Bunlar fıkra değil gerçek!
Abone olKaradeniz'de yaşanmış olaylar bir kitap haline geldi. Neler var neler...
Araştırmacı yazar Fatih Sultan Kar, Rize’de yaşanmış
fıkra gibi olayları derleyip kitap haline getirdi.
İşte o kitaptan yaşanmış olaylar:
BİR ŞEY YAPAMAZ MIYIZ?
ay TV Genel Yayın Yönetmeni Arif Akmermer, televizyonu adına
açık havada bir müzik programı düzenleyecektir. Programın
yapılacağı gün havanın nasıl olacağını öğrenmek için Meteoroloji
Müdürünü arar:
- Hocam Salı günü hava nasıl?
- Yağışlı.
- Bir şey yapamaz mıyız?
OSMAN AMCA KISA KES
Kaçkar TV’de atma türkü yarışmasının yapımcılığını ve
sunuculuğunu yapan Osman Efendioğlu hem faks hem de telefonla gelen
isteklere cevap vermektedir.
Yine bir akşam program normal süresini hayli aşmıştır. Ana
kumandada çalışanlar bir not yazarak uyarmak isterler:
- Osman amca kısa kes, eve gideceğiz
Efendioğlu istek sandığı notu alır ve konuk müzisyenlere dönerek
canlı yayında okur:
-Evet arkadaşlar, “Osman amca kısa kes, eve gideceğiz” bu eseri
hanginiz seslendirecek?
RIDVAN DİLMEN'DEN BİR ANI
Fenerbahçe’de oynarken kamptayız.
Öğle yemeğinde takım olarak buluştuk. Servisin yapılmasını
bekliyoruz.
Karşımda Rizeli Hasan Vezir, sağımda ise Kaptan Müjdat Yetkiner
var. Müjdat ve benim en sevmediğimiz şeylerin başında, boş tabağa
sürtülen çatal ve onun çıkardığı ince iç gıcıklayan ses gelir. Bunu
çok iyi bilen Hasan Vezir, gözlerimizin içine baka baka çatalı
tabakta bir oraya bir buraya gezdirip duruyor. Sonunda Müjdat
dayanamadı patladı;
“Beni ayağa kaldırma.”
Hasan’dan ise fıkra gibi cevap geldi;
“Sana yapmıyorum ki... Rıdvan’a yapıyorum.”
NE ZAMANUN FADİMESİ
Çanava’dan Lıkooğlu Hanife hala yüz yaşına gelmişti.
Bir gün 75 yaşındaki kızı Fadime ölünce kulağına bağırırlar:
- Hanife hala Fadime öldü.
- “Eeee. Elbet ölecekti. Ne zamanun Fadimesi” der ve ağlamaz fakat
kocasının ölümü haber verilince çok üzülür.
- Bu kadar yıl doyamadın mı? diye soranlara da cevap olarak:
- Çorba mi idi ki doyaydum?
KIRK YILDA BİR
Celal Memişoğlu esprili ve renkli kişiliğiyle Rize’nin unutulmaz
isimleri arasındaki yerini almıştır. Çok partili dönemin başladığı
sıralarda Rize’ye gelen mebuslardan birini karşılamakta biraz
heyecanlı ve iltifatta mübalağalı davranır.
Mebus, “Ne bu iltifat?” diye sorunca Celal hemen cevabı
yapıştırır:
- Nasıl iltifat etmeyelim... Kırk yılda bir geliyorsunuz.
PAŞABAHÇE 33
Pazar’ın bir köyünde genç delikanlı üzerine bir korku geldiği için
annesi tarafından okuması için hocaya götürülür.
Hoca çocuğu dualarla okuduktan sonra cam bardağa su doldurur ve
bütün dikkatini vererek içine bakmasını söyler. Çocuk bakar, bakar
fakat hiçbir şey göremez. Hoca ısrar eder, iyice bak diye. Çocuk
bir daha bakar ve:
-Hocam, gördüm gördüm der.
Hoca:
-Ne gördün? diye sorar.
Çocuk heyecanla cevap verir:
-Paşabahçe 33... (Bardağın altındaki damgadır gördüğü)
HESAP
Rahmetli Kazancı Yusuf (Makas) Beykoz’da bir lokantaya girer ve
bir masaya oturur. Lokanta oldukça kalabalıktır. Garson sipariş
almaya yetişemiyordu. Kazancı garsona seslenir. Garson:
- Geliyor
Bir müddet sonra tekrar seslenir ama yanıt aynı:
- Geliyor
Bir daha seslenir:
- Gelecek
Kazancı daha fazla dayanamaz. Kalkar, kapıdan çıkacakken kasadaki
patron ne yediğini sorar:
- İki geldi, bir gelecek. Kaç para?
İNADINDAN ELDİ
-Hoca Memet eldi (öldü)
-Sapasağlam adam idi, niye eldi?
-Acindan eldi
-Uşağum hiç bi Laz acindan elmez. Soylesaydi hepumuz yardim ederduk
oğa.
-Utandi demağa.
-Gördun mi. Acindan değil inadindan eldi.