Bush, Ankara’yı nasıl uyuttu?
Abone olAmerikan Başkanı Bush, savaşın başlamasından çok kısa bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektupta, bakın Ankara'yı nasıl uyutmuş.
Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin, Irak Savaşı'nın
başlamasına ramak kala Başbakan Erdoğan'a gönderdiği bir mektubu
köşesine taşıdı. Ergin'in yayınladığı bu mektup, nasıl
uyutulduğumuzun en güzel örneği...
Bush, Ankara’yı nasıl uyuttu?
ABD Başkanı George Bush’un Irak’a savaş açma kararının en önemli
gerekçelerinden biri ‘Irak’ın bir terör üssü olmaktan çıkartılması’
hedefiydi.
ABD yönetimi, her yıl açıkladığı terör örgütleri listesinde PKK’yı
da sayıyor ve ayrıca bu örgütün Kuzey Irak’ta üslendiğini kabul
ediyor.
Başkan Bush, 13 Mart 2003 tarihinde, yani savaşın başlamasından çok
kısa bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği ve
savaşta Türk hava sahasının kullanımı için talepte bulunduğu
mektubunda, karşılık olarak şu taahhütte bulunmuştu:
‘Türkiye’nin Kuzey Irak’la ilgili hassasiyetlerini paylaşıyoruz.
Kuzey Irak’ın, teröristlerin yeniden Türkiye’ye saldırı
düzenleyebilecekleri bir barınak olmasını önlemek için Türkiye ile
birlikte çalışacağız.’
Bush, bu güvenceyi verirken, o dönemde Ankara’daki Büyükelçisi
Robert Pearson da bize yaptığı bir açıklamada (20 Temmuz 2003)
şöyle demişti:
‘Ya teslim olacaklar ya da teslim olmamanın alternatifiyle karşı
karşıya gelecekler. Bu alternatif, askeri güç kullanımıdır.’
HEPSİ OYALAMA TAKTİĞİ ÇIKTI
Amerikan tarafının benzer taahhütlerine ilişkin sayısız örnek
verebiliriz. Şimdi uygulamaya bakalım:
Savaşın başlamasından bu yana neredeyse bir buçuk yıla yakın bir
süre geçmiştir ve sahadaki duruma bakıldığında PKK’nın Kuzey Irak
‘barınağı’ndaki faaliyetinde değişen hiçbir şey olmamıştır.
Aksine, son dönemde sınırdan sızmaların artmasıyla birlikte PKK’nın
Türkiye’deki terörist faaliyetinde gözle görülür bir artış söz
konusudur.
Bush yönetiminin geçen süre içinde bu taahhüdünü yerine getirmek
üzere ne yaptığı sorusunun yanıtı ise ‘uyutma’nın Washington
açısından yeni bir diplomasi yöntemine dönüştüğünü
göstermektedir.
Washington, geçen eylül ayından bu yana Ankara ile PKK konusunda
bir dizi müzakere yürüterek, terör örgütüne karşı harekete geçmeye
başladığı izlenimini yaratmış, ancak sonuçta bütün bu müzakerelerin
oyalama taktiklerinden ibaret gayri samimi bir egzersiz olduğu
anlaşılmıştır.
ANLAŞMA İÇİN İMZA OLURU ÇIKMADI
PKK tehdidinin ortadan kaldırılmasını görüşmek üzere Pentagon, CIA
ve Dışişleri temsilcilerinden oluşan ilk Amerikan heyeti 12 Eylül
2003 tarihinde başkente gelmiş, görüşmeler tarihi Ankara Palas’ta
basının huzurunda gösterişli bir hava içinde açılmıştır.
Ekim ayında ilk haftasında bu kez daha geniş bir heyet gelmiş ve
Türk kamuoyu ve resmi makamlarında ‘ABD harekete geçiyor, bu iş
tamam’ beklentisi yaratılmıştır.
ABD, bu arada ‘adım adım gidelim’ yaklaşımını getirerek, önceliğin
PKK kadrolarının üslendiği Musul’un 70 km kadar güneyinde BM
gözetimindeki Mahmur kampının boşaltılmasına verilmesini
önermiştir.
Aylar süren müzakerelerden sonra Kürt bölgesi sınırlarının dışında
kalan bu kamptaki PKK unsurlarının etkisiz hale getirilmesini
öngören bir metin imzaya hazır hale getirilmiştir.
‘Kampın boşaltılması hususunda mutabakata varıldığına’ ilişkin
basın açıklaması, 22 Ocak tarihinde Ankara’da ABD Dışişleri Bakan
Yardımcısı Arthur Dewey tarafından yapılmıştır.
Gelgelelim, Dewey, anlaşmaya varıldığını söylemesine karşılık,
masaya oturup saatlerce müzakere ettiği ‘Mutabakat Muhtırası’na
imza atmadan Ankara’dan ayrılmış, gerekçe olarak Washington’dan
beklenen ‘imza oluru’nun gelmemesini göstermiştir.
POWELL’IN MEKTUBU POSTADAN ÇIKMADI
Amerikan tarafı, daha sonra bazı hukuki ve bürokratik pürüzler
nedeniyle bu olurun çıkamayacağını itiraf ederek, yeni bir öneri
getirmiştir.
Bu öneriye göre, mutabakat muhtırasından vazgeçilecek, bunun yerine
Amerikan yönetimi, metindeki taahhüdü ABD Dışişleri Bakanı Colin
Powell tarafından Abdullah Gül’e bir mektupla iletecekti.
Türk tarafı, her zamanki ‘iyi niyeti’ ile bu formülü de kabul
etmiş, bu kez Powell’ın Gül’e göndereceği mektubun içeriği müzakere
edilmiştir.
Sonuçta Powell’ın Gül’e, ABD yönetimini ‘Irak’taki PKK tehdidini
bertaraf etme ve bu çerçevede Mahmur kampını boşaltma’ taahhüdüne
kuvvetli ifadelerle bağladığı bir mektup göndermesi konusunda
anlaşmaya varılmıştır.
Dün yaptığımız son kontrole göre, bu konuda varılan ilke
anlaşmasından bu yana yaklaşık 4 ay kadar geçmiş olmasına rağmen
söz konusu mektup henüz postadan çıkmış değildir.
ABD HANGİ TALEPLERİ GERİ ÇEVİRDİ?
Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Türk tarafı Washington’a ısrarla
bir dizi beklenti iletmiştir.
Bu beklentiler arasında, A) PKK’nın Kuzey Irak’taki lojistik
yollarının kesilmesi, B) PKK’nın haberleşme sistemlerinin
körleştirilmesi, C) teslim olmaları için baskı altına alınmaları,
D) hiç olmazsa lider kadrolarının yakalanarak örgütün zaafa
uğratılması gibi talepler sayılabilir.
ABD, bu taleplerin hiçbirini yerine getirmemiştir. ABD, uzun bir
süre Pişmanlık Yasası’nın sonuç getirmesini bekleyerek zaman
kazanmaya çalışmış, yasanın uygulama süresi şubat ayında bitince
yine hareketsiz kalmıştır.
ABD’nin tek yaptığı, dolaylı kanallardan gönderdiği mesajlarla
PKK’ya silahlarını bırakıp Türkiye’ye dönmeleri yolunda mesajlar
vermek olmuştur.
Ancak ABD’nin mesaj göndermenin bir adım ilerisine giderek sahada
harekete geçmediğini, daha doğrusu üzerine gelmekten çekindiğini
gören PKK, herhangi bir baskı hissetmeyince bu çağrıları
karşılıksız bırakmıştır.
Sorunun gerisinde, A) ABD’nin PKK ile çatışmaktan kaçınması ve B)
Irak’taki genel asayiş sorunları nedeniyle PKK’ya öncelik vermemesi
yatıyor.
BUSH, TOPU YENİ IRAK HÜKÜMETİNE ATIYOR
ABD’nin tutumundaki şu çelişki de Ankara açısından rahatsızlık
verici:
Türk tarafının güvenlik endişelerini karşılamaya dönük sembolik
adımlardan bile uzak duran ABD, Ankara’dan teröre karşı
Afganistan’a yeni birlik göndermesini istemekten geri kalmıyor.
Ya da yeni küresel savunma doktrini çerçevesinde terörle mücadele
için Türkiye’deki askeri imkánlardan daha esnek bir şekilde
yararlanmak istiyor.
Üstelik, ABD, Irak’ın kuzeyindeki askeri gücünün başta akaryakıt
olmak üzere pek çok ihtiyacını Türkiye’den karşılamaya devam
ediyor.
Bu arada, Başkan Bush önceki gün NTV’ye mülakatında, ‘PKK ile
mücadele için birlikte çalışacağız. Bir grubu terörist ilan
ettiğimizde bu konuda samimi davranırız. Bu konuda hem Türk
hükümeti ile hem de Irak hükümeti ile birlikte çalışacağız’ diyerek
dilinin altındaki baklayı çıkarmış bulunuyor.
ABD önümüzdeki çarşamba günü Irak’ta yetkiyi BM desteğindeki geçici
hükümete devredecek. Bush, galiba ‘artık top bizim sahamızdan
çıkıyor, Irak’taki geçici hükümetin sorumluluğuna giriyor’ demeye
getiriyor.
Türkiye’nin günlük olarak yaşamakta olduğu terör tehdidi konusunda
basın açıklamaları hariç vurdumduymaz bir tavır takınmış olan
Başkan Bush’un bugün Ankara’da Türk muhataplarıyla hangi samimiyet
ölçüleriyle konuşacağı doğrusu ciddi bir merak konusudur.
Yazı: Sedat Ergin
Kaynak: