Çakalların hükmü kurt ayağa kalkana kadardır

Tülin Türkoğlu tulindindar@hotmail.com

Hollanda ile yaptığımız maçta 2-1 yenildik fakat kaybetmedik. Öyle ki şampiyonluktan çok daha fazlasını kazandık. Merih’in Avusturya’ya attığı gollerden sonra Türk seyircilerle birlikte yaptığı Bozkurt işareti, dünya da ve ülkemizde milli şuuru şahlandırdı.

Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in şikâyeti üzerine UEFA’nın tayin ettiği Avusturyalı müfettişin yürüttüğü soruşturmada Merih’e verilen iki maç ceza, sahada kaybettiğini masada kazanmaya çalışan Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü ortaya koydu.

Avrupa’nın, Batı’nın Türkiye’ye olan bakışı tarihin tekerrür etmesi gibiydi. Biz Türklerin tepkisi de tarihteki gibi oldu. Avrupa’ya karşı Türk milleti Kurtuluş Savaşı’ndaki mücadelesinin ve bağımsızlığının sembolü dik duruşunu ortaya koydu.

Batılı işgalciler 100 yıl önce “Bozkurt” olarak tanımladıkları Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde verilen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bugün de terör örgütü PKK, vatan haini fetö ve diğerleri kendilerini deşifre ettiler. Türklerin 2 bin 200 yıllık sembolü bozkurt işaretinin ırkçılıkla özdeşleştirilmesi adres olarak Milliyetçi Hareket Partisi’nin gösterilmesi planın bir parçasıdır.

Türk milletin, bağımsızlığı için kalbinde, vicdanında tecelli eden, gelişen arzu ve emellerin sağlamlığı, azmi ve imandan aldığı güçle beslenir. Dayanışma ve birlik halindeki duruşumuz düşmana karşı üstünlük vasıtamızdır.

‘Kaleyi içten fethetmek’ düşüncesini hep birlikte olarak, akıllı ve uyanık bir duruşla imkânsız hale getirdiğimiz sürece kimse bizi bölemez.

Bozguncular hep olacak, önemli olan bizlerin, toplumun zihniyeti, vaziyeti düşmana ümit vermemelidir. Tarih boyunca Türkleri birbirine düşüren ve bölünmesini sağlayan düşmanlar, bozguncular, fitneciler, satılıklar hep kendi içinden çıkmıştır. Çıkmaya da devam ediyor, edecekte.

Bugün o satılıklar Bozkurt’un karşısındalar, yarın ay yıldızın ya da hilalin… Ama çakalların hükmü kurt ayağa kalkana kadardır.

***

Bir baba eşine evladına “param yok” demenin yüküyle nasıl yaşasın?

Orta Sınıf Ne Yapsın?

Böylesi bir sessizlik ve sakinlik inanın yok.
Susurluk’ta uğramadan geçmemeyi seyahatin rutini haline getirdiğim meşhur Susurluk tostu ve çiğ böreği daha önce yediğimizin 4 katı fiyatla yemiş olmanın tokluğuyla yola devam ettim.

Otoyoldaki mola yerleri inanılmaz tenhaydı.

Kahveciler ve köftecilere bomboştu. Neyse ki o meşhur tostçuda iki aileydik. Ben ilk başta kasadaki dışarıya taşması gereken kuyruğu göremeyince acaba yanlış mı geldim diye başımı kaldırdım tabelaya baktım.

İçeride zaten bir aile var, bir de benim ailem.
Servis elemanı genç adam hayatından bezmiş, kılık kıyafeti kir pas içinde gözlerinden uyku akıyor.
Çift kaşarlı tost sade sap sade ve çay söylüyorum. Çocuklar mantı ve çiğ börek ödediğim para haftalık market ücreti.

Çıkarken hep böyle tenha mı diye sordum

“Sıfırı tükettik, elimdeki avucumuzdakini erittik sinek avlıyoruz” dedi. Bodrumda, Dalaman’da ya da Fethiye’de birileri akşam yemeği için 100 bin euro hesap ödeyebilir

Bu istisna

Sade, normal vatandaş nerede nasıl yaşasın?

Yakıt deposunu nasıl fullesin?

Otoyola bir aylık kira bedeli gibi olan Hgs’yi nasıl ödesin?

Bütün bunlardan sonra yemek yemeğe iştah kalır mı ki?

Oysaki bu yollar vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için yapılmamış mıydı?

Orta sınıf böyle bir ekonomik pahalılığın eziciliğine nasıl dayansın.

Bir baba eşine evladına “param yok” demenin yüküyle nasıl yaşasın?

Yakıcı yaz sıcağı bir yandan ekonomik yangın bir yandan orta sınıfı sarstıkça sarsıyor.

Allah’tan hayırlısı…