Çakıcı'dan çarpıcı açıklamalar
Abone olAvusturya'da yakalanan Alaattin Çakıcı, Aksiyon Dergisi'nden Faruk Mercan'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çakıcı'nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle...
İşte Çakıcı'nın Aksiyon Dergisi'nde yayınlanan açıklamaları....
Alaattin Çakıcı ile birkaç ay önce İstanbul’da bir araya geldik.
Yurt dışına çıkacağı zaman röportaj yapmayı kabul etti. Ancak mayıs
ayında aniden yurt dışına çıkınca bize, ilk buluşmada kaydetmeme
şartıyla yaptığımız uzun konuşmadan 'yazılabilecek' notlar kaldı.
Avusturya gazeteleri, 15 Temmuz günü, “Yeraltı dünyasının kralı
yakalandı” manşetleriyle çıkarken, Fransız Le Figaro gazetesi, “En
büyük baba yakalandı” başlığını atmıştı. Figaro’nun deyimiyle,
“Avrupa polisini bile küçümseyen” Çakıcı’nın yakalanması büyük
olaydı. Tıpkı altı yıl önce Fransa’da yakalandığında üzerinden
çıkan kırmızı diplomatik pasaport gibi, Avusturya’da, emekli bir
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubuna ait yeşil pasaportla
yakalanması Türkiye’de yine büyük tartışmalara yol açtı.
Pasaportunu Çakıcı’ya verdiği gerekçesiyle tutuklanıp cezaevine
konulan MİT görevlisi Faik Meral ifadelerinde şöyle demekteydi:
“MİT’te bir dönem Dış Operasyonlar Şefi olarak çalıştım. Dört yıl
Paris’te görev yaptım. O dönemde Çakıcı ile Ermeni terör örgütü
ASALA’ya karşı faaliyette bulunduk.” Röportajı yayınlayın; ama bir
şartla Mayıs başında yurt dışına çıkmasından birkaç ay önce
İstanbul’da Çakıcı ile röportaj yapmak üzere buluştuğumuzda, bizim
de cevabını en çok merak ettiğimiz soru şuydu: “Acaba 1980’li
yılların başından beri gizli bir devlet görevlisi miydi?” Diğer
taraftan, 50 yaşındaki Çakıcı, hükümet düşüren Türkbank
skandalındaki rolüyle doruğa çıkan son on yıldaki pek çok olayın da
bir numaralı aktörüydü. Uzun bir kaçak hayatından sonra 1998’de
Fransa’da yakalanmış, sadece iki hafif suçtan dolayı Türkiye’ye
iade edildikten sonra, bir süre Kartal cezaevinde kalarak 2002
Kasım ayında tahliye olmuştu. O akşam buluştuğumuzda röportaj
talebimizi kabul etti ve her sorumuza cevap vereceğini söyledi.
Ancak bir şartı vardı. Bu röportaj kendisi yurt dışına çıktıktan
sonra yayımlanmalıydı. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi,
Karagümrük’teki spor lokaline 2000 yılında yapılan silahlı baskının
emrini verdiği gerekçesiyle kendisine beş yıl hapis cezası
vermişti. Yargıtay’ın bu hapis cezasını onaylaması halinde,
yurtdışına çıkacaktı. Ardından, saatler süren bir konuşma yaptık.
Ama Yargıtay bu hapis cezasını onaylayınca Çakıcı apar topar yurt
dışına çıktı ve televizyon çekiminin de yapılacağı o röportaj
projemiz suya düştü. Geriye, Çakıcı ile ilk buluşmada yaptığımız
konuşmanın “yazılabilecek” bölümlerinden aşağıdaki notlar kaldı.
Beni Amerikalılar yakalattı Fransa’da yakalanması öncesinde uzun
süre Amerika’da kalan Çakıcı, o günlerini şöyle anlattı: “Beni
Amerikalılar yakaladı. Amerikalılara çok cazip geldim. Elinde
telefonla hükümet düşüren bir adamdım. Peşimde hep FBI vardı, ama
önceleri bana çok saygılıydılar. Sonra tavırları değişti. İslami
bir terörist veya drug (uyuşturucu) işi yapan biri olabileceğimi
düşündüler. Çünkü kullandığım bir pasaport, daha evvel Mısır’a
giriş çıkışlarda kullanılmış. Ama benim kanun dışı bir durumum
yoktu. Bütün harcamalarım yasal ve kredi kartı ileydi. Bana gelen
para banka havalesi yoluylaydı ve açıktı. Herşeyim açıktı.
Fransa’da, zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz’ın açıkladığı gibi
yakalanmadım. Dünyanın neresine gidersem gideyim Amerikalılar beni
izledi. Fransa’da yakalandığım otelde, ters bir hareket yapsam beni
öldüreceklerdi. Kafama silah dayadılar. Aslında o akşam
yakalanacağımı hissettim. Aslı’ya (kız arkadaşı) otelden çıkalım
dedim. Yorgunum dedi. Polisleri görünce pencereden atlamayı
düşündüm. Ancak çok yüksekti ve karşısı denizdi. Böyle bir sahnesi
olan bir film var. Kaçamayacaktım.” Ağca gibi olabilirdim
Fransızlar cezaevinde ona nasıl muamele yaptı? “Fransızlar benim
devlet görevlisi olup olmadığımı merak etmediler. Bu konunun
üzerinde hiç durmadılar. Zaten kırmızı pasaport ile yakalanmışım.
