Bulaç'a göre AB, AKP'yi zorlayacak
Abone olMilliyet'ten Derya Sazak'ın Sohbet Odası'na konuk olan yazar Ali Bulaç, AB'nin İslama bakışı AKP'nin başını ağrıtacağını iddia etti. İşte Bulaç'ın ilginç tespitleri var
Bulaç, "AB, İslamla ilgili herhangi bir talebin gelmesini
istemiyor. AB'nin İslama bakışı AKP'nin başını ağrıtacak. Ayrıca,
halkın hayatında bir değişiklik olmuyor. Adil bölüşüm konusunda AKP
ümit uyandıramadı. Başörtüsü konusunda bir iyileşme olmadı" diyor
DERYA SAZAK: Muhafazakâr çevrenin, Batılılaştıkça 'İslami
değerlerin zayıflayacağı' kaygısı vardı. Bu şimdi ne olacak? ALİ
BULAÇ: Müslüman ya da muhafazakâr kesimlere baktığınızda modern
dünyanın çeşitli imkânlarından istifade etme veya bunları kullanma
konusunda hiçbir rezerv görmüyoruz. Tam aksine, daha büyük bir
istek duyuyorlar, bilgisayar kullanmak, kolej açmak, araba
kullanmak, üretimde fabrikayı kullanmak. Burada sorun yok fakat iş
kültürün özüne, yaşama biçimine geldiği zaman orada çatışma
başlıyor. 17 Aralık'tan sonra eğer Türkiye bir müzakere tarihi
alacak olursa, bu çelişkiler, hem AB içinde bir sorun yaratacaktır,
hem de Türkiye ile Avrupa arasında... AKP, muhafazakâr - İslamcı
seçmenine, başörtüsü, imam hatipler gibi sorun alanlarında
Avrupa'nın sağlayacağı açılımlara güveniyordu. Demokratik hak ve
özgürlükler alanı genişledikçe, AKP'nin vaatlerini tutması mümkün
olacaktı. Bu önemli bir motivasyon, fakat çok gerçekçi değil.
Gerçekçi olmadığını İlerleme Raporu'ndan anlamış bulunuyoruz.
Müzakere konuları masanın üzerine geldiğinde daha net göreceğiz.
Avrupa bir kültür olarak bizi kendinden bir parça olarak görmüyor.
Bence bunun çok önemli bir dini sebebi vardır: Batı, İslamiyeti, üç
semavi dinden biri olarak kabul etmiyor. Bundan dolayı diyor ki
benim kültürümün tarihte inşa edilmesinde rol oynayan temel faktör,
Yahudilik ve Hıristiyanlıktır. Aydınlanmaya yol açan da Grek ve
Roma kültürüdür. Oysa Abbasiler zamanında çok yüksek düzeyde bir
felsefe ve ilimler hareketi oldu, Sicilya ve İspanya üzerinden
Batı'yı etkiledi bu akımlar, Rönesans'ın ortaya çıkmasında, bu
etkileri kabul eden Batılı düşünürler var. Mesela reform, ilhamını
İslamiyetten, Osmanlı uygulamasından alıyor. Nietzsche diyor ki,
eğer İslam kültürü olmasaydı, aydınlanma mümkün olmazdı.
İstanbul'da, Bağdat'ta, Şam'da, Kahire'de Anadolu'nun her tarafında
kilise var, cami var, sinagog var. Avrupa, İslamiyeti eşit haklara
ve tarihsel mirasa sahip bir aktör olarak kabul edecek mi? Ben
AB'nin bunu kabul etmekte güçlük çekeceğini düşünüyorum, o zaman
bunun siyasi sonuçları olacak ve tartışma başlayacak: Türk
modernleşme projesini mi kabul edeceğiz? Avrupa yol haritasında
bizim önümüze koydukları ödevler var: Anadilde eğitim. Kürtlerin,
Alevilerin azınlık olarak kabul edilmesi. Gayrimüslim azınlığın
birtakım haklarının garanti altına alınması: Fakat iş dini özgürlük
alanına girince Sünni Müslümanların hakları raporda karşılık
bulamıyor. Türkiye zaten nüfusu Müslüman olan, laik bir ülke. Dini
hakların, İslamın AB tarafından ayrıca vurgulanması gerekir mi?
Hayır, bunu kabul etmiyor, bir tehlike olarak görüyor. İslami
fundamentalizm olabilir, diyor. Nitekim AİHM, başörtüsü konusunda
karar verdiğinde tarihinde ilk defa bir şey yaptı, Türk hukuk
mevzuatını referans gösterdi. Halbuki diğer bütün davalarda hukuk
mevzuatına rağmen karar verildi. Benim kanaatime göre AB'nin İslama
bakışı, AKP dahil, hangi parti olursa olsun bütün iktidarların
başını ağrıtacaktır. AKP'yi AB'ye yönelten iç dinamikler neler?
Türkiye'nin demokratikleşmesi, çevrede biriken enerjinin merkeze
taşınması lazım. Tanzimat'tan bu yana değişim, reform talepleri hep
dışarıdan geliyordu. Osmanlı'ya, Türkiye Cumhuriyeti'ne dışarıdan
'Bunları yap' deniyordu. Reformlar yapılıyor ama kâğıt üzerinde
kalıyordu, çünkü, halk sürecin dışındaydı. Tarihimizde ilk defa AKP
iktidarında, dışarıdan gelen reform talepleriyle, toplumdan gelen
talepler örtüşmeye başladı. AKP burada bir hesap yapıyor: 'Çevrenin
taleplerini merkeze taşıyacağım, dışarıdan da böyle bir rüzgâr
esiyor, bunların ikisini ben örtüştürmeye çalıştığım oranda
başarılı olacağım' diye düşünüyor. Fakat bu ne kadar olabilir, çok
emin değilim. AKP, 17 Aralık'tan sonra çok büyük zorluklarla
karşılaşacak. Tarihsel bir risk alıyor. Maalesef aldığı bu risk, AB
süreci, zannedildiğinin aksine AKP'yi de başka birçok partiyi de
iktidardan edebilir. Ya yoksullara ya mafyaya... AB müzakere
süreci, AKP'nin seçim şansını azaltır mı? Müzakere süreci boyunca
iki şey konacak Türkiye'nin önüne: Birincisi, hiçbir talebimize
itiraz etmeyeceksiniz, çünkü müracaat eden sizsiniz. Ya buna
uyarsınız, ya da oyunun dışına çıkarsınız. İkincisi, İslamiyetle
ilgili talepleriniz olmayacak. AKP orada zorlanacak. Zinada nasıl
zorlandığını gördük. AKP'ye ilişkin toplumsal desteğin yükselişinde
bir duraklama oldu, Türkiye'nin genelinde ve İslami muhafazakâr
kesimde bekleme dönemine girildi. Müzakere önerildi, borsa coştu
diyoruz, halk yine geçim sıkıntısı içerisinde, işçinin, esnafın,
emeklinin hayatında bir değişiklik olmuyor. Adil bölüşüm konusunda
AKP ümit uyandıramadı. Başörtüsü konusunda bir iyileşme olmadı, 80
bin öğrenci ve 5 bin öğretmen başörtüsü mağduru olarak okullarından
ve işlerinden oldular. Bunlar sayısal olarak belki az görülür ama
Türkiye'deki çevre siyasetinde katalizördür. Cemaatler, tarikatlar,
bunların sorunları çözülmediği zaman, seçimlerde etkisini gösterir.
AB'ye girsek bile muhafazakâr kesimin özgürlük alanının
genişlemeyeceği gibi bir kanaat oluşuyor. AKP'yi zorlayacak bir
başka nokta da şudur: AKP yeni bir kimlik tanımı yaptı. Muhafazakâr
demokratlık! 'Milli Görüş gömleğini çıkardık' dedi. İdeolojik
olarak kendini yeniden tanımlarken, sosyal ve ekonomik yönden de
önemli bir hata yapıyor. Yoksul kesimlere kaynak aktarılmazsa,
partinin çevresinde her iktidar döneminde olduğu gibi bir mafya
oluşacak. Bunlar iktidardan istifa edecek. AKP böylece kendisine oy
veren mazlum insanlardan, dindarlardan kopacak, muhafazakâr tabana
yabancılaşacak. Laiklikle 'İslamın sekülerizasyonu' arasındaki
ayrım nereden doğuyor? İslamiyetin sekülerize edilmesi, Tanrı'sız
ve dinsiz bir hümanizm demektir. Bunu da tercih edenler olabilir.
İslam laikliğe açıktır ancak sekülerize edilemez. Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın tefsir yazdırması İslami açıdan yanlıştır. Devlet,
resmi kurumlar dini tanımlayamaz. İbadetle ilgili işler Osmanlı'da
olduğu gibi cemaatlere, vakıflara bırakılmalıdır. Diyanet
kaldırılmalı. Birden fazla demokrasi AKP, rotasını İslami alana
çevirirse, bu defa da Refah'ın geçmişteki durumuna düşmez mi?
AKP'nin demokrasi uğraşı, gelir bölüşümünü bırakıp, İslami alana
kayması anlamına gelmiyor. 'İslam ve demokrasi' tartışması AB
sürecinden nasıl etkilenecek? Demokrasi işleyen bir süreçse,
toplumların tarihine, diline, kültürüne tercüme edilebiliyorsa,
birden fazla demokrasi mümkündür. Seçmen AKP'yi de değiştirir AB
süreci için, 10 - 15 yıldan söz ediyoruz, 2007'den itibaren iki
seçim dönemi... En temel taşlar yerinden oynatılacak, mesela 15
milyon Kürt nüfus azınlık olarak tabir edilecekse, bu çok ciddi bir
sorun, Lozan tartışmaya açılacak demektir. Kürtler Cumhuriyet'in
asli unsuru, niye azınlık sayılsınlar? İnşallah öyle bir şey olmaz,
Aleviler için de dini azınlık nitelemesi yapılıyor, böyle bir
dayatmalar olduğu sürece AKP çok zorlanır. Üstelik Müslümanların,
muhafazakâr kesimlerin hiçbir talebi karşılanmayacak, başörtüsü
imam hatip meselesi, Kuran kursları, Diyanet üzerinden dinin
kontrol edilmesi gibi temel sorunlar, Avrupa müfredatında yer
almıyor. AB, bu sorunlarla ilgilenmiyor, temel hak ve özgürlükler
kapsamında da mütalaa etmiyor. Halbuki Türkiye'de iktidarların
değişmesine yol açan temel faktörlerden bir tanesi, budur.
İktidarları götüren sadece siyasi sorunlar mı? Yoksulluk ne olacak?
Türkiye'de sorun; büyüme, üretim artışı değil, bölüşüm. 12 milyon
insan günde 2 dolarla geçiniyor. 11.5 milyon insan da 2.6
dolarla... AKP bunu düzeltemezse, temel haklar konusunda da bir
iyileştirme yapamazsa, seçmen diğer partileri değiştirdiği gibi,
AKP'yi de değiştirecektir. Çünkü Türkiye seçmeninin ideolojik
sadakati yoktur. 1980'den bu yana yapılan seçimlere bakın; seçmenin
yüzde 60'ı her seçimde parti değiştiriyor. Modernlik dini
güçlendiriyor AKP nereye gidiyor? AB üyelik sürecinde 'Post
İslamcı' bir yola mı girecek? AB yolunda ilerledikçe, AKP dışında
İslamı referans alan başka siyasi akımlar, partiler güç kazanır mı?
Daha da yükselir, genişler. AB çok büyük bir entegrasyon; 600
milyon nüfus, Brüksel'den idare edilen, ulus - devletin bölgesel
entegrasyon düzeyinde yeniden üretilmesi demektir. Gelecekte
insanlar kendilerini ulusal kimlikten çok, ya dinleriyle ya
şehirleriyle tanımlayacaklardır. Etnisiteye dayalı kimlik onu ifade
etmekten, aidiyetini sağlamaktan güçsüzleşecektir. Bu durumda din
tekrar öne çıkacaktır. Bu sefer Müslümanlarla Hıristiyanlar,
Müslümanlarla seküler hayat karşı karşıya gelecek. Ben gelecekte
Türkiye AB'ye girerse, Müslüman ya da muhafazakâr kesimde dinin
eriyip gideceğini düşünmüyorum. Modern süreç dinleri güçlendiriyor.
Seküler hayat zayıflıyor. Kimdir? Ali Bulaç, 1951 Mardin doğumlu.
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü (1975) ve İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü (1980) mezunu. 1986 - 87'de
Zaman gazetesinin kurucuları arasında yer aldı, hâlâ köşe
yazarlığını sürdürüyor. 1988'de Türkiye Yazarlar Birliği 'Fikir
Ödülü'nü aldı. 'Kur'an - ı Kerim ve Türkçe Anlamı', 'İslam
Düşüncesinde Din ve Felsefe', 'Din, Devlet ve Demokrasi' gibi çok
sayıda kitabı bulunuyor.