Yaşar Büyükanıt'ın gelişini hatırlayın.
Bir kesim önünü kesmek için her şeyi yaptı.
Yaşar Paşa'nın ne "Yahudi"liği kaldı, ne de bilmem
nesi!
E-mail zincirleri...
Kampanyalar, kampanyalar...
***
Bir de Şemdinli olayı vardı.
"İyi çocuktur" lafı ve sonrasında açılan
davalar...
Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın başına
gelenler.
Yaşar Paşa, o zaman iyiydi!
Gıkı çıkmıyordu kimsenin...
Savcı Sarıkaya'ya ateş püskürüyordu
herkes...
***
Yaşar Paşa dedikoduları bunaltmıştı artık.
Bugün O'na kızanlar endişeliydi:
-O'nu engelleyecekler.
Hükümet baktı dedikoduların sonu gelmiyor.
Bir ay önce açıkladı Yaşar Paşa'nın Genelkurmay
Başkanlığı'nı.
Sular duruldu sonra.
"En büyük paşa bizim paşa" oldu hep...
Yaşar Paşa'ya görevi süresince toz kondurmadı
kimse...
***
27 Nisan'a geldik.
Muhtıra gününe.
Hatırlayın!
Paşa yere göğe sığdırılmadı.
İktidarı perişan etmişti!
Derken...
Seçim ve yüzde 47...
***
Yaşar Paşa'nın gitme vakti gelmişti artık.
Başbuğ'un gelme vaktiydi.
Bir de ne görelim...
"Kahraman Büyükanıt" kötü olmaya başladı.
Kimin için?
İki yıl önce kendisini hararetle savunanlar
için!
Neden?
Açık konuşalım...
"Darbe yapmadı" diye...
***
3,5 yıl geçti.
Şimdi diyorlar ki:
-AK Parti'nin yeniden iktidar olması için e-muhtıra
yayımladı.
Dolmabahçe buluşması ise...
İşbirliğinin öteki adı...
Teneke çalıyorlar ardından şimdi.
Kahraman gibi geldi, işbirlikçi olarak gitti.
Peh!
***
Başbuğ'un gitme vakti.
Bakın yazılanlara çizilenlere.
Karşılaştırın geçmişle bugünü.
Başbuğ nasıl gelmiş?
Ve görün bakalım bir kaç gün sonra nasıl gidecek?
Daha şimdiden başladılar teneke çalmaya.
Niye?
Biz niye böyleyiz?
Neden bu kadar ikiyüzlüyüz?