Muş’un Bulanık ilçesindeki son derece bulanık
olaylarla başladı ve süregidiyor uğursuzluklar. 15 Aralık
2009'da DTP'nin kapatılmasını protesto eden
grubun gösterisinde iki kişi öldürüldü, on kişi de yaralandı.
Yargıtay, Muş Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine davayı
Karadeniz’in hırçın dalgalarına, Samsun’a nakletti. Ve ardından
malum olayları yaşadık…
Samsun ahalisinde yoktu gerçi bir problem.
BDP’liler dahi Samsunluların kendilerini çok iyi karşıladığını
söylediler. Yumruğu atanın bir Samsunlu olması tüm Samsunluları ve
hatta Karadenizlileri zan altında bırakır mı hiç?...
Ayrıca şurası da neredeyse kesin ki bu dava
hangi ilde olursa olsun benzeri olayları yaşayacaktık. Sadece
yumruğu atan ve ardından gelen hain pusuyla şehit olanlar farklı
olacaktı. (Yumruklu provokasyonun sebebi olarak Samsun’da özel
bir yapılanma olduğunu da iddia ediyorlar. İyi de nerede yok ki
…)
Sanırım, olaya bu açıdan baktığım için, Ahmet
Türk’ün kendisine yapılan saldırı ile polislerin şehit düşrülmesi
arasında bir ilişki kurmanın yanlış olduğunu söylemesi oldukça
şaşırttı beni. Üstelik hain pusu için ‘’Bu
provokasyondur,’’ da diyor Türk.
Bu provokasyondu da atılan yumruk neydi
peki?
İki olay arasında ilişki kurmayacağız da ne
yapacağız?...
Aslında DTP’nin kapatılmasının artçı olayları
bunlar. O partinin sırf bugünler için kapatıldığını düşünüyorum.
Ahmet Türk’e verilen siyaset yasağı da en güzel
provokasyon malzemelerinden biriydi zaten. Ama neyse ki bu oyuna
gelmedi Türk. Oyuna gelseydi ve kışkırtsaydı kendi kitlesini,
yaygın sokak çatışmaları yaşamamız işten bile değildi.
Bütün bunların farkında olan deneyimli
siyasetçinin ‘’yumruk ve pusu arasında ilişki kurulmasın’’
demesini de işte bu yüzden anlayamıyorum.
Doğrusu ben, sadece bu iki olayın değil,
öncesi ve sonrasındaki tüm olayların da birbiriyle ilintili
olduğunu düşünüyorum.
Mesela o yumruğu atanın da hain pusuyu
kuranların da PKK güdümlü olması şaşırtmaz beni. JİTEM gibi bir
yapının marifetiyse de şaşırtmaz.
Çünkü bunların hepsinin bir olduğu ve aynı
amaca hizmet ettiği kanısındayım. Bu kanıya varmak için de
eylemlerin kimler tarafından yapıldığından çok, sonuçlarına ve
etkilerine bakmak yeterli.
Nasıl ki Ahmet Türk’e atılan yumruk tüm
Türkiye halkına atıldıysa Ladik’teki polislerimizi şehit eden hain
pusu da hepimize kurulmuştur. Bütün provokatif eylemlerde olduğu
gibi.
Bu durumda, duyguları kışkırtan konuşmalar
yapmak, yazılar yazmak ve insanların içindeki öfkenin taşmasına
sebep olmak en kolayı.
Oysa ki hepimizin tam da bu zamanlarda tek
yürek, tek ses olup ‘’inadına demokrasi, inadına birlik ve
beraberlik’’ dememiz; duyguları galeyana getiren
ve yangına körükle giden hiçbir söyleme prim vermememiz
gerekiyor.