Bir adama inandığı ve bir adamın ardından gittiği için koca bir
kesime demediğinizi bırakmadınız.
"Kömürcü, makarnacı" diyerek iftiralar attınız.. Yetmedi, "Göbeğini
kaşıyan adamlar" diyerek hakaretler ettiniz.
Edecek başka hakaret bulmayınca bu kez, "Ayol bizim oyumuzla
bunların oyu bir mi? Bunlar cahil, bunlar eğitimsiz!" diyerek
onları aşağılamaya başladınız.
İşte bunu yapmayacaktınız. Çünkü bunu yaparak kendi idam
fermanınızı imzalamış oldunuz!
Siz cahil dedikçe onlar ilköğretim hayatına yeni başlayan minik
talebeler gibi yeniden okumaya, yeniden araştırmaya ve yeniden
öğrenmeye başladı.
Tarih kitaplarına baktılar, atalarını sadece satır aralarında
buldular. Bunu bırakıp yüzlerini tarihe döndüklerinde,
atalarının yazdığı destana şahit oldular. Yedi cihana
hükmeden, çağ kapatıp çağ açan sultanlarının şanlı zaferlerine
rastladılar.
"Hain içeriden olunca kapı kilit tutmaz oğul" sözünün gerçekliğini
gördüler.
Osmanoğullarına ihanet eden kara suretli hainleri tanıdılar.
Siz cahil dedikçe okudular...
Okudular ve Abdulhamit'in yalnızlığa terkedilişine tanıklık
ettiler. Sürgün edilirken okuduğu bedduaya rastladılar:
"Allahım; helal etmiyorum! Şahsımı değil, milletimi bu hale
getirenlere, hakkımı helal etmiyorum! Beni, benim için lif lif
yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar,
hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde
parçalasalar helal ederdim de Sevgili'nin (SalAllahu Aleyhi ve
Sellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi
ateşe atan insanlara hakkımı helal etmiyorum!" yakarışına ortak
oldular.
Siz cahil dedikçe okudular...
Okudukça, dünya toprakları üzerinde dil ve din soykırımına uğramış
tek millet olduklarını gördüler.
İstiklal Mahkemeleri'ni gördüler. Şapka kanunu yüzünden asılan
alimlere rastladılar. "Şapka da ne ola ki?" dediği için asılan
Erzurumlu Şalcı Bacı'nın darağacındaki cansız bedeniyle
karşılaştılar.
Ahırlara çevrilen camileri ve yakılan mukaddes kitapları gördüler,
Türkçe'ye çevrilen Ezanı duydular.
Siz cahil dedikçe okudular...
Okudukça, aradan kırk yıl geçtikten sonra iktidara getirilen
dünyanın en beyefendi adamı Adnan Menderes ve arkadaşlarının nasıl
asıldığını gördüler...
"Babalarımız, dedelerimiz neden bu idamlara karşı çıkmadı" diyerek
isyan ettiler.
1960, 1980 darbelerini yeniden yaşadılar.
Sonra dünyanın en tonton dedesinin, en sevimli adamının, Turgut
Özal'ın iktidarına ve zehirlenerek ortadan kaldırılışına tanıklık
ettiler.
Siz cahil dedikçe okudular...
Okudular ve zalimliğinize inat, inançlarını temsil eden adamı,
mücahit Necmettin Erbakan'ı bulup iktidara getirdiler. O da
kendinden öncekiler kadar zarif ve beyefendi biriydi.
Sonra...
Sonra onun da postmodern darbe ile indirilişini gözyaşları içinde
izlediler.
Ve tarih bir kez daha tekerrür etti.
Atalarının, babalarının yaşadığı zulmü bu kez onlar yaşamaya
başladı.
Okullardan, kamu kuruluşlarından vebalıymış gibi uzaklaştırıldılar.
Başlarını açmaları için ikna odalarına alındılar.
Meclis'ten kovuldular.
Okudular...
Nezaketin ve uysallığın bu topraklarda bir hükmünün kalmadığını
öğrendiler.
Okudular, araştırdılar sonunda buldular.
Hışmıyla Yavuz'u, cesaretiyle Kanuni'yi, icraatıyla Fatih'i
anımsatan Recep Tayyip Erdoğan adında çelik iradeli birini bulup
tam karşınıza diktiler.
"Gücünüz yetiyorsa hadi bunu da devirin!" diyerek meydan
okudular.
O'na, "Seni Abdulhamit'in, Menderes'in, Özal'ın ve Erbakan'ın
yalnızlığına terketmeyeceğiz" diyerek sadakat yeminler ettiler.
İmkansızı mümküne çevirdiler, olmaz dediğiniz herşeyi
oldurdular.
"Muhtar olamazsın" dediniz, başbakan yaptılar. "Çankaya'ya
çıkamazsın" dediniz, Cumhurbaşkanı yapıp Beştepe'deki saraya
çıkardılar.
Şimdi bir kez daha hırsınızda, öfkenizde boğuluyor, aynı
hakaretleri sıralıyorsunuz.
Yine cahil, yine eğitimsiz diye aşağılıyor, "Biz bu
referandumu geçirmeyeceğiz" diyerek öfke nöbetleri
geçiriyorsunuz.
Vallahi benim gördüğüm o ki "cahiller" ve "eğitimsizler"
kararını çoktan vermiş.
Geçirecekler!