Bu vahşetin hesabını kim verecek?
Abone olHizbullah Terör Örgütü liderleri ve üyelerinin serbest bırakılması toplumsal vicdanı sarstı. Domuz Bağı'ya öldürülen yüzlerce kişinin hesabını kimin vereceği ise bilinmiyor.
Aralarında islamcı yazar Konca Kuriş'in de bulunduğu,
çoğu domuz bağıyla öldürülmüş 188 cinayetten sorumlu tutulan
Hizbullah ana davası sanıklarının tahliyesine, davanın 10 yılda
bitirilememesi yol açtı. Yargıtay, CMK 102'nin yürürlüğe gireceğini
bildiği halde davayı değil, tutuklulukları görüştü. Türkiye
gündemine bir dönem bomba gibi düşen 'domuz bağı' vahşeti ise
unutuldu.
Türkiye, 2000'li yıllara, Hizbullah vahşetinin etkisi altında
girdi. Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu'nun İstanbul'daki bir evde
çatışma sonucunda öldürülmesi, Edip Gümüş ve Cemal Tutar'ın aynı
çatışmada sağ olarak yakalanması, polisin örgütün yıllarca ele
geçirilemeyen şifrelerine ulaşmasını sağladı. Milliyet'in derlediği
bilgilere göre, bu şifreler, örgütün lider kadrosunun
yakalanmasına, bu isimlerin verdikleri ifadeler doğrultusunda domuz
bağı yapılarak gömülmüş cesetlerin beton altından çıkartılmasına
kadar uzanan operasyon sürecini başlattı. Önce Üsküdar'daki bir
evden domuz bağı yapılarak gömülmüş 10 ceset çıkarıldı. Çıkarılan
cesetlerden birinin kafatasında beton çivisi bulunduğu, bazı
cesetlerin de kol ve bacaklarının kırıldığı ve kesildiği,
maktüllerin işkenceye maruz kaldıkları anlaşıldı.
KURİŞ’İN CESEDİ
İslamcı yazar Konca Kuriş ve Malki cinayeti davası sanığı Mehmet
Sümbül’ün sorgulanıp öldürüldüğü de bu operasyonlarda bulunan
kasetlerle anlaşıldı. Emniyet sorgusunda, Kuriş’in Konya’da
öldürüldüğü evin adresini verdiği iddia edilen Gümüş’ün beyanları,
Mersin’deki evinin önünden kaçırıldıktan sonra bulunamayan Kuriş’in
cesedinin bulunmasını sağladı. Adana’da, Beylerbeyi,
Kirazlıtepe’de, Ankara’da art arda domuz bağı yapılmış, bir bölümü
teşhis bile edilemeyen cesetler bulundu. Örgütün arşivleri de
aralarında eski DEP milletvekili Mehmet Sincan’ın da bulunduğu
Güneydoğu’daki faili meçhul cinayetlerin Hizbullah’ın eylemleri
olduğunu ortaya koydu.
ANA DOSYA DİYARBAKIR'DA
Türkiye genelindeki eylemleri nedeniyle, farklı illerde farklı
davalar açılırken, Hizbullah ana dosyası Diyarbakır'a gönderildi.
Velioğlu'ndan sonra örgütün en üst düzey isimleri olan Edip Gümüş
ve Cemal Tutar'ın isimleri de bu dosyada yer aldı. 188 cinayetten
sorumlu tutulan Hizbullah terör örgütünün ana davası, 15 sanıklı
olarak 10 Temmuz 2000'de Diyarbakır DGM'de başladı.
İddianamede sanıklar Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balca 28, Mehmet
Feysel Bozkuş 16, Abdülkerim Kaya 15, Mehmet Varol 13, Mustafa İpek
10, Mahmut Demir 26, Kemal Gülşen 16, Yunus Avcı 11, Sinan Yakut 16
eylemden sorumlu tutuluyordu. Zamanla, açılan ek davalarla, sanık
sayısı 31'e çıktı.
DGM'lerin kapatılmasından sonra dava özel yetkili Diyarbakır 6.
Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Davanın ilk aşaması, 2-3 ayda
bir yapılan duruşmalar, savunmaların hazırlanması için aylarca süre
istenmesi, adli tıp raporlarının birkaç yılda gönderilmesi,
sonradan yakalanan sanıkların savunmalarının geç alınması,
mahkemeler arası yazışmalar gibi nedenlerle, 8 yılda, ancak mütaala
aşamasına geldi. Savcılık, Mayıs 2008'de 18 sanık için
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. Karar ise mütaaladan
1.5 yıl sonra verildi.
İYİ HAL İNDİRİMİ
Önceki gün tahliye edilen isimlerden Cemal Tutar, esas hakkındaki
savunmasında, Hizbullah cemaatinin gayretleri ve Allah'ın yardımı
ile 90'lı yıllarda Güneydoğu halkının özüne döndüğünü vurguladı.
Hizbullah'ın iki durumda cihada başvurduğunu belirten Tutar,
"Birincisi İslami çalışmaları engellemek isteyenlere ve
ikincisi cana, mala, namusa saldırı düzenleyenlere karşı. Evet, biz
şeriatçıyız ve hiçbir şeyi zorla yaptırmıyoruz. Biz Allah'ın
kitabına ve Hz. Muhammed'in sünnetine göre hareket
ediyoruz" dedi.
Mahkeme, 57. duruşma sonunda 30 Aralık 2009'da 16 sanığa müebbet
hapis cezası verdi. Mahkeme, bu cezayı belirlerken, örgüt lideri
konumundaki sanıkların cezasında iyi hal indirimi yaptı. Mahkeme,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını bu yolla müebbete çevirdi.
Böylece, ömür boyu cezaevinde kalması gereken sanıkların, 30 yıl
sonra tahliye umudu doğdu.
179 DOSYA GÖRÜŞÜLMEDİ
Yargıtay Başsavcılığı, gerekçeli kararı Mart 2010'da tamamlanarak
Yargıtay'a gönderilen kararla ilgili tebliğnamesinde, cezaların
onanmasını istedi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise 9 ay sonra, 31
Aralık 2010'da, tutukluluk süresini azami 10 yılla sınırlayan
yasanın yürürlüğe gireceğini bilmesine rağmen, 9 ay boyunca dosyayı
görüşmedi. Yargıtay, Hizbullah dosyası ile birlikte, benzer
durumdaki 179 dosyayı da geçen sürede sonuca bağlamadı. Bu durum,
tepki çeken tahliyelere zemin oluşturdu.
İKİNCİ ERTELEME YAPILMADI
2008'de bir kez CMK'nın 102. maddesinin yürürlük tarihini erteleyen
Adalet Bakanlığı ve hükümet de bu süreçte, tutuklu dosyalarının
görüşülmemiş olmasına rağmen, yargıyı uyarıcı bir ikinci ertelemeye
gitmedi.
9. Ceza Dairesi, önceki gün, dava ile ilgili tüm süreçler
tamamlanmış olmasına rağmen davayı değil, tutukluluk durumunu
görüştü. Davayı görüşüp onama kararı vermesi halinde, sanıkların
hiçbiri serbest kalamayacaktı. Ancak 10 yıldan fazla süreyle
tutuklu bulunan 10 sanık, 102. maddeye göre durumlarının
değerlendirilmesi sonucu serbest kaldı. Yargıtay, temyiz
incelemesini ise muhtemelen birkaç ay içinde yapacak. Bu durumda,
cezalar onanırsa, sanıkların yeniden bulunup cezaevine konulması
gerekecek.