Bumin türbanda kestirip attı
Abone olAnayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bümin türban uyarısını yineledi. Bumin, bu konuda yasal düzenleme yapılamayacağını ileri sürerek AİHM kararına vurgu yaptı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Anayasa'daki laik
düzenlemeler kaldığı sürece, türbanlı kızların yükseköğretim
kurumlarına öğrenci sıfatıyla, öğrenimlerinden sonra da resmi
dairelere kamu görevlisi olarak girmelerini sağlayacak tüm yasal
düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı olacağını belirterek, ''Hatta bu
konuda Anayasa'ya kural konulsa bile bu kez Anayasa'nın bu yeni
kuralı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olmayacaktır''
dedi. Anayasa Mahkemesi'nin 43. kuruluş yıldönümü dolayısıyla
düzenlenen törene, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı
Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül, Yargıtay Başkanı Osman Aslan, Danıştay
Başkanı Ender Çetinkaya, Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, Adalet
Bakanı Cemil Çiçek, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısı Nuri Ok, Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, YSK Başkanı Cengiz
Erdoğan ve diğer davetliler katıldı. Anayasa Mahkemesi Başkanı
Bumin, Sezer, Arınç ve Erdoğan'ı mahkemenin girişinde karşıladı.
Bumin, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın
okunmasının ardından yaptığı konuşmada, yargının sorunları, Anayasa
Mahkemesi'nin yeniden oluşumu, Anayasa Mahkemesi'ne kişisel başvuru
hakkı tanınması ve uluslararası anlaşmaların iç hukuktaki yerine
ilişkin görüşlerini açıkladı. ''Laiklik ilkesinin Türkiye için
önemi'' başlığı altında yaptığı konuşmada Bumin, 25 Nisan 2001 günü
Anayasa Mahkemesi'nin 39. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmasına
atıfta bulundu. Bu konuşmada, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti
için taşıdığı öneme başta Anayasa olmak üzere uluslararası
normlardan da söz ederek değindiğini anımsatan Bumin, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM), Anayasa Mahkemesi, Danıştay 8. Dairesi ve
İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararlarında, türbanın inanç
gereği takılan giysi olmadığı, bir nevi simge olarak kullanıldığı,
resmi daire ve üniversitelerde başörtüsü serbestisi tanımanın bir
tür yönlendirme ve bir anlamda zorlama olduğu biçiminde gerekçelere
yer verildiğini belirttiğini kaydetti. ''KONU GÜNCELLİĞİNİ
YİTİRMEDİ'' Bumin, bu konuşmanın yapıldığı günden bugüne kadar
geçen 4 yılda konunun güncelliğini yitirmediğini, aksine giderek
artan biçimde gündemde tutulmak istendiğini kaydetti. Ancak bu 4
yıllık süre içinde Anayasa Mahkemesi ile AİHM'nin verdiği
kararların konuya daha da netlik kazandırdığını söyleyen Bumin,
Anayasa'daki laiklik ilkesi ve bu konudaki düzenlemeleri anımsattı.
Din ve vicdan özgürlüğü konusunda evresel anlayışı yansıtan
uluslararası normları da anımsatan Bumin, şöyle devam etti:
''Türkiye'de din ve din duyguları ile dince kutsal sayılan şeylerin
istismar edilerek oya çevrilmesi batı ülkelerine göre çok daha
kolay ve olağan olduğundan geçmişte bu yola başvuran partiler
laiklik karşıtı bu eylemleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nce
kapatılmış, bu karara karşı AİHM'e yaptıkları başvurular da
reddedilmiştir. Ülkemizde zaman zaman kimi parti yetkileri
bayanların inançları gereği türban takabilecekleri, bu tür bir
giysi ile yükseköğretim kurumlarına devama engel olunmasının
Anayasa ile tanınan temel haklardan olan 'eğitim öğretim hakkı' ile
'inanç özgürlüğü'ne müdahale olduğu yolunda savlar ileri
sürmüşlerdir.'' Bumin, oysa bu konuda Danıştay, Anayasa Mahkemesi
ve AİHM'ce verilmiş pek çok kararlar bulunduğunu kaydetti. Yargının
bu kararlardaki değerlendirmesinin, ''dinsel nedenlerle türbanla
boyun ve saçların örtülmesine resmi dairler ve üniversitelerde de
serbestlik tanınmasının bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlama
olduğuna işaret ettiğini belirten Bumin, kişileri şu ya da bu
şekilde giydirip başlarını örtmeye zorlamanın dinsel inanç ve
görüşler nedeniyle gençler arasında çatışmalara neden olacak
ortamın yaratılmasını sağlayacağını hatta aynı dinden olanlar
arasında bile ayrılıklar yaratacağından bu davranış biçiminin
laiklik ilkesine aykırı düşeceğine bu kararlarda yer verildiğini
bildirdi. ''SİYASİ AVANTAJ SAĞLAMAYA DÖNÜK DAVRANIŞLAR'' Bumin,
şöyle devam etti: ''Anayasa Mahkemesi ve AİMH'in başörtüsüne
ilişkin istikrar bulmuş kararları varken, kimi yazılı ve görsel
yayın organlarınca bu konunun gündemde tutulmaya çalışılması, kimi
siyasal parti yetkililerince de yasal düzenlemeler yapılarak
türbanla öğrenim yapma olacağının tanınacağı yolunda beyanlarda
bulunulması bu konudaki yargı içtihatlarını bilmemekten
kaynaklanmıyorsa, din duygularını kullanarak siyasi avantaj
sağlamaya dönek bir davranış biçimidir. Anayasa'daki laik
düzenlemeler kaldığı sürece türbanlı kızların yükseköğretim
kurumlarına öğrenci sıfatıyla, öğrenimlerinden sonra da resmi
dairelere kamu görevlisi olarak girmelerini sağlayacak tüm yasal
düzenlemeler Anayasa'ya aykırı olacaktır. Hatta bu konuda
Anayasa'ya kural konulsa bile bu kez Anayasa'nın bu yeni kuralı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun olmayacaktır.'' EK
MADDENİN REDDİNE İLİŞKİN KARAR Bumin, Anayasa Mahkemesi'nin
Yükseköğretim Kanunu'na eklenen ek madde 17 de yer alan
''yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla Yükseköğretim
kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir'' kuralının iptali
istemiyle açılan davada verilen ret kararından söz edilerek
Yükseköğretim Kurumlarında türban takılmasını sağlayacak yasal
düzenleme yapılabileceğini söylemenin ya alınan kararın
gerekçelerini bilmemek veya gerekçe göz ardı edilerek sadece sonuç
bölümüne bakıp değerlendirme yapmak olduğunu ifade etti. Mahkeme
kararlarının gerekçeleriyle bir bütün teşkil ettiğine, idareyi ve
yasamayı bağladığına işaret eden Bumin, ''Başka bir söylemle,
kararların sonuç bölümüne anlam kazandıran kararların
gerekçeleridir'' dedi. Söz konusu kararın gerekçesine bakıldığında,
hiçbir duraksamaya yer kalmayacak biçimde yükseköğretim
kurumlarında türban takılmasına ''olur'' veren açıklama
bulunmadığının anlaşılacağını belirten Bumin, şunları kaydetti:
''Aksine, bu konudaki açıklamalar yapıldıktan sonra ilgili bölümün
sonunda 'sonuç olarak ister dini inanç gereği olsun, isterse başka
nedenlerle olsun yükseköğretim kurumlarındaki kılık-kıyafetin
çağdaş duruma ters düşmemesi gerekir' denilmektedir. Açıklanan
nedenlerle bu kararın sonuç bölümünde 'başvurunun reddine'
denildiğinden hareketle yasal düzenleme yapılarak türbanlı kız
öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına devamının sağlanabileceği
söylenemez.'' Bumin, bu konuda yapılacak yasal düzenlemenin,
Anayasa Mahkemesi'nin Yükseköğretim Kanunu'na eklenen ek madde
16'nın iptaline ilişkin kararına, RP ve FP'nin kapatılmasına
ilişkin kararları, RP'nin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi
kararına yapılan itiraz sonucu AİHM 3. Dairesi ve bu karara yapılan
itirazın reddine ilişkin büyük daire kararlarına aykırı olacağını
kaydetti.