kazancı, “Bugün volkanları izliyoruz ama soğumayı izleyemiyoruz. Çünkü soğuma yüz binlerce yılda meydana geldi. Biz burada soğumanın evrelerini göreceğiz. Bir volkanın yeryüzüne yayılması sonrasındaki evrelerini izliyoruz” dedi.
PELİTÇİK-YAHŞİHAN KÖYÜ SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇ ORMANI
Dünya harikalarından biri olan Pelitçik-Yahşihan köyünde silisleşerek taşlaşmış ağaçların bulunduğunu bildiren Kazancı, buraya gelen ziyaretçilerin, 18 milyon ile 10 milyon yıl arasındaki bir zaman diliminde oluşan taşlaşmış ağaçlara dokunabileceklerini anlattı.
Burada çok güzel korunmuş ağaç fosillerinin olduğunu ifade eden Kazancı, “Orada bir ağaç gövdesini canlıymış gibi görüyorsunuz” diye konuştu.
Pelitçik-Yahşihan köyünde çam, meşe, kavak, söğüt ve sekoyaya benzeyen ağaç türlerinin bulunduğunu anlatan Kazancı, şunları kaydetti:
“Kavak ve söğüdün varlığı suyun bol olduğunu gösterir. Ama bir tarafta da çam ağacı var. Bunlar bir arada yaşayamazlar. Daha yüksekte ve kurak alanda yetişen meşe ağacı var. Çok uzun boylu ve uzun ömürlü olan sekoya, çok özel şartlarda yetişir. Sekoyaların 5 bin yıl yaşayabilenleri var. Şu anda Amerika'nın çok özel dar bir bölgesinde yetişiyor. Burayı gezmeye gelen insanlar, farklı iklim şartlarında yetişen farklı ağaç türlerinin fosillerini görecekler.”
YAPRAK VE BALIK FOSİLLERİNİN BULUNDUĞU BEŞKONAK
Güvem'den çıktıktan sonra fosillerin olduğu Beşkonak köyünün diğer bir istasyonu teşkil ettiğini bildiren Kazancı, buradaki fosillerin oluşumunun 15 milyon ile 9 milyon yıl arasında olduğunu söyledi.
Burasının en önemli özelliğinin, “Fosilleşmesi olağanüstü zor olan canlıların fosillerinin bulunması” olduğuna dikkati çeken Kazancı, “Mesela balık, yaprak veya sinek fosilleşmesi olağanüstü zor şartlarda ve nadir olarak meydana gelir. Fosilleşmede canlı ölür üzeri kaplanır ve atmosferle teması kesilir. Halbu ki ölen yüz milyarlarca canlıdan çok azı fosilleşiyor” diye konuştu.
1600 METRE YÜKSEKLİKTEKİ KARAGÖL
Doğa harikası bir heyelan gölü olan Kızılcahamam'daki Karagöl'ün de istasyonlar arasında bulunduğunu belirten Kazancı, şu bilgileri verdi:
“Karagöl'ün oluşumu ortalama 500 bin yıllık bir zaman aralığını kapsar. Karagöl'e gelen insan, heyelandan sonra farklılaşan doğayı görecek. 1600 metre yükseklikte olması dolayısıyla canlılar için önemli bir kaynak olan Karagöl'de çok sayıda canlı türü var. İnsanlar buraya geldiklerinde, her tür canlıyı görebilecek. Bölge aynı zamanda kuşların göç yolları üzerinde bulunuyor. Bu da daha çok canlının Karagöl'e gelmesini sağlıyor.”
ABACI KÖYÜ PERİBACALARI
Jeopark'ın açılışı yapılacak beşinci istasyonunun Abacı Köyü Peribacaları olduğunu kaydeden Kazancı, Ürgüp'ün ardından en büyük peribacalarının burada bulunduğunu söyledi.
Aşınma sonucu oluşan peribacalarının yer şekli hakkında bilgi verdiğini ifade eden Kazancı, “Aşınma her yerde oluyor ama peribacaları özel bir kayaç türü olan tüflerde oluyor. Çünkü onlar aşınmaya karşı daha hassas. Buradaki peribacaları son 1 milyon yıl içinde oluştu” dedi.
“OTOPARK DEĞİL JEOPARK”
Kızılcahamam Belediye Başkanı Coşkun Ünal da Türkiye'nin ilk jeoparkının insanlar tarafından otopark olarak algılanmasından yakınarak, “Kızılcahamam ve Çamlıdere bölgesine yapılacak Jeopark, insanlar tarafından otopark olarak algılanıyor ancak burası hocalarımızın dediğine göre 23 milyon yıl öncesinde oluşan doğa olaylarının gerçekleştiği yer” dedi.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 16 Temmuz 1934 yılında Kızılcahamam'a geldiğinde buradaki değerleri fark ederek, ilçenin termal ve sağlık turizmin olması gerektiğini söylediğini anlatan Ünal, “Atatürk'ün Kızılcahamam'ı keşfettiği günde biz jeoparkı açacağız” diye konuştu.
Ünal, geçen yıl Almanya'ya gittiğinde Yozgatlı bir Türk'ün, Kızılcahamam taşlarını 7-8 avroya sattığını belirterek, “Biz, burada insanlığa mal olmuş değerleri koruma altına alacağız ve değerlerimizin çalınmasını engellemeye çalışacağız” dedi.
Biri Kızılcahamam (Güvem Jeoparkı), diğeri Çamlıdere sınırları içinde (Pelitçik-Yahşihan Jeoparkı) oluşturulan projenin tamamlanması halinde her iki bölge Türkiye'deki jeopark uygulamalarının öncüleri olacak. Her iki saha da Kültür ve Turizm Bakanlığınca doğal sit alanı olarak tescil edildi.
Jeopark, yüksek bilimsel öneme sahip jeolojik objelerin topluca bulunduğu alanlar olarak tanımlanıyor. Temel niteliği ise yok olma tehlikesi altındaki jeositlerin korunması ve araştırılması.
Türkiye'deki yasal koruma sistemi milli parklar, doğal anıt, tabiat parkı ve tabiat koruma alanlarını tanımlıyor. Bu tanımlar içinde jeopark bulunmuyor.

Günün Önemli Haberleri