Bülent Arınç herkesi bombaladı SON DAKİKA
Abone olAk Parti'nin önemli isimlerinden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Manisa'da konuştu. Arınç, Ak Parti'deki istifalarla ilgili de değerlendirmelerde bulundu.
Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu'nun
ardından konuşan Bülent Arınç bomba açıklamalarda bulundu.
Partisindeki istifaları da değerlendiren Arınç, ' Gidene 'güle
güle oh ne iyi oldu bilmem nereye kadar yolunuz var' diyemem,
demem' dedi.
Başbakan
Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Manisa'daki açılış
töreninde yaptığı konuşmada "İstifa eden yani aramızdan
ayrılan hiçbir arkadaşımız için kötü diyemem. Onlar bizim değerli
arkadaşlarımızdır. Nihayet aynı kaderi paylaştığımız insanlara güle
güle oh ne iyi oldu, bilmem nereye kadar yolunuz var diyemem,
demem, böyle bir düşüncem de yok" dedi. Arınç 'Sonu -cı, -cu ekleri
getirilen her şey yanlıştır. Tayyip Erdoğan'ı sevebilirsiniz. Ama
tavsiye ederim Tayyipçi
olmayınız" diye konuştu.
İşte Arınç’ın konuşmasından
satırbaşları:
Ben Ak Partiliyim. Bu partinin kurucusuyum. Bu partiyi sokakta bulmadım. Bu parti milyonlarca insanın duasıyla kuruldu. 40 yıldır siyasi hayatın içinde bugüne gelmiş bir insan olarak söyleyeyim. Bu partiyi millet kurdu. Dualarla ve geleceğe olan ümitlerimizle kurdu. Mayasında iyi niyet ihlas ve samimiyet olduğu için de bugünlere geldik. Alnımız açık başımız dik bugünlere geldik. Allah’ın izniyle bu sıkıntılardan alnı apaçık bembeyaz da çıkacaktır, hiç kimsenin endişesi olmasın.
OH OLSUN İYİ Kİ GİTTİLER
DİYEMEM
İstifa eden yani aramızdan ayrılan hiçbir arkadaşımız için kötü
diyemem. Onlar bizim değerli arkadaşlarımızdır. Neden? Çünkü bizden
aday oldu veya gösterildiler. Seçildiler, bir kısmı bakan, bir
kısmı başka görevlerde bulundu. Şimdi "Oh olsun iyi ki
gittiler" dersem kendime saygısızlık etmiş olurum.
"Bakan yaptığımız zaman iyiydi de şimdi mi kötü
oldu" diyebilirsiniz. Onlar bizim zenginliğimizdi. Belki
cürümleri kadar onlardan mahrum kalmış olduk. Üzülmemek elde değil.
Kalsalardı çalışsalardı, emaneti en azından önümüzdeki seçimlere
kadar götürselerdi.
SİYASET TREN
GİBİDİR
Hepimizin eksiği ve kusuru var. Ben onlardan çok daha iyi bir
noktada. Özel hayatımızda bazı eksiklikler olabilir ama nihayet
aynı kaderi paylaştığımız insanlara güle güle oh ne iyi oldu,
bilmem nereye kadar yolunuz var diyemem, demem, böyle bir düşüncem
de yok. Demirel’in güzel bir tabirini duymuştum “Siyaset
tren gibidir. Bazen inenler de binenler de olur ama tren yoluna
devam eder”
SİYASET BİLMEM NE
DEĞİLDİR
Fırıldak Kubi gibi olmadıktan sonra siyasete giren de ayrılan da
olacaktır. Neden niçin ayrıldıklarını kendilerine sorarsınız. Kamu
vicdanı da bunu tartar. AK Parti’ye canını malını verenler değil
de, sağdan soldan gelen düşüncesi fikri farklı olan insanlar baş
köşeye getiriliyor. Bu bir sır. Ben de henüz farkına varamadım.
Benim bildiğim bir söz var. peki sadakat olsun diye kötülüklere göz
mü yumacağız? Yanlışlara evet mi diyeceğiz? Bunu kast etmiyorum.
Her zaman doğrudan yana olacağız. Siyaset afedersiniz bilmem ne
değildir, siyasi bir kurumdur. Söyleyecekleriniz sadece bu partinin
tüzüğünde yazılı olan yerlerinde geçer.
MİLLETVEKİLİ PARTİSİNE ZARAR
VERMEMELİ
Her milletvekili güvensizlik önergesi bile verebilir. Bunu grup da
savunabilir. Söyleyeceği varsa grup toplantısından sorna
konuşabilirler. Grup yöneticilerine söyleyebilir. Genel başkan
yardımcıları var, genel başkan var ona söyleyebilir. On tane yer
vardır bunları konuşabileceği, bunun dışında konuşma mekanları
vardır. Bunları yaptıktan sonra da hala rahatsızlığı devam
ediyorsa, bunu kendi ilkeleri açısından, yoksa nefsani sebeplerle
karşı çıkmak doğru değil. bu bir prensip meselesi haline gelmişse,
o partide kalması mümkün olmuyorsa, yapacağı tek şey var.
Partisine, hükümetine başbakanına zarar vermemelidir.
OLMASAYDIM KENDİMDEN ŞÜPHE
EDERDİM
Ben öyle bir şey yapacağım ama bundan partim zarar görür mü?
"Zarar görür" derse yerinde kalacak. Benim mensup
olduğum dört parti kapatıldı. "AK Parti’ye dava
açılmış" dediler. "Ben var mıyım" dedim?
Kimse bir şey demedi sonra araştırdılar.
"Varsınız" dediler. Olmasaydım kendimden şüphe
ederdim.
Refah gecesinde bir buçuk saatlik konuşma yapmışım. DGM vardı. Birinci mahkemede annenin babanın adı, ikinci mahkemede 5 yıl ağır hapis cezası. Utandılar, 59’ncu maddesini uyguladılar. Adam iyiyse, namuslu adama benziyorsa cezasının altıda birini affederler. Acıdılar 5 seneyi 4 sene 2 aya çevirdiler. Ama sürgün cezası vardı. Eskişehir’e sürgüne göndereceklerdi. Yargıtay bozdu, mahkeme direndi.
ZARAR VERECEKSE KENDİSİNİ FEDA
EDECEK
Biz cezaevlerinin kapılarında sıramızı beklerken, Cihat Akay ve
arkadaşları 22 ay cezaevinde kaldılar. O gün yaptığım konuşmanın
içerisinde tek cümleyi, bugün saatlerce konuşsa insan hakkında dava
bile açılmıyor. Türkiye o noktadan bu noktalara geldi. Bir
milletvekili yapacağı her hareketin hükümetimize partimize zarar
verip vermeyeceğini düşünmek zorunda. Zarar verecekse kendini feda
edecek. Yıllarca en yakınında bulunup, “başbakan’da yargılanmalı”
demenin, yada 45 senelik okul arkadaşlığından sonra “başka
sebeplerle istifa ettim” demenin, veya kendi partilerinden vekil
olma imkanını bırakın yüzüne bile bakılmadıkları halde milletvekili
olma imkanına kavuşanların yaptıklarına teşekkür ederiz. Ama son
yaptıkları yanlış olmuştur. Bunlar olacak, malzememiz insan. Nefis
taşıdığımız, yani sürekli insana kötülüğe yanlışlığa sevk eden
nefsi taşıdığımıza gör, hepimiz kusurlu olabilir. İnsan
malzemesinin olduğu yerde her şey olur.
SOKAKTA KAYBETMEYE NİYETİMİZ
YOK
Bu bir imtihandır. Yanlış yapanlara ben "Yanlış
yaptınız" diyorum. Ben çok bunaldığım anlarda bile
yapacağım hareket partime zarar verir mi diye düşündüm. O başarılı
insanın, inançlı insanın, edepli insanın, Türkiye’yi dünyada bir
numara yapan insanın, acaba zarar görmesi mümkün olması mümkün olur
mu diye düşünmüşümdür. Partiyi sokakta bulmadık, sokakta kaybetmeye
niyetimiz yok.
O siyasetin Allah rızası için yapılması gerektiğine, çıkar amaçlı siyaset değil millete endeksli siyaset yapılmasına inanan bir insandı. Refah Yol hükümetine gelinceye kadar iktidar yıpranmıştı, milletvekilliği yıpranmıştı. Rozetini takamıyordu. Çıkar, yolsuzluk ilişkileri o günlerde de çok rağbet görüyordu. Öyle bir zamanda Allah kısmet etti, sayın Çiller’de bunlar PKK’dan daha beter demişti refah Partisi için, ama çıkarları gerektirdi ki refah Partisi’yle koalisyon kurdular.
Dün gibi hatırlıyorum. Bir gazetede adamın verdiği cevap, buradaki işadamları tenzih ediyorum. “Ben Refah Partisi’nin dinci gerici olduğu için karşısında değilim. Bir tek korkum var, Refah Partisi başarılı olursa…” Bir işadamına neden diye sormanız lazım. Çok enteresan bir cevap. Aradan 18-19 sene oldu belki. Adam diyor ki “Eğer Refah Partisi olursa, bugüne kadar Türkiye’yi yönetenlerin başarısız olduğu ortaya çıkar”
Şimdi Gezi olayları öncesinde İstanbul’da bir başka işadamıyla başkasının konuşmasını nakledeyim. İkisi de çok zenginlemiş, gelişmelerde memnun. Sakıp Sabancı, Refah Yol hükümeti için “Bundan önce odamın penceresini açıyorum karşıya bakıyorum. Karşı evden başkasını görmüyorum. Şimdi 10 yıl sonrasını görüyorum” o zaman için söyledi. Sonra biz geldik. ABD’den gelmişti, hastaydı, ziyaretine gittim. Her yerde yaptığı jestleri anlatıyorum, bir başka işadamı grubunun kulakları duysun diye anlatıyorum. Bana dedi ki, "Şimdi odamın penceresini açıyorum 50 yıl sonrasını görüyorum."
Bizim ki diyor ki ona “Yahu Allah’tan kork diyor.
2002-2001’e baktığımız zaman, her alanda 10 misli kar etmeye
başladık. Senin bütün işlerin kar lı değil mi? Şu kadar servetin
olmadı mı?” "Oldu" diyor. Niye AK Parti’ye karşısın.
“Bugün edindiğim servetin yarısının elimden gitmesine
razıyım. Yeter ki bu hükümet yıkılsın”
BİZ DE ÇOK
OLUYORUZ
Arkadaşı hayretle soruyor. Bu nasıl şey? Evet öyle diyor. Sebep?
İçkimize karışıyorlar. Özel hayatımıza karışıyorlar. Gözüne dizine
dursun. Neyine karışıyoruz? Arkadaş soruyor ona. Ben öyle görüyorum
diyor. Bir insan kendi içinde bulunduğu şartları putu haline
getirmişse, birilerinin buna ilişkin sözler söylemesini müdahale
gibi görüyorsa, işin hangi noktaya vardığını var siz hesap edin.
Eskiden bir Blue Jean reklamı vardı, çok oluyoruz diye. Biz de çok
oluyoruz. Düşünebiliyor musunuz, Gayri safi milli hasılamız 750
milyar doları geçti. Hep veriyoruz, verdiğimiz halde Allah’ta
bereketini veriyor.
TAYYİP BEY OLMADAN İKTİDAR
OLDUK
Bir gün kafam kızdı. Televizyonlarda dedim ki, diyelim ki Çiller
seçilemedi de partiniz iktidar oldu, sizin başkan adayınız kim?
Diyelim ki Mesut yılmaz seçilemedi de, ama partiniz iktidar oldu.
Diyelim ki Baykal seçilemedi de, ama partiniz iktidar oldu. Sizin
başkan adayınız kim? Bakın sizin ikinci başbakan adayınız yok ama
benim 10 tane başbakan adayım var. Ağzıma gelen isimleri saydım.
Bizim zenginliğimiz de bu. Bu partide ikinci adamlar da, üçüncü
adamlar da çok güçlü. Birisi yüzde 9,5’la barajın altında kaldı,
öbürü barajı zar zor aştı. Biz seçime Tayyip Bey olmadan gittik,
iktidar olduk. Abdullah Bey başbakanımız oldu. Çok şükür 2007’ye
kadar çok sıkıntılarımız oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız bizi sevmedi,
sevemedi. Sağ olsun hükümetin evet dediğine her zaman hayır demek
suretiyle hükümete adım attırmadı. Ama biz çalıştık başardık.
BİZ BU ATILIMLARI YAPAMAZDIK
Tarihin her döneminde siyasetçilerin adının karıştığı yolsuzluk
iddiaları olmuştur. Biz esasen yolsuzluklasrın ayyuka çıktıkları
dönemde iktidara gelmiş bir partiyiz. Daha ilk günden 3Y ile
mücadele edeceğiz dedik. yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Eğer
yolsuzlukların içine batmış hükümetler olmuş olsaydık, birkaç
arkadaşımızla sınırlı kaldığı için söylüyorum, biz bu atılımları
yapamazdık.
YANLIŞ YAPABİLİRİZ
Yolsuzluk bizim hükümetimize ithaf edilecek en büyük alçaklıktır.
Ama başta da söyledim hepimiz insanız. Yanlış da yapabiliriz. Bu
yanlışlıklar yargı önünde hesap verecek olabilir. Kendi en
yakınımızda birisi olsa dahi, böyle bir iddia varsa, bunun
yargılamasını yapın, soruşturmasını yapın. Evet masum olduklarını
düşünürüz, ama öyle iddialar olur ki bunların gün yüzüne çıkması
gerekir. Yolsuzluk denen şey her yerde yapılır. Eskiden bunun adı
suiistimaldi. Kötüye kullanmak demektir. Rüşvet alıyorsanız, zimmet
suçunu işliyorsanız, bunun karşılığı suiistimaldir. Küçüğü büyüğü
olmaz. Hepsinin karşılığını yargı önünde vermek gerekir. Partimizin
adı adalet. Biz de adalet ismninin tecelli etmesini elbette bekler
ve destekleriz.
Sanki yıllarca önce yaşadıklarımızın bir farklı versiyonunu
görüyoruz. Kişiler üzerinde yoğunlaşacakları yerde, şu bakan şu
müsteşar, kimi söylerseniz söyleyin. Adı adalet olan bir partinin
mutlaka bunu ispatlaması gerekir. Bunu yutamaz, görmezden gelemez.
İyi ama bundan bahisle bir hükümeti yıpratmaya kalkmanın,
başbakanıyla beraber tarihte ismi geçemeyen varlık haline
getirmenin, meşhur işadamının söylediği gibi şunlar gitsinler de
ben şunlara da razıyım diyenlerin. Siz dedi AK Parti gitsin diye
siz Türkiye’nin ABD tarafından işgaline bile razı olursunuz dedi.
Böylesi bir düşmanlığı hayal etmek bile kolay değil. sen kişilere
yönel. Yaşadığımız şu kadar bin yıl içinde insanlar nasıl
yanılabilmiş, günah işlemişse, ve bundan sonra da olacaksa bu iş
bunu genelleştirmenin bugüne kadar 11 yıllık başarılı bir iktidarı
mezara gömmek düpedüz yanlıştır.
ALLAH'IN DEDİĞİ
OLACAK
Sizin amacınız bu ama Allah’ın dediği olacak. Her zaman şuna
inanmalıyız. Haktan hukuktan yanayız. Bu işler ortaya çıktığı zaman
da kimin iddiası ne kadar doğru olduğu ortaya çıkacaktır. Öyle
iddialar olur ki dosyanın içinde bulamazsınız, öyle fotoğraflar
olur ki bunların montaj olduğu ortaya çıkar. Türkiye bunları
yaşadı. Dolayısıyla sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemek
lazım. Sizin delil kabul ettikleriniz, mahkeme tarafından
reddedilebilir. Peki o zaman bunun yargı sürecini görmemiz gerekmez
mi? İnsanları yargısız infazla linç haline getirirseniz
siyasetçilerin itibarını geriletmez mi?
Sen zaten şunu şunu bile yapmış olabilirsin diye şüphe
karşısında insanlar nasıl eziklik duyarlar. Fitne yaşıyoruz,
fitneyi fırsat bilerek birilerini yok etmek için kullananlar var.
ben bunu bakanlar kurulunda söylediğimde, bir takım dindar
arkadaşlarımız üzüntü duydular. Sözüm onlara değildi ki. fitne öyle
bir şey ki her zaman olmuştur. Kardeş olanlar kavga etmeye
başlamışlardır. Peygamberimiz hemen işe vaziyet etmiştir,
kardeşliğinizi hatırlayın demiştir. Ateşe bezin dökenler varsa
orada fitne vardır demektir. Bir insana hangi dine mensupsun
dendiğinde “Müslümanım” demesi yeterlidir. Başka
dine mensupsa onu demesi yeterlidir.
TAVSİYE EDERİM TAYYİPÇİ
OLMAYINIZ
Sonuna cı ve cu ekleri getirilen herşey yanlıştır. Biri hakkında
iyi olduğunu düşünürsünüz, ama hiçbir zaman kötü olduğunu esas
almazsınız. Komşularınla iyi geçin ama aradaki duvarları kaldırma
diyor bir söz. “Ben filancıyım” bunları konuşmak
doğru değil. Tayyip Erdoğan’ı sevebilirsiniz. Tavsiye
ederim Tayyipçi olmayınız. Sonu cici, cucu olmayınız.
BAŞBAKANIMIZIN
YANINDAYIZ
Başında bulunan zat’tan, en uçta bulunanların iyi insanlar
olduğunu, çok güzel hizmetler yaptığını, onların hareketine destek
verdiğimizi söylerim. Ama birileri cemaatçi kesilip onların
sırtından bir siyasi hedefi bombalamaya kalkarsa, biz hükümetimizin
başbakanımızın yanındayız.