Bu ülke beni illa gay yapacak
Abone ol"Erken ölüm iyi olur" diyen Tarkan, sağlıkla ile paranoya yaşadığını söyledi.
Dubai'deki konser sonrasında Tarkan, Ayşe Arman'ın
soruları yanıtladı. İşte Tarkan'ın çarpıcı açıklamaları;
Sesiniz sedanız çıkmıyor. Kendinizi geri mi çektiniz Allah
aşkına!
- Ne alakası var, geri çekilme filan yok! Tam tersine, yeni bir
Türkçe pop albüm hazırlıyorum. İngilizce albüm çalışmalarım
sürüyor. Sonra birbiri ardına bir sürü konser var. Dubai’den sonra,
Kopenhag, Hamburg, Los Angeles. Yoğunum yani, başımı kaşıyacak
vaktim yok. Ama artık magazin programlarında ve dergilerinde yer
almıyorum...
Yoksa, bilinçli bir tercih mi bu?
- Fevkalade bilinçli.
Peki neden?
- Medyayla aramızda güven krizi var! Söylediklerimin
çarpıtılmasından, zorla birtakım polemiklere sokulmaktan sıkıldım.
Benim için artık bu tür şeylerin esprisi yok. Canım istemiyor.
Eğlenceli gelmiyor. Hatta sıkıcı ve banal buluyorum. Bir de tabii
itiraf etmem gerekirse, inciniyorum. Doğrudan kafama ateş
ediyorlar.
Hálá deriniz kalınlaşmadı mı?
- Hayır. Kaşarlaşamadım bir türlü. Derim hálá ince. Üzülüyorum. O
yüzden röportajlara hayır diyorum.
Ama, sanatçılar magazinle beslenirler, diye biliriz. Bu bir
karşılıklı ihtiyaçtır...
- Benim böyle bir ihtiyacım yok. Lütfen ukalalık gibi
değerlendirmeyin, o gürültüde, o kargaşada yer almak bana manasız
geliyor. Bir de artık beni bilen biliyor ya. Konserlerim tıklım
tıklım. Bana yetiyor. Daha ne isterim?
İyi de, ertesi gün gazeteye baktığımızda, sizden hiç söz edilmiyor
ya da adınız eskiye oranla çok daha az geçiyor... Korkmuyor
musunuz?
- Hayır. Gazetelerin seni eskisi kadar yazıp çizmemesi,
popülariteni kaybettiğin anlamına gelmiyor. Tam tersine, birilerini
her gün gazetede manşetlerde gördüğüm zaman kuşku duyuyorum, bir
reyting problemi varmış gibi geliyor bana. Bu mekanizmadan uzakta
durmak istiyorum. Ben magazin haberlerle değil, işimle anılmak
istiyorum.
İnsan, belli bir doygunluğa gelince mi böyle hissediyor?
- Bilmem, olabilir. İnsan doyuyor galiba. Eskiden daha fazla dışarı
çıkıyordum. Haber olmak için mi çıkıyordum, dışarı çıktığım için mi
haber oluyordum bilmiyorum. Ama artık dışarı bile çıkmak
istemiyorum. İçime kapandım biraz. Daha doğrusu, kendimi tanımaya
çalışıyorum. Müzik yapıyorum, hobilerimle meşgulüm, çok sık seyahat
ediyorum. Uzaklaşınca, Türkiye’yi daha net görüyorum. Ne kadar
küçük bir dünyam olduğunu, ne salak şeylerle uğraştığımı fark
ediyorum. Ama işte bir süre sonra Türkiye’yi özlüyorum, geliyorum
hooop yine kendimi o girdabın içinde buluyorum.
Yine de ben "Hakkımda yazılsın çizilsin istemiyorum" laflarına
inanmıyorum...
- Ama doğru söylüyorum. Konsere çıkıyorsam, yeni bir albüm
yapıyorsam ya da söylemek istediğim yeni bir şey varsa, o zaman
röportaj veriyorum. Bazen de "Hadi çıkayım ortalığa da, etrafı
şöyle bir sallayayım" diyorum. Ama işte hepsi o kadar. Yoksa o
yaldızlı dünyanın bir yalandan ibaret olduğunu biliyorum. O yüzden
de, epey bir zamandır başka türlü yaşıyorum. Sevgilimle, köpeğimle,
arkadaşlarımla mutluyum.
"Sevgilisi gerçek değil. Paravan. Onun aslında erkek sevgilileri
var!" laflarına ne diyorsunuz?
- Gülüyorum. Bu ülke, beni illa gay yapacak, o zaman rahat
edecekler! Altı senedir birlikteyiz Bilge’yle. Bir yalan, altı sene
nasıl sürdürülebilir?
Sevgiliniz de çok geride, kendi halinde biri. Çok gösterişli değil,
çok frapan değil, çok meme değil, çok popo değil. Rahatlıkla öyle
birini de seçebilirdiniz. Siz Tarkan’sınız, sahnelerin seks
tanrısı...
- Sadece sahnede öyleyim. O sahneden indim mi, herhangi biri,
sıradan biriyim. Bilge’yle birlikte mutluyuz. Zaten onun kendini
olmadığı bir şey gibi göstermeyen halini seviyorum. Zor bir
hayatımız var. Her zaman didikleniyoruz. Sağa sola rahat
gidemiyoruz.
Siz yurtdışındayken, o ne yapıyor?
- Bazen yanıma geliyor. Bazen de gelmiyor. Özlemek ikimize de iyi
geliyor. İstanbul’da ikimizin ayrı evi var. Ama çoğunlukla birlikte
geçiriyoruz zamanımızı.
