Bugünkü durumu görmüştüm
Abone olFenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım göreve geldiğinde ilk işi, eski yönetimleri kötülemek olmuştu.
Aziz Yıldırım göreve geldiğinde ilk işi, eski yönetimleri
kötülemek olmuştu. En başta Ali Şen yönetimini kötülüyordu.
Fenerbahçe’nin haklarını korumakla, Ali Şen’i kavgacı olarak lanse
eden sakat düşüncelere iştirak ettiğini söylemişti yeni başkan.
Artık Fenerbahçe başkanına küfür edilmeyeceğini söylüyordu.
Fenerbahçe için kavgalı olduğumuz, aile dostum olan ailenin oğlu
Haluk Ulusoy’u Futbol Federasyonu Başkanı olarak kulübe çağırmış,
çiçeklerle karşılamıştı. Her konuşmasında kulübü borçsuz bırakan,
Ali Şen ve yönetimini tenkit ediyordu. Her konuşmasında eski
yöneticileri beğenmediğini söylüyordu. Samandıra Tesisleri’ni alan,
kulübe mal eden insanları küçümsüyor, inşaatın yüzde 40’ını bitiren
Asbaşkan Şefik Gül’ü kabahatli buluyordu. Sonra gitti, protokol
imzaladı. Yanaklarını verdi, Şefik Gül’ü öptü. Yaptığı hareketlerin
doğru olmadığı anlaşıldı. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’yi çok daha
antipatik duruma getirdi. Kendi doğduğu şehir Diyarbakır ve bütün
statlarda Aziz Yıldırım’a küfür ediyorlar. Göndereceğim dediği
Haluk Ulusoy, zaten yerinde. Okocha gitti, Yıldırım çıktı
taraftara, ‘Okocha bu sahada oynayacak’ dedi. Okocha,Paris’te
oynadı. ‘Artık sık sık antrenör değişikliği yok, istikrar var
kulüpte’ dedi, tam tersini yaptı. Kulübü yanlışa götürdüğünü
söyledik, nasihat ettik. Bizleri dinlemeye başladı. Genel Kurul’da
mikrofona çıktı, ‘Hata yaptım, akıllandım, bana şans verin.
Fenerbahçe’yi dünya kulübü yapacağım’ dedi. Destek verdik.
Bodrum’da camiayı, Aziz Yıldırım’a destek vermek için yanyana
getirdim. Takım şampiyon oldu. Şampiyonluktan sonra bütün
yakınındaki gazetecilere söylediği şuydu, ‘Takımı şampiyon yapan
benim.’ Halbuki Yönetim Kurulu üyelerini, teknik kadroyu,
futbolcuları onore etmek, Başkan’a birşey kaybettirmez, tam tersine
o insanların çalışmalarına şevk verirdi. Ve kötü yönetim devri tam
olarak başladı. Kulüp bugünkü perişan duruma getirildi. Bugün her
rastladığım Fenerbahçeli dertli, üzgün, umutsuz. ‘Ne olacak
halimiz’ diyorlar. Nasihatlerde bulundum, yazılar yazdım,
televizyonda söyledim. Başkan ne yapmalıdır? Ona yol göstedim.
Yöneticilerin yapmaları gerekeni anlattım. Teknik kadro, futbolcu
ve taraftarların ne yapmalarının şart olduğunun yollarını da
gösterdim. Hatta hiç adetim olmamasına rağmen, Fenerbahçe’yi yazan
eski Fenerbahçeli futbolculara da tavsiyelerde bulundum. Başkan
Yıldırım dediklerimin tam tersini yaptı. Ve facia noktasına
eriştik. Fenerbahçeliler’e anlatıyorum, söylüyorum. Ben muhalefet
değilim. Biz Yıldırım’ın başarılı olmasını istedik. Tribünler,
Fenerbahçe’nin kaderini her zaman tespit etmişlerdir. Fenerbahçe
medyasını her zaman tribünler yönlendirmiştir. Tribünler şimdi
Fenerbahçelilik saygısı içinde kahrolup, yutkunurken, Fenerbahçe
medyasının, aslında Türk spor basınının tümünün kendine ait
fikirleri olmadığını görüyorum. Gazeteciler fikirlerini yazmıyor.
‘Aziz Yıldırım’dan korkuyor’ diyenler var. Gazetecilerin
korktuklarını sanmıyorum. Çünkü bana telefon açtıklarında
fırtınalar koparıyor, kelimelerinde sanki deprem yaratıyorlar.
Sonra onları televizyonda seyrediyorum, yazılarını okuyorum. İşte
öyle bir tiyatro içinde herkes rolünü yapıyor. Bir insanın birisi
hakkında yüzüne karşı söyleyemeyeceği lafı, arkasından söylemesi
doğru değildir. Bütün bu olanlardan dolayı, artık bu kişileri özel
sohbetler yapıp dinlemek istemiyorum. İkiyüzlülüklerinden bıktım.
Fenerbahçe taraftarları ve tribünleri Başkan Aziz Yıldırım’dan
mutlu oldukları müddet içinde, mesele yoktur. Fenerbahçe
taraftarları, Fenerbahçe Kulübü’nün menfaatlerine göre hareket
ederler. Kim kimi yönlendiriyor? Basın mı Fenerbahçe
taraftarlarını, yoksa tribünler mi basını?.. Basının siyasi ve
sportif yönden kamuoyunu oluşturmada başarılı olmadığını hep
yazdım. Zaten gerçek de o... Sadece boşuna konuşup, yazan 2-3 kişi
var. Bırakın Fenerbahçe’nin geleceğine taraftarlar karar versin.
Futbolumuzda anarşi var mı? ÖZELLİKLE Galatasaray-Fenerbahçe
derbilerinde son yılda yapılan yanlışlıkların temelinde bilgisizlik
var. Spor yöneticiliği kültür ister, bilgi ister, tecrübe ister...
Bir takımın taraftarı olmadan rakip statta maç yapması, bir
faciadır demiştim, zavalıllıktır demiştim. Üstelik de sporculuk
ruhuna tam aykırıdır. Bunları hep söylemiştim. Fenerbahçe
antrenörünün Ali Sami Yen sahasında ve tribününde etrafında
korumalarla görüntü vermesinden ne kadar kahrolduğumu ifade
etmiştim. Ben Fenerbahçe başkanıyken, Trabzon’da
Trabzonsporlular’ın arasında maç izledim. Fenerbahçe antrenörünün
etrafında korumalar varsa, başkanının etrafında korumalar varsa, bu
anarşinin var olduğunu gösterir. Korumalar kime karşı ki? Bu nasıl
bir zavallılıktır? Futbolumuzda anarşi falan yok. Dünya futbolunda
olan anarşinin Türk insanında yüzde biri bile yok. Bunu kaşıyan,
kavga isteyen, televizyoncu veyahut da yazarlar olabilir. Bu her
yerde var. Bizde de zaten hep vardı. Reiting için insanlar bazı
hareketler yapabilir. Amerikan futbolunda kavgalar tribünde hiç
olmaz. Çünkü Amerikan futbolunun kendinde kavga var. Yani kavga
sahadadır. Bizim oynadığımız futbolda ise kavgalar daha çok
tribünlerdedir. Önümüzdeki yıl yapılacak ilk Fenerbahçe-Galatasaray
maçında ev sahibi takımın başkan ve yönetim kurulu misafir takım
taratarlarının arasında, misafir başkan ve yönetim kurulu
üyeleriyle beraber otursunlar. Hiç kimse koruma almasın. Kimse
kötülük yapmadıysa, kimseden korkmasına da sebep yoktur. Ben bunu
Avni Aker’de göstermiştim.