Bülent Arınç'ı haklı çıkaran anket! Nefretle bakıyorlar!
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın hafta sonu dikkat çektiği 'siyasi kutuplaşma' tehlikesini Metropoll araştırmanın son anketi haklı çıkardı.
Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol "AKP Nereye?"
başlıklı bugünkü yazısında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın
hafta sonu yaptığı açıklamaları analiz etti.
Akyol, yazısında Arınç'ın "Biz eskiden sokağa çıkardık,
etrafımız bizi çok severdi. Karşımızdaki muhalifler de saygı
duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum" sözleriyle
kutuplaşmayı işaret ettiğinin çizdi.
Metropoll araştırmanın Ocak 2015 anket sonuçlarına da köşesinde yer
veren Akyol, anket sonuçlarının Arınç'ın uyarılarını haklı
çıkardığını yazdı.
Taha Akyol'un bugünkü yazısından öne çıkan bölümler şöyle:
"Başbakan Yardımcısı Bülent Annç'ın sözleri fevkalade önemlidir,
eminim yarın tarihçiler bugünleri yazarken Arınç'ın söylediklerine
büyük önem vereceklerdir. Sayın Arınç'ı CNN Türk'te izlediniz,
gazetelerde okudunuz... Kendine has esprili üslupla, bazen
Cumhurbaşkanı'nı, bazen partisinden kişileri, bazen "kan
damlayan kalemler"i konu ederek dile getirdiği bütün
konuşmalannın özeti, onun şu sözleri olsa gerek:
"Biz eskiden sokağa çıkardık, etrafımız bizi çok severdi.
Karşımızdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış
seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oy almamıza
engel olmaz ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir.
Biz yumuşatmalıyız."
Arınç'ın Başbakan Davutoğlu'nu destekleyen şu sözlerini de
birlikte okumak gerekir:
"Başbakan yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak. 'Ben de
modaya uyayım da gürleyeyim' dememeli... insanlara hükmeden,
dayatan bir siyaset dili olmamalı."
YÖNETİLEMEZLİK' SORUNU
Arınç daha önce de söylemişti:
"Eleştirisine kulak asmazsan, sözünü dinlemezsen, sözünü
kesmeye çalışırsan, birikir birikir, Türkiye yönetilemez hale
gelir!" (8 Kasım 2014) Bu kavram siyaset bilimci Giovanni
Sartori'nin geliştirdiği bir terimdir.
Demokrasinin "yönetebilir" olması, toplumun da
çatışmaya sürüklenerek "yönetilemez" hale
gelmemesi ya da getirilmemesi gerekir. Öyle bir noktaya
sürüklenebileceğimizi ben 2011'den beri yazıyorum. Maalesef
doludizgin gidiyoruz. Toplumda huzursuzluk arttıkça polise daha
fazla yetki, daha fazla TOMA ve gaz, yargıya daha fazla müdahale
bir işe yarayabilir ama bu sürdürülemez.
Hele bir de böyle bir konjonktürde sistem değiştirmeye
kalkmak!...
TOPLUMUN HALİ NE?
Metropoll'ün Ocak 2015 araştırmasına göre, komplo teorilerine
kapılmış, kutuplaşmış bir durumdayız.
Charlie Hebdo saldırısını radikal İslamcı bir grubun yaptığını
düşünenlerin oranı yüzde 31, yabancı istihbarat örgütlerinin
yaptığını düşünenlerin oranı yüzde 41 'dir. Bu oran AK
Partili seçmende yüzde 56'ye çıkıyor. Toplumun yüzde
55'i Haçlı saldınlarının sürdüğüne inanıyor.
Dindarlardan endişelendiğini söyleyenlerin oranı yüzde 38'e çıkmış,
görülmedik bir orandır bu! Laik devleti benimseyenlerin oranı yüzde
71, fakat benimsemeyenlerin oranı yüzde 19'a çıkmış, halbuki 2007
araştırmalarında yüzde 8'den ibaretti.
....
Arınç'ın haklı olarak yakındığı öfke dili etkin olursa, barışık
olmaları gereken dindarlık ve laiklik kavramları birbirine
endişeyle bakan kitlelere dönüşmez miydi? Görüyor musunuz, iki
taraflı "kan damlayan" kalemlerin, dillerin
yarattığı hastalıklı kültürü?