Altı kelimelik bir şey söyle, seni bırakalım dediler. Türkiye’de
Kürtlere işkence yapılıyor dememi istediler. Üç defa bu anlaşmayı
önüme sürdüler. Ama kabul etmedim. Fransız polisi beni elde etmek
istedi. Belçika polisi beni cezaevi dışında 25 saat sorguladı. Altı
ay tek başıma hücrede, yüksek voltajlı ışık altında kaldım.
Parapsikolojik müdahaleler oldu. Cezaevinde bana çok müdahale
yapıldı. Aklımı kaybedebilirdim. Allah korudu, yoksa Mehmet Ali
Ağca gibi olacaktım.” Son yıllarda artık Alaattin Çakıcı denince
insanların kafasında bir “devlet görevlisi” portresi beliriyor.
Peki Çakıcı bütün bunlar için ne diyor? Örneğin, eski bir MİT
yöneticisi olan Süleyman Seba’nın başkan seçildiği Beşiktaş spor
kulübünün 1984’teki kongresinde salon güvenliğini onun sağladığı ve
Seba’nın başkan seçilmesine katkısı olduğu doğru muydu? Tek
cümleyle, “Beşiktaş kongresi olayı doğru” cevabını verdi.
Beyrut’taki ASALA operasyonunda yokum Sadece tutuklanan MİT eski
görevlisi Faik Meral değil, MİT eski yöneticileri Yavuz Ataç,
Korkut Eken ve Mehmet Eymür de Çakıcı’nın teşkilatla ilişkisine
dair açıklamalar yapmıştı. Örneğin MİT’in eski Dış Operasyonlar
yöneticisi Yavuz Ataç, “1987 yılının temmuz ayında MİT’in
Ankara’daki karargahında amirlerim beni Çakıcı ile tanıştırdı”
demekteydi. MİT eski Kontr-terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ise,
“Yavuz Ataç, Alaattin Çakıcı ve Tarık Ümit 1987 yılı ağustos ayının
ilk günlerinde planlanan bir faaliyetle ilgili olarak yurt dışına
yollandılar. Ancak son anda bu faaliyetten vazgeçildi ve ekip on
gün sonra geri döndü” diyor. MİT’in eski Güvenlik Dairesi Başkanı
Korkut Eken ise bu olayı anlatırken, “Her şey hazırdı, ama sebebi
hiçbir zaman açıklanmayan bir nedenle dönemin başbakanı Turgut
Özal, ani bir kararla operasyonu durdurdu” diyor. Acaba yurt
dışındaki bu operasyonun iç yüzü neydi? Yaygın olarak bilinenin
aksine bu olay, ASALA’ya yönelik değildi. Gidilen ülkenin Hollanda,
hedefin ise muhtemelen DEV-SOL’un lideri Dursun Karataş olduğu
söyleniyor. Peki Alaattin Çakıcı bu dönemde bir MİT elemanı mıydı?
Çakıcı, “Hiç devlet görevlisi oldunuz mu?” soruma gayet kararlı bir
ifadeyle, “Hiçbir zaman MİT elemanı olmadım” cevabını verdi.
Pasaportu Çakıcı’nın üzerinden çıkan MİT görevlisi Faik Meral,
“Onunla ASALA’ya karşı operasyon yaptık” diyor. Çakıcı’nın
özellikle Beyrut’taki ASALA operasyonlarında görev aldığı yıllardır
söylenir. Ancak bu soruma kesin bir dille, “Beyrut’ta yoktum”
cevabını verdi. 1980’lerin başından itibaren Fransa, Yunanistan ve
Beyrut’taki ASALA operasyonlarını yöneten, emekli olduktan sonra
1990’da İstanbul’da bir suikasta kurban giden MİT eski Müsteşar
Yardımcısı Hiram Abas’ı sorduğumuzda ise Çakıcı’nın cevabı şöyle
oldu: “Türkiye’ye Bir Hiram Abas daha gelmez.” Sultan Abdülhamit
çok büyük bir lider Bunun dışında Çakıcı neler anlattı? Dünyanın
dört bir tarafını dolaşırken neler yaptığından bahsederken,
“Ukrayna’da cami yaptım. Kiliselere ve yetimhanelere çok bağışlarda
bulundum. Malezya’da kurban bayramında çok miktarda dana kestirip
dağıttık. Ukrayna’da kestiğimiz koyunları dağıtırken veya yardım
dağıtırken, Müslüman-Ortodoks ayırımı yapmadım” dedi. Hıristiyan
dünyasında da çok saygı duyulan bir isim olduğunu belirtti ve “Ama
din devletine karşıyım” eklemesini yaptı. Binlerce kitap okuduğunu
anlatan Çakıcı bir ara, “Sultan Abdülhamit çok büyük bir insan”
diye konuştu. Sadece Mesut Yılmaz hükümetini değil, Necmettin
Erbakan liderliğindeki Refahyol hükümetini de kendisinin yıktığını
öne süren Çakıcı, İstanbul DGM’de yargılanıp tahliye olduğu iki
davayı anlatırken, “Mesut Yılmaz hükümeti iktidarda olsaydı en az
36 yıl ceza alacaktım. Böylece cezaevinden çıkmam mümkün olmazdı”
dedi. “Beni Kartal cezaevinde öldürtmek istediler” diyen Çakıcı’nın
yaklaşık on saat süren konuşmamızda çok açık yürekli bir itirafı
oldu ve şu cümleyi kullandı: “Bizler topluma zararlı
insanlarız.”