O da röportaj vermiyor. Birkaç kez aradım. Kibarca savuşturdu beni.
Onu nasıl tutabiliyorsunuz? İnsanlar şöhret için bu kadar
delirirken...
- Bu tür şeyler onu hiç ilgilendirmiyor.
"Allah’ım ben Tarkan’la sevgiliyim. Seviştiğim adam Tarkan!" filan
da yapmıyor mu bu kadın!
- İlk zamanlar belki biraz sarhoşluk yaşadı. Ama medyanın üzerine
gitmesinden hep rahatsız oldu. "Ben de çıkayım Tarkan’ın sevgilisi
olmak nasıl bir şey anlatayım" heveslerine kapılmadı.
Kız kardeşi daha farklı ama...
- Hangisi Berna mı? Deli o. Ama tatlı bir deli. Çok severim. Üç kız
kardeş onlar, üçü de çok farklı. Bilge, ağırbaşlı. Zaten avukat.
Mesleği de başka türlüsünü kaldırmaz. Göz önünde olamaz. Öyle bir
niyeti olmaması da çok hoşuma gidiyor.
TÜRKİYE’DE HANGİ TALK-SHOW’A ÇIKAYIM?
Tamam röportaj vermemenizi anladım, ama sizi çılgınca seven
hayranlarınıza ne olacak? Onlara haksızlık değil mi?
- E haksızlık oluyor tabii. Onlar benim orada burada daha sık
karşılarına çıkmamı istiyorlardır. Amerika’ya gittiğimde çok
kıskanıyorum, çok güzel talk-show’lar görüyorum, normal kanallarda
da, MTV’de de. Türkiye’de maalesef yok. Türkiye’de kiminle, hangi
talk-show’da sohbet edeceğim? Mutlaka, abuk sabuk yerlere
çekilecek, olmadığım biri gibi gösterileceğim. Konu dönüp dolaşıp
hep aynı yere gelecek: "Gay misin, biseksüel mi?"
SAHNEDE KAPLANA DÖNÜYORSUN
Duyarlı, utangaç ve mütevazısınız... Ama sahneye çıkınca "seks
tanrısı" oluyorsunuz. Nasıl bu kadar değişiyorsunuz? Orada ne
oluyor? Hormonlarınızda değişen bir şeyler mi oluyor?
- Kesinlikle oluyor! Orası, yani sahne başka bir şey. Her şey bir
arada, insanlar, spotlar, müziğin yüksek volümü... İnsanlar ismini
haykırıyor, tezahürat ediyor... Seni arzuluyorlar... Bunu
hissediyorsun... Kaplana dönüyorsun... Ve ben sahneyi çok
seviyorum. Onaylandığımı, takdir edildiğimi hissediyorum. Ama
sahneden inince, tekrar sıradan adam oluyorum. Bunu da
seviyorum...
KENDİMİ YERDEN YERE VURUYORUM BAZEN DE AMAN BE ŞÖHRETİ BATSIN
DİYORUM
Bunca zaman Tarkan imajı, Tarkan sesi, Tarkan stili, Tarkan müziği
diye bir şey yarattınız. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bundan daha fazla
yapabileceğim bir şey yok, diyor musunuz?
- Demez miyim? Kendime karşı acımasız bir adamım, içimde kendimi
yerden yere vuruyorum. Ve yetersiz buluyorum. "Daha iyi
olabilirdin" diyorum. "Daha iyi söyleyebilirdin, daha iyi söz
yazabilirdin, daha iyi dans edebilirdin..." Hayatım kendimi nasıl
geliştirebileceğimi düşünmekle geçiyor. Ama dürüst olmak gerekirse,
bazen de "Aman be!" diyorum, "Ne uğraşacaksın bunlarla. Şöhreti
batsın!" Her şeyi bırakıp, bir kenara çekileyim istiyorum.
TÜRKİYE’NİN ANGELINA JOLIE’Sİ OLMAK İSTİYORUM
Amerika’da tanıyorlar mı sizi sokakta yürürken filan?
- Los Angeles’ta tanıyorlar. Orada Latin çok, Meksikalılar filan.
Miami’de de tanıyorlar. Venezüellalılar, Brezilyalılar var. Ama
Amerikalılar tanımıyor. Hoşuma da gidiyor.
New York’ta da ordu halinde mi yaşıyorsunuz?
- Hayır. Tekim. Güvenlik de yok. İlk zamanlar öyle değildi tabii,
Michael Jackson gibi beş korumayla dolaşıyordum. Limuzinler filan.
Özenmişim demek ki. Şimdi komik geliyor.
Peki korktuğunuz şeyler değişti mi?
- Sağlıksal paranoyalarım olmaya başladı...
Nasıl yani? Ölüm korkusu mu?
-Yok ölmekten hiç korkmuyorum, hatta "İyi bile olur" diyorum. Erken
gitmekte fayda var. Çok yaşanılası bir dünya değil. Biraz
karamsarım son zamanlarda. Bir yandan da genetik mirasımdan
şüpheliyim. Babam genç yaşta kalpten gitti, kolesterolü yüksekti,
benim de öyle. Annemin de yıllardır problemleri var. Bazen "Acaba
şeker hastası mı olacağım, kalp hastası mı?" diye korkulara
kapılıyorum. Check-up’lara gidiyorum, Allah’a şükür, dizim dışında
her şey iyi. Bazen de, yapmak istediklerimi yapabilecek miyim, diye
düşünüyorum. Zamanım yetecek mi, daha çoook şey var yapmak
istediğim...
Neler mesela?
- Kendim dışında birilerine faydalı olayım istiyorum. Örnek aldığım
isimler: Bono ve Angelina Jolie. Angelina Jolie bile