Çakal Carlos AK Parti cemaat savaşında safını ilan etti!
Abone olDünyaca ünlü Venezuela’lı eylemci Çakal Carlos Dünya Time sitesinde yayınlanan röportajda, yerel seçimleri ve AK Parti cemaat savaşı için ilginç açıklamalar yaptı...
irçok yasa dışı eyleme katılmış olan
Venezuela’lı eylemci Çakal Carlos, yani asıl adıyla Ilıch Ramirez
Sanchez, 30 Mart yerel seçimlerinden bir gün önce verdiği
röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Dünya Time sitesinde yayınlanan röportajda, Avukat Güven Yılmaz’a
konuşan Sanchez; İBDA bağlılarının Erdoğan’ı destekleyeceğini
düşünüyor ve "Umarım, öyle olur. Çünkü, Gülen’dir asıl
düşman. Erdoğan olsun, milliyetçi sağ kanat olsun, kemalistler
olsun, bunların hepsi Gülen’den çok daha iyidir. Gerçekten! Herkes
daha iyidir Gülen’den." ifadelerini kullanıyor.
İŞTE ÇAKAL CARLOS'UN O
SÖYLEŞİSİ:
Nasılsınız?
(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a
kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)
İyiyim, ne olsun. Hava da güzel.
Kumandan Mirzabeyoğlu nasıl, iyi mi? Kendisinden yeni bir haber
veya durumunda herhangi bir değişiklik var mı?
(Av. Yılmaz, Kumandan Mirzabeyoğlu’nun iyi olduğunu, yeni
bir haber veya durumunda herhangi bir değişiklik olmadığını
söylüyor.)
“Henüz yok” diyorsunuz yâni?
(Av. Yılmaz, seçimlerin geçmesini beklediklerini, belki
seçimden sonra bazı gelişmelerin olabileceğini
söylüyor.)
Anlıyorum.
(Av. Yılmaz, Carlos’a “yarın” yâni 30 Mart 2014’te
Türkiye’de mahallî seçimlerin yapılacağını söylüyor.)
Biliyorum, biliyorum. Sadece Türkiye’de değil, Fransa’da da
seçimler var yarın.
Peki sizin adayınız kim, siz ve gönüldaşlarınızın destekleyeceği
bir aday listesi var mı, hangi partiyi destekliyorsunuz?
(Av. Yılmaz, seçimlerde destekledikleri belli bir partinin
olmadığını söylüyor.)
Tamam da, neticede oy atmak durumundasınız, kime vereceksiniz
oyunuzu?
(Av. Yılmaz, seçimleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
partisinin, muhtemelen yüzde 40-45 oy alarak kazanacağını söylüyor.
Carlos, Av. Yılmaz’ın cevabından hareketle, İBDA bağlılarının
Erdoğan’ı destekleyeceğini düşünüyor, böyle bir sonuç
çıkarıyor.)
ASIL DÜŞMAN GÜLEN'DİR! GÜLEN HERKESTEN
KÖTÜDÜR!
Umarım, öyle olur. Çünkü, Gülen’dir asıl düşman. Erdoğan olsun,
milliyetçi sağ kanat olsun, kemalistler olsun, bunların hepsi
Gülen’den çok daha iyidir. Gerçekten! Herkes daha iyidir
Gülen’den.
Problem, Gülen’i destekleyen insanlardır. Her ay veya her sene
cebindeki parasını çıkartıp ona veren, çok çalışkan, namuslu, iyi
insanlar, iyi müslümanlardır bunlar. Çok üzücü bir durum. ABD’nin
istihbarat servisleri tarafından manipüle ediliyorlar çünkü. Beni
asıl üzen de işte bu.
Diyelim ki Türkiye’deki bir partiye kızıyorsunuz, başındaki adama
kızıyorsunuz, ama onu destekleyen insanlar iyi insanlar, namuslu
müslümanlar. Gülen’i destekleyenler de böyle. Kötünün kötüsü olan
hâdise de bu işte. Yanlış adamın peşinden gittiklerini anlamalılar.
Umarım, Kumandan Mirzabeyoğlu’nu desteklerler… Gerçekten!.. Öbür
türlü çok ama çok zor bir durum sözkonusu.
Bu arada, bana soracağınız herhangi bir soru var mı?
(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını, dilediği gibi
konuşabileceğini söylüyor Carlos’a.)
TÜRKİYE'Yİ ÇOK KÖTÜ ŞEYLER
BEKLİYOR
Evet, yarın seçimler yapılacak. Dileğim o ki, Erdoğan, kemalistler,
bağımsızlık taraftarı milliyetçiler, bölge partileri –Kürtleri
kastediyorum- yüksek oy alırlar ve sırf manipüle edildikleri için
Gülen’in listesini destekleyecek iyi müslümanların izlediği o güya
“Hoca”dan kendilerinden ayırırlar, onları geriletirler.
Diğer yandan, çok kötü şeyler bekliyor Türkiye’yi. En başta ise
Suriye’deki durum geliyor.
Kısa zaman önce, bir Suriye uçağı düşürüldü sınır bölgesinde. Oysa,
Türkiye topraklarına birkaç yüz metre falan girmiş gözüküyordu. Bu
gerekçeyle o uçağı vurmak bence yanlıştı.
SURİYE UÇAĞINI DÜŞÜRMEK HİÇ AKILLICA
DEĞİL
Elbette, kimsenin sizin sınırınızı ihlâl etmeye hakkı yok. Ne var
ki, binlerce ama binlerce savaşçının da, Suriye hükümetiyle
savaşmak için Türkiye sınırından Suriye’ye girdiğini unutmayın.
Silâhlar ise, Ürdün’den de epey girse bile, esas olarak Türkiye’den
giriyor Suriye’ye.
Bu bakımdan, Erdoğan hükümetinin bir Suriye uçağını bu şekilde
düşürmesinin hiç de akıllıca olduğunu düşünmüyorum.
Demek istediğim, dünyada iki taraftan birini seçmek zorunda
olduğunuzdur. Daha önce de birçok defa söyledim, şimdi yine
tekrarlıyorum:
Emperyalistlerle misiniz, yoksa emperyalistlere karşı mısınız;
siyonistlerle misiniz, yoksa siyonistlere karşı mısınız; emekçileri
sömürenlerle misiniz, yoksa onlara karşı mısınız; bu kadar basit.
Yapılması gereken seçim budur. İdeolojiniz ne olursa olsun, seçim
bu iki taraf arasındadır. Bir tarafta, kendi tarzında inanan ve
düşünen, yaşadıkları toplumun iyiliği için çalışan dürüst ve
çalışkan insanlar varken, diğer tarafta ise yalnızca kendi
ceplerini parayla doldurmak isteyen ve sadece kendi şahsî çıkarını
düşünen insanlar vardır.
Bunu niçin söylüyorum? Şu yüzden: Dünyanın her yerinde
politikacılar, isterse iktidardaki bir devlet başkanı veya başbakan
olsun, oradan buradan “kara para” alıp bir kenara koyarlar. Bu her
zaman yozlaştıkları ve sırf kendi ceplerini doldurmak istedikleri
anlamına da gelmez. Şu veya bu masraf için, hep paraya, hep nakit
paraya ihtiyaç duyarlar. Böyle bir yerdir politika arenası.
Dediğim gibi, ya o ya bu tarafı seçmek durumundasınız. Meselâ, siz
kendiniz ve avukat meslekdaşlarınız, Kumandan Mirzabeyoğlu,
İBDA-C’den gönüldaşlarımız, tüm bu geçen yıllar boyunca beni
desteklediniz ve dayanışma gösterdiniz. Oysa ideolojik bakımdan,
felsefî bakımdan, birçok noktada çok uzaktık birbirimize. Ancak
siyasî olarak hep aynı safta olduk.
İBDA-C'NİN FEDA RUHUNA SAYGI
DUYUYORUM
Yine ben, İBDA-C’den gönüldaşlarımızın değerlerine, dürüstlüklerine
ve kendilerini fedâ ruhuna saygı duyuyorum. Çünkü bu insanlar,
Türkiye’de bir örnektir. Daha iyi ve İslâmî bir Türkiye için
savaştıkları gibi, böyle bir Türkiye’de hangi ideolojik, dinî,
mezhebî ve etnik kimliği olursa olsun herkes karşılıklı saygı ve
barış içinde birbiriyle yaşayabilecek, birbiriyle işbirliği
yapabilecek, birbiriyle çalışabilecektir. Tek şartla: Herkes,
Türkiye halklarının ve Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan
Türkiye Cumhuriyeti’nin iyiliği ve büyüklüğü için çalışacaktır.
Suriye demiştik…
(Carlos, BARAN dergisinde daha önce de temas ettiği bir
ikiyüzlülüğe dikkat çekiyor ve Fransa’nın önce Suriye’yi bombalamak
ve tahrib etmek isterken, kendileri gibi Suriye hükümetine karşı
olan binlerce Fransız cihadçı müslüman gönüllünün “legal” yollarla
Suriye’ye savaşmaya gidip dönmesinden sonra, şimdi bu gençleri sırf
Suriye’ye gitmiş olmaktan dolayı 10 yıla kadar hapis cezasına
çarptırmak üzere nasıl tutukladığından bahsediyor. Hâlbuki bu
gençlerin Fransa’dan pasaportlarıyla ve yine legal olarak uçakla,
trenle ve arabayla ayrıldıklarını, geri gelirken de legal yolları
kullandıklarını, silâhsız olarak gidip yine silâhsız olarak
döndüklerini vurguluyor.)
Şimdi Suriye’de de bir seçim yapmak durumundadır Erdoğan hükümeti.
Ya Arab toplumlarına karşı ABD ve NATO’nun saldırısını devam
ettirecek, Suriye’deki komşu Arab halkını savunmayacaktır, veyahut
da bundan vazgeçecek ve bu saldırıyı durduracaktır.
Ne yazık ki, Erdoğan seçimini zaten yapmış görünüyor. Gerçi her
nekadar onun sesi ve liderliği belirleyici olsa da, tek başına
değildir bu kararda ve bir rejimi temsil etmektedir o.
Öbür tarafta ise, Suriye’ye karşı Türkiye hükümeti tarafından
hayata geçirilen NATO politikası, merak uyandırıcı bir mevzudur ki,
nedense Ukrayna’da uygulamaya sokulmamıştır.
Kırım’ın coğrafî uzaklığı falan bir yana, zaten Kırım Tatarlarının
da çıkarı gidip Ruslara saldırmak ve Ukrayna’nın doğusundaki ırkçı
ve müslüman düşmanı katoliklere katılmak değildir. Türkiye de
akıllıca davranmıştır bu davada. İnşallah bu sadece
“gerçekçilik”ten kaynaklanmıyor, hem Türkiye’nin hem de Tatarların
çıkarını savunma mülâhazasından doğuyordur. Sonuçta, ABD ve
NATO’nun politikası değildir Türkiye’nin Kırım’da uyguladığı
politika.
Ne var ki, Türkiye için ekonomik ve stratejik bakımdan çok daha
önemli olan Suriye’de, NATO politikasını takib ediyorlar.
TAPELERİN ARDINDAKİ GÜÇ
CIA'DİR
Hangisi doğru, hangisi yanlış, hangisi manipüle edilmiş bilemiyoruz
ancak birçok şey iddia eden “Hoca”ya, Fethullah Gülen’e
saldırıyorlar şimdi. Gizlice kaydedilmiş ve yayınlanmış yüzlerce
saatlik telefon konuşması var. İmâl edilmiş, icad edilmiş, kesilmiş
yapıştırılmış, manipüle edilmiş falan olabilir, tesbiti o kadar
kolay değil belki ama içinde belli gerçekler de olmalı. Her ne
olursa olsun, bunun arkasındaki güç, CIA’dir, CIA
haydutlarıdır.
Buradan çıkan sonuç, CIA’nin Erdoğan rejimini yıkmak istediğidir.
Fakat yıkılmak istenen Erdoğan rejimi, kendisini yıkmak isteyen
aynı CIA’nin Suriye’deki çizgisini destekliyor!
Erdoğan’ın yarınki seçimleri kazanmasını arzu ediyorum. Fakat diğer
yandan, Suriye konusunda da, stratejik olarak Türkiye halkının,
Türkiye halklarının çıkarına olanı seçmesini, bugüne kadarki
politik ve stratejik çizgisini ise değiştirmesini diliyorum.
Eğer bunu yaparlarsa, bu rejim iyi yönde değişip gelişebilecek,
AKP’ye ideolojik olarak karşı olanlar bile kendisini destekleyecek,
çoğunluğun bu yöndeki tercihine saygı duyacaktır.
İşlerin iyiye gitmesi için hep birlikte dua edelim. Yoksa durum
kötüye, hem de çok daha kötüye gidebilir. "