Bütün Hürriyet Çölaşan oldu
Abone olAK Parti ile Doğan medyası arasındaki kavgaya Mehmet Barlas nasıl bakıyor? Usta yazarın ilginç tespitleri var.
Doğan medyası ve AK Parti arasındaki kavgaya Mehmet Barlas nasıl bakıyor? İktidara yakın durmakla eleştirilen Sabah için usta yazar neler diyor? Hürriyet'in Çölaşan sonrası Hürriyet yayınları neden sertleşti? Yeni Şafak'tan Mehmet Gündem sordu Barlas cevapladı.
KAVGA HEP VARDI AKTÖRLER DEĞİŞTİ
Kavgalar hep var ama Türkiye değişiyor, aktörler değişiyor, aktörlerin nitelikleri değişiyor. Eski kavgalar İstanbul medyasıyla -ki İstanbul sermayesini temsil ediyorlar- Ankara siyaseti arasında kavgalar var. İstanbul sermayesi yerleşik sermaye, eskiden gayrimüslim sermaye vardı bunlar varlık vergisiyle tasfiye edildiler. Koçlar, Adanalı Sabancılar, İzmirli Eczacıbaşılar İstanbul sermayesi rolünü üstlendiler, Anadolulular İstanbullu oldu ve karşısındaki Ankara siyasetine tepki gösterdiler. Buradaki sorun her iki tarafın da birbirlerinin 'yeni' olduklarını kabul etmemesidir. Eski Ankara siyasetinde siyasetin bir ayağı devletti, öbür ayağı kent merkezli laikler. Şimdi AK Parti'yle birlikte yeni bir Ankara çıktı, eskisine benzemiyor.
Daha Anadolu merkezli. Aktörleri çevreden gelmişler ve yeniler. Burada geleneksel olan eski Ankara. Çünkü değiştirmek istemediği ritüelleri, alışkanlıklar var.
'YENİ'LİKLERİNİN FARKINA VARMALILAR
Taraflara bakalım, bir tanesi Aydın Doğan. Doğan 1980'de Milliyet'i aldığında Koç'un bayii olan genç bir girişimciydi. 28 yılda bu noktaya geldi. Aydın Doğan da yeni, Koçların, Sabancıların arasında kendine zorla yer açtı, kabul ettirdi. Tayyip Erdoğan da kendine yeni yer açtı. Doğan da Erdoğan de yeni. İkisi de bu yeniliklerinin farkına varmalılar.
ÖZKÖK OSKARA ADAY
Hürriyet grubu yazarı Emin Çölaşan'ı susturdu. Nedeni de Aydın Doğan'ın memleketi Kelkit'te bir olay. Çölaşan konuyu çarpıttı, Doğan da haksızlığı yakından gördüğü için işine son verdi.
Çölaşan sürekli aynı şeyleri yazarken Ertuğrul Özkök onu dengelemeye çalışırdı, liberal demokratları överdi, AKP'ye karşı insaflı olunması gerektiğini söyler, genel yayın müdürü olarak dengeyi korumaya çalışırdı. Çölaşan susturulunca okuyucudan reaksiyon geldi, otuz bin okuyucu terk etti. Özkök telaşa düştü, Emin Çölaşan'ın rolünü oynamaya başladı. Çölaşan kadar tutucu olduğu zaman o boşluğu dolduracağını düşündü. Ama o rolü o kadar benimsedi ki Oscar'a aday oldu.
HÜRRİYET ÇÖLAŞAN'IN SÜTUNUNA DÖNDÜ
Evet, bütün Hürriyet gazetesi Çölaşan oldu. Eskiden Çölaşan vardı ama Özkök de vardı. Özkök kendini kaybedince bütün gazete bir Emin Çölaşan sütununa döndü. Bunu her olayda gördük. Cumhurbaşkanı seçiminde, kapatma davasında… Aydın Doğan da bu rüzgârda hükümetle karşı karşıya geldi. Doğan'ın Ceyhan Rafinerisi, Hilton arazisi gibi konular dolayısıyla mutlaka rahatsızlıkları vardır, ama ben kendisiyle uzun yıllar çalıştım, Milliyet'te 7 yıl başyazarlık yaptım, bir kere olsun 'şunu şöyle yazalım' dediğini görmedim. 28 Şubat'ta yazarlarını korudu. Aydın Doğan'ın huzursuz olduğu kesin ama sadece o mu huzursuz, diğer sermaye sahipleri, AKP'li olmayanlar çok mu huzurlu.
SABAH-ATV'NİN SATIŞI
Biz yazarlar olarak Çalık'ı sorguladık. Siz büyük bir grupsunuz, Sabah-Atv'yi iki kamu bankasından kredi almadan alamaz mıydınız dedik. Çalık; 'Vakıflar Bankası'yla kurulduğundan beri çalışıyorum, benim için kamu bankası değil. Sabah ve Atv'yi alırken kullandığım kredi 750 milyon dolardır. Bunu kendi öz varlıklarımızla da alabilirdik ama böyle bir imkan bulduk, ticari açıdan değerlendirdik' dedi.
TARAFTAR DEĞİL TARAFIZ
“Taraf olmak” ve “taraftar olmak” arasında fark var. AKP'nin seçimle iktidara gelip yönetimi ele almasına alkış tutuyorum. Bu demokrasinin zaferi diyorum. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına alkış tutuyorum. Ne olursa olsun aman AKP'ye zarar gelmesin fikrinde değilim, aynı şekilde Ergenekon konusunda da böyle. Deniz Feneri davasında Alman yargısı kararını verdi. Keşke AKP iktidarı savcılara baskı yapsa, iddialar Türkiye'de de araştırılsa…
MEDYAYA KALSAYDI ERDOĞAN BİR HİÇTİ
Medya kimseyi iktidar yapamıyor. Eğer medyaya, büyük tirajlı gazetelere kalsaydı Tayip Erdoğan şu anda bir hiçti. Demirel hayatta başbakan olamazdı. Medya kimseyi iktidar yapamaz ama şartlar elverir, toplum da destek verirse iktidarı devirebilir… Bu tehlike her iktidar için geçerlidir, dengeler bir anda değişebilir.
CEPHE GENİŞLETMEK HATADIR
Aydın Doğan, Başbakan'la kavgasında stratejik hata yaptı, karşı cepheyi genişletti, biat medyası değiliz dedi, yayınlarda da kendi dışındaki bütün medyayı hedef aldı..
Aydın Doğan neticede bir Anadolu çocuğu, o da konuşmaya başladığı zaman duygularına hâkim olamıyor. Aydın Doğan böyle bir kavganın içinde olmak ister miydi, bence hayır. Başbakan da bu kavgayı böyle yapacağına bir sürü yardımcısı var, onlardan birisi üstlenseydi daha iyi olurdu…
İKİSİNİ DE YANLIŞ YOLA SÜRÜKLEYENLER VAR
Başbakan'ın ikinci konuşmasından sonra Doğan Grubu yazarları; bu muydu, başka bir şey yok muydu dediler. Daha ne olsun. Aydın Doğan'ın da, Erdoğan'ın da çevrelerinde onları yanlış yola sürükleyenler ver.
AYDIN DOĞAN'IN DA YANAĞINI OKŞADIM
“Ben orada bir sorun görmüyorum. Bu bir vücut dilidir, Başbakan'a yukarıdan bakıp, takdir etme durumu değil. O gün ekonomi konusunda Özal'ı aşan bir konuşma yapmıştı, ben de beğendiğimi bu şekilde ifade etmiş, ne güzel hep böyle olsun demiştim. Medyanın yakalayacağını bilseydim yapmazdım. Ben Aydın Doğan'ın da yanağını okşadım…
BİLGİN'İ DOĞAN BİTİRDİ
3-4 grubun dışında Türkiye'de bütün sermaye gidip geliyor. Türkiye'de başka sektörlerde de çok zengin ve itibarlı olduğu halde batan patronlar var.
Simaviler çekindikleri için kaçtılar, yani işin çapına hakim olamayacaklarını anladılar. Nadir Nadi vefat etti, gazeteci ailesi bitti. Onun dışında gelip gidenler önemli değildi ki. Önemli isimlerden birisi de Dinç Bilgin, onun da ihtirası aklını geçti. Aslında Dinç Bilgin'i Aydın Doğan bitirdi.
KAVGA HEP VARDI AKTÖRLER DEĞİŞTİ
Kavgalar hep var ama Türkiye değişiyor, aktörler değişiyor, aktörlerin nitelikleri değişiyor. Eski kavgalar İstanbul medyasıyla -ki İstanbul sermayesini temsil ediyorlar- Ankara siyaseti arasında kavgalar var. İstanbul sermayesi yerleşik sermaye, eskiden gayrimüslim sermaye vardı bunlar varlık vergisiyle tasfiye edildiler. Koçlar, Adanalı Sabancılar, İzmirli Eczacıbaşılar İstanbul sermayesi rolünü üstlendiler, Anadolulular İstanbullu oldu ve karşısındaki Ankara siyasetine tepki gösterdiler. Buradaki sorun her iki tarafın da birbirlerinin 'yeni' olduklarını kabul etmemesidir. Eski Ankara siyasetinde siyasetin bir ayağı devletti, öbür ayağı kent merkezli laikler. Şimdi AK Parti'yle birlikte yeni bir Ankara çıktı, eskisine benzemiyor.
Daha Anadolu merkezli. Aktörleri çevreden gelmişler ve yeniler. Burada geleneksel olan eski Ankara. Çünkü değiştirmek istemediği ritüelleri, alışkanlıklar var.
'YENİ'LİKLERİNİN FARKINA VARMALILAR
Taraflara bakalım, bir tanesi Aydın Doğan. Doğan 1980'de Milliyet'i aldığında Koç'un bayii olan genç bir girişimciydi. 28 yılda bu noktaya geldi. Aydın Doğan da yeni, Koçların, Sabancıların arasında kendine zorla yer açtı, kabul ettirdi. Tayyip Erdoğan da kendine yeni yer açtı. Doğan da Erdoğan de yeni. İkisi de bu yeniliklerinin farkına varmalılar.
ÖZKÖK OSKARA ADAY
Hürriyet grubu yazarı Emin Çölaşan'ı susturdu. Nedeni de Aydın Doğan'ın memleketi Kelkit'te bir olay. Çölaşan konuyu çarpıttı, Doğan da haksızlığı yakından gördüğü için işine son verdi.
Çölaşan sürekli aynı şeyleri yazarken Ertuğrul Özkök onu dengelemeye çalışırdı, liberal demokratları överdi, AKP'ye karşı insaflı olunması gerektiğini söyler, genel yayın müdürü olarak dengeyi korumaya çalışırdı. Çölaşan susturulunca okuyucudan reaksiyon geldi, otuz bin okuyucu terk etti. Özkök telaşa düştü, Emin Çölaşan'ın rolünü oynamaya başladı. Çölaşan kadar tutucu olduğu zaman o boşluğu dolduracağını düşündü. Ama o rolü o kadar benimsedi ki Oscar'a aday oldu.
HÜRRİYET ÇÖLAŞAN'IN SÜTUNUNA DÖNDÜ
Evet, bütün Hürriyet gazetesi Çölaşan oldu. Eskiden Çölaşan vardı ama Özkök de vardı. Özkök kendini kaybedince bütün gazete bir Emin Çölaşan sütununa döndü. Bunu her olayda gördük. Cumhurbaşkanı seçiminde, kapatma davasında… Aydın Doğan da bu rüzgârda hükümetle karşı karşıya geldi. Doğan'ın Ceyhan Rafinerisi, Hilton arazisi gibi konular dolayısıyla mutlaka rahatsızlıkları vardır, ama ben kendisiyle uzun yıllar çalıştım, Milliyet'te 7 yıl başyazarlık yaptım, bir kere olsun 'şunu şöyle yazalım' dediğini görmedim. 28 Şubat'ta yazarlarını korudu. Aydın Doğan'ın huzursuz olduğu kesin ama sadece o mu huzursuz, diğer sermaye sahipleri, AKP'li olmayanlar çok mu huzurlu.
SABAH-ATV'NİN SATIŞI
Biz yazarlar olarak Çalık'ı sorguladık. Siz büyük bir grupsunuz, Sabah-Atv'yi iki kamu bankasından kredi almadan alamaz mıydınız dedik. Çalık; 'Vakıflar Bankası'yla kurulduğundan beri çalışıyorum, benim için kamu bankası değil. Sabah ve Atv'yi alırken kullandığım kredi 750 milyon dolardır. Bunu kendi öz varlıklarımızla da alabilirdik ama böyle bir imkan bulduk, ticari açıdan değerlendirdik' dedi.
TARAFTAR DEĞİL TARAFIZ
“Taraf olmak” ve “taraftar olmak” arasında fark var. AKP'nin seçimle iktidara gelip yönetimi ele almasına alkış tutuyorum. Bu demokrasinin zaferi diyorum. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına alkış tutuyorum. Ne olursa olsun aman AKP'ye zarar gelmesin fikrinde değilim, aynı şekilde Ergenekon konusunda da böyle. Deniz Feneri davasında Alman yargısı kararını verdi. Keşke AKP iktidarı savcılara baskı yapsa, iddialar Türkiye'de de araştırılsa…
MEDYAYA KALSAYDI ERDOĞAN BİR HİÇTİ
Medya kimseyi iktidar yapamıyor. Eğer medyaya, büyük tirajlı gazetelere kalsaydı Tayip Erdoğan şu anda bir hiçti. Demirel hayatta başbakan olamazdı. Medya kimseyi iktidar yapamaz ama şartlar elverir, toplum da destek verirse iktidarı devirebilir… Bu tehlike her iktidar için geçerlidir, dengeler bir anda değişebilir.
CEPHE GENİŞLETMEK HATADIR
Aydın Doğan, Başbakan'la kavgasında stratejik hata yaptı, karşı cepheyi genişletti, biat medyası değiliz dedi, yayınlarda da kendi dışındaki bütün medyayı hedef aldı..
Aydın Doğan neticede bir Anadolu çocuğu, o da konuşmaya başladığı zaman duygularına hâkim olamıyor. Aydın Doğan böyle bir kavganın içinde olmak ister miydi, bence hayır. Başbakan da bu kavgayı böyle yapacağına bir sürü yardımcısı var, onlardan birisi üstlenseydi daha iyi olurdu…
İKİSİNİ DE YANLIŞ YOLA SÜRÜKLEYENLER VAR
Başbakan'ın ikinci konuşmasından sonra Doğan Grubu yazarları; bu muydu, başka bir şey yok muydu dediler. Daha ne olsun. Aydın Doğan'ın da, Erdoğan'ın da çevrelerinde onları yanlış yola sürükleyenler ver.
AYDIN DOĞAN'IN DA YANAĞINI OKŞADIM
“Ben orada bir sorun görmüyorum. Bu bir vücut dilidir, Başbakan'a yukarıdan bakıp, takdir etme durumu değil. O gün ekonomi konusunda Özal'ı aşan bir konuşma yapmıştı, ben de beğendiğimi bu şekilde ifade etmiş, ne güzel hep böyle olsun demiştim. Medyanın yakalayacağını bilseydim yapmazdım. Ben Aydın Doğan'ın da yanağını okşadım…
BİLGİN'İ DOĞAN BİTİRDİ
3-4 grubun dışında Türkiye'de bütün sermaye gidip geliyor. Türkiye'de başka sektörlerde de çok zengin ve itibarlı olduğu halde batan patronlar var.
Simaviler çekindikleri için kaçtılar, yani işin çapına hakim olamayacaklarını anladılar. Nadir Nadi vefat etti, gazeteci ailesi bitti. Onun dışında gelip gidenler önemli değildi ki. Önemli isimlerden birisi de Dinç Bilgin, onun da ihtirası aklını geçti. Aslında Dinç Bilgin'i Aydın Doğan bitirdi.