Bugün öleceğinizi bilseydiniz…

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Size çok sorulan basit bir soru;

 

“Bugün hayatınızın son günü olduğunu bilseydiniz ne yapardınız?”

 

Kiminiz secdeye kapanır bütün gün dua ederdi, kiminiz içebildiği kadar içerdi, kiminiz bazı kişilere söyleyemediği şeyleri söylerdi, bazılarınız eğlencenin dibine vururdu, belki de bazılarınız yaşamak için son bir şans dileyip yalvarır yakarırdı…

 

Bilemiyorum ki…

 

Herkes arzularını yapmak isterdi herhalde…

 

Öyleyse son yirmi dört saatin içindeymiş gibi davranın, yapmanız gerekenleri yapın, söylemeniz gerekenleri söyleyin, dua edin, ibadetinizi yapın, eğlenin, yiyin, için, gezin tozun… Bunlar için mutlaka bir yol bulunur yeter ki isteyin…

 

Soru iki;

 

“Peki ya ömrünün son günlerinde olduğunu bildiğiniz birine nasıl davranırdınız?”

 

Sanırım kötü kalpli, fesat, sevgisiz, merhametsiz biri değilseniz o kişiyi üzmezdiniz…

 

Sevmediğiniz biri olsa bile en azından susardınız…

 

O kişinin son günlerinde üzülmesini hiç ama hiç istemezdiniz…

 

Huzurlu bir ölümün güzelliğine inandığınız için ve inançlı bireyler olarak bir insanın ölümüne sebebiyet vermenin günahını bildiğiniz için kişiyi incitmezdiniz…

 

Onu gülümsetebilecek, ona yaşam enerjisi verebilecek sözler ederdiniz ki ömrünün son günlerini geçiren bir insanın kalbine koyduğunuz umut, sizin de yareniniz olsun…

 

Böyle yapardınız değil mi?

 

Ama bazıları bunu yapmadı…

 

Türkan Saylan’ı içindeki kötü hücreler yiyip bitirirken, dışarıdaki “kötü kalpli hücreler” de boş durmadı…

 

İçerdekilerle birlikte savaştılar onu sonsuz uykuya yollamak için…

 

Onun içinde çoğalan düşmanla birlik oldular sadece ve sadece aynı düşünmedikleri için…

 

Birkaç gün, belki birkaç saat daha bu hayatta olabilirdi…

 

Ama onlar, kanserin on yıl boyunca yıkamadığı o müthiş kadın için öyle düşünmediler…

 

Onların içi içi yiyordu…

 

“Sanki bunca yıl boyunca kanser onu neden öldürmedi ki!”

 

Huzurlu ölmesine müsaade etmediler, yalan dolanla emdiler kanını…

 

Dinsiz diyen de oldu, misyoner diyen de…

 

Annesinin dinini sorguladılar, kendisinin her şeyini…

 

Bölücülükle suçladılar…

 

Yetmedi…

 

Yardım yapamasın diye öğrencilerin listelerine el koydular…

 

Ömrünü çaresiz insanların çaresi olmaya adamış bir insanın hakkında ortaya atılabilecek bütün yalanları atıp kenara çekilip onun ölümünü izlemeye başladılar…

 

“Yaşamam lazım” diyordu, yaşaması lazımdı…

 

Neredeyse son nefesine kadar hayal ettiklerini gerçekleştirmeye çalıştı ve son nefesinde bayrağı bırakıp gitti buralardan…

 

Binlerce Türkan Saylan yetişiyor eminim…

 

Umarım onları da öldürmek için bu kadar çaba sarf eden kalmaz gelecekte…

 

Ve umarım en güzel köşelerden biri senin olur sevgili hocam, Tanrı’nın cennetinde…

 

 

 

Dünün yorumu:

 

fikriadil

 

AŞK AŞK AH... NELERE KADİRİSİN...

AŞK BİR YABANCIYI KENDİN SAYABİLMEKTİR… fikri adil...