‘Şehirde Kimse Yokken’ oyununda erkek şiddetinden kaçıp hayatta kalma mücadelesi veren Rukiye rolüyle Elçin Sangu hem tiyatro sahnesinde olmanın verdiği heyecanı hem de sosyal medyada fikirlerini açıkça beyan ettiği zaman yaşadıklarını anlattı.*Sizi daha çok dizilerde izledik. Sahne nasıl hissettiriyor?Tiyatroda canlı bir performans sergileyip direkt reaksiyon almak inanılmaz heyecan verici, bir o kadar da insanın ruhuna iyi gelen bir duyguymuş. Önce inanılmaz bir adrenalin salgılanıyor ve finale doğru bir o kadar huzur duygusu kaplıyor içini. Geriye anda olmanın keyfini çıkarmak kalıyor. *Metin hangi yönüyle etkiledi sizi?İlk etapta yerli bir yazarın oyunu olması ve bir derdinin olmasıyla elbette. Ancak esasen oyunu çıkarma aşamasında, hayatın her alanında var olan gerçeklikle yüzleşmek belki de insanı en çok etkileyen şey oluyor.*Canlandırdığınız Rukiye nasıl biri?Rukiye sevdiği adamdan gördüğü şiddeti daha fazla kaldıramayarak canını kurtarmaya çalışan, bu uğurda evlatlarını bir süreliğine geride bırakmak zorunda kalan, kırılmış ama ayağa kalkmış ve tüm gücüyle var olma savaşı veren bir karakter. *Siz ne öğrendiniz Rukiye’nin hikâyesinden?Her ne kadar empati kursak da bazı durumlara yargılayıcı olmadan yaklaşmayı başaramıyoruz maalesef. Rukiye’nin hikâyesiyle bunu daha net anladım. *Kadına şiddet ve kadın cinayetleri sizi nasıl etkiliyor?Kadınlar olarak artık herhangi bir olaya tahammülümüz kalmadı. Bu konuda daha ciddi önlemler almak gerekiyor ve devlete düşen büyük bir sorumluluk var. Bir ülkenin geleceği kadınının ve erkeğinin huzurla, eşitçe yaşayabildiği bir dünyada mümkün olabilir.*Oyunda ‘bir kadının kurtuluşu yine bir erkekle mi mümkün” gibi karşı çıkacağımız bir düşünceyi akla getiren bölümler var. Tek yol bu mu, siz ne düşünürsünüz?Rukiye’nin sığınağı kendisi aslında. Kendine olan inancı ve kendi gücüyle çıkıyor yola ve Nurullah’la kesişiyor yolları. Buradaki sığınma tesadüfi, hatta yol arkadaşlığı. Bunu anlatırken kendi coğrafyamızda yaşananlardan faydalanıyoruz. Başlı başına bir sorunO yüzden bir erkeğe sığınmak olarak algılanmış olabilir ki böyle bir durumda cinsiyetten bağımsız, birine sığınma ihtiyacı çok normal. Aslında oyunun dokunmak istediği şey de kadın-erkek meselesi değil. Görüyoruz ki sığınmak zorunda kalmak zaten başlı başına bir sorun*Semah ve Rukiye’nin yaşadıkları her kadının birbirine benzeyen ama biricik hikâyeleri olduğunu hatırlatıyor bize. Hepimizin ortak bir kaderi var gibi...Hepimizin belki farkında olmadan belki de engel olamadığımız için yaşadığı birtakım hikâyeleri hatta bazen coğrafyadan kaynaklanan ortak kaderleri var. Önemli olan insanın yaşama hakkının kimse tarafından elinden alınmaması, coğrafyanın kader olmaması.*Oyundaki karakterler aşkı sorguluyor, cinsiyet kalıplarına sıkıştırmıyor. Sizin aşk tanımınız nasıl?Ben de cinsiyet ayrımına inanmayanlardanım. Aşkın yaşı da cinsiyeti de yok. Kim nasıl yaşamak isterse öyle yaşamalı. *Oyunun en etkileyici repliği hangisi sizce?Ali’nin “Aşk bir erkekle bir kadın arasında sınırlı olamaz, insanın gözlerindeki mucize başka bir şey” sözü ve Semah’ın “Sayenizde bütün mezarların yerini biliyorum” repliği...*Nasıl başladı ‘Şehirde Kimse Yokken’in hikâyesi?Metnin ilk taslağını pandeminin ilk günlerinde yazdım. Kendim küçük bir prodüksiyon içinde yönetmeyi planlıyordum ki Serdar Biliş öncülüğünde yolum Zorlu PSM ile kesişti. *Metni yazma süreci nasıldı?Metni yazdıktan sonra Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi, yine o dönemde bir sürü kadın cinayeti de gündemimizdeydi. Bütün bu olanlar beni çok etkiledi. Bir şekilde tepkinizi gösteriyorsunuz ama bir şeyleri değiştirememenin çaresizliği insana ağır geliyor. Böylesi zamanlarda yazabilme gücüme ve mesleğime minnettar olurum. O günlerde kendi acımdan ve sıkıştığım yerden metne yeniden baktım.*Rukiye şiddetten kaçarken bir erkeğe sığınıyor. Bir kadının kurtuluşu yine bir erkekle mi mümkün? Tek çare bu mu?Bir kadının kurtuluşu asla bir başka erkeğe bağlı değildir. Rukiye’nin kurtuluş için Nurullah berberle kurduğu oyun aslında absürt bir dünyaya çekiyor bizi. Gerçeküstü bir durum. Rukiye’nin berberdeki çıraklık halini sanki buradan okumak lazım. Rukiye bir erkek berberinde, bir erkek gibi davranarak erkeklerin oyun dünyasında var olmaya çalışıyor ve bunu başarıyor. Bir kadın her yerde ve her şekilde var olabilir. Gerekiyorsa her yerde savaşabilir, savaş alanı erkeklere ait bir bölge olsa bile... Bu, kadınlara özel bir mucize.*Karakterleri nasıl hazırlandınız, nelerden ilham aldınız?Bundan üç dört yıl önce Kumbaracı Yokuşu’nda böyle bir berbere sakal tıraşı yaptırdım, elleri titriyor ve az konuşuyordu. O an aynaya bakarken bir sürü hikâye geçti kafamdan, sanırım Nurullah karakteriyle orada tanıştım. *Rukiye nasıl düştü aklınıza?Rukiye hayatımdaki pek çok kadını temsil ediyor. Mesela bir arkadaşım vardı, işyerine giderken bol giyiniyordu, göğüslerini saklıyordu, saçlarını maskülen kestiriyordu. Sebebi iş ortamında bakışlardan kendini korumaktı. Bu durum çok trajik. Büyük haksızlık. Düşünsenize, bir kadının doğal bir şekilde var olmasına bile darbe vuran bir erkek dünyasının içindeyiz. Benim için diğer önemli karakterse Semah. Yaşadığı köyde marjinal olarak tanımlanmış, yıldızları sayan, hayal dünyasında gezinmeyi seven bir kadın. İkizinin başına gelenler son derece trajik. Bir cehennemden kaçıp İstanbul’da hayat kurmayı göze almış.*Perde kapandıktan sonra seyircinin aklına hangi sorular düşsün, neler hissederek salondan çıksınlar istersiniz?Herkesin bu oyundan kendi sorularıyla ayrılması benim için en büyük kazanım olur. Herkes kendinden bir şeylerle bu hikâyeyi tamamlamalı. Cevaplardan çok sorulara ve sorgulamaya ihtiyacımız var.*Sektörde de kadınlar mobbing, eşit olmayan ücretler gibi konularda sorunlar yaşıyor. Siz nasıl mücadele ediyorsunuz?Tüm dünyada böyle... Elimden geldiğince bu durumu gözetip kendimi kollamaya çabalıyorum. Sadece kendimi de değil, elimin yetebildiğince herkesi. *Bir de yalnızca kadınların maruz bırakıldığı güzellik algıları ya da dayatmalar var…Biz kendimiz için iyi olanı yapmak istiyoruz, onun dışındaki hiçbir baskıya aldırış etmeden yaşamalıyız. *Sosyal medyada fikirlerinizi açıkça paylaşıyorsunuz. Bundan dolayı tepki görmek size neler hissettiriyor?Fikirlerimi açıkça beyan ettiğim için bir sürü şeyle uğraşmak zorunda bırakıldım. Ama önemli değil, vicdanım rahat uyuyorum.