Size çok sorulan basit bir
soru;
“Bugün
hayatınızın son günü olduğunu bilseydiniz ne
yapardınız?”
Kiminiz secdeye kapanır
bütün gün dua ederdi, kiminiz içebildiği kadar içerdi, kiminiz bazı
kişilere söyleyemediği şeyleri söylerdi, bazılarınız eğlencenin
dibine vururdu, belki de bazılarınız yaşamak için son bir şans
dileyip yalvarır yakarırdı…
Bilemiyorum ki…
Herkes arzularını yapmak
isterdi herhalde…
Öyleyse son yirmi dört
saatin içindeymiş gibi davranın, yapmanız gerekenleri yapın,
söylemeniz gerekenleri söyleyin, dua edin, ibadetinizi yapın,
eğlenin, yiyin, için, gezin tozun… Bunlar için mutlaka bir yol
bulunur yeter ki isteyin…
Soru iki;
“Peki ya
ömrünün son günlerinde olduğunu bildiğiniz birine nasıl
davranırdınız?”
Sanırım kötü
kalpli, fesat, sevgisiz, merhametsiz biri değilseniz o kişiyi
üzmezdiniz…
Sevmediğiniz biri olsa
bile en azından susardınız…
O kişinin son günlerinde
üzülmesini hiç ama hiç istemezdiniz…
Huzurlu bir ölümün
güzelliğine inandığınız için ve inançlı bireyler olarak bir insanın
ölümüne sebebiyet vermenin günahını bildiğiniz için kişiyi
incitmezdiniz…
Onu gülümsetebilecek, ona
yaşam enerjisi verebilecek sözler ederdiniz ki ömrünün son
günlerini geçiren bir insanın kalbine koyduğunuz umut, sizin de
yareniniz olsun…
Böyle yapardınız değil
mi?
Ama bazıları bunu
yapmadı…
Türkan
Saylan’ı içindeki kötü
hücreler yiyip bitirirken, dışarıdaki “kötü
kalpli hücreler” de boş durmadı…
İçerdekilerle birlikte
savaştılar onu sonsuz uykuya yollamak için…
Onun içinde çoğalan
düşmanla birlik oldular sadece ve sadece aynı düşünmedikleri
için…
Birkaç gün, belki birkaç
saat daha bu hayatta olabilirdi…
Ama onlar, kanserin on yıl
boyunca yıkamadığı o müthiş kadın için öyle
düşünmediler…
Onların içi içi
yiyordu…
“Sanki bunca
yıl boyunca kanser onu neden öldürmedi ki!”
Huzurlu ölmesine müsaade
etmediler, yalan dolanla emdiler kanını…
Dinsiz diyen de
oldu, misyoner diyen de…
Annesinin dinini
sorguladılar, kendisinin her şeyini…
Bölücülükle suçladılar…
Yetmedi…
Yardım yapamasın diye
öğrencilerin listelerine el koydular…
Ömrünü çaresiz insanların
çaresi olmaya adamış bir insanın hakkında ortaya atılabilecek bütün
yalanları atıp kenara çekilip onun ölümünü izlemeye
başladılar…
“Yaşamam
lazım” diyordu, yaşaması
lazımdı…
Neredeyse son nefesine
kadar hayal ettiklerini gerçekleştirmeye çalıştı ve son nefesinde
bayrağı bırakıp gitti buralardan…
Binlerce Türkan Saylan yetişiyor eminim…
Umarım onları da öldürmek
için bu kadar çaba sarf eden kalmaz gelecekte…
Ve umarım en güzel
köşelerden biri senin olur sevgili hocam, Tanrı’nın
cennetinde…
Dünün
yorumu:
fikriadil
AŞK AŞK AH... NELERE
KADİRİSİN...
AŞK BİR YABANCIYI KENDİN
SAYABİLMEKTİR… fikri adil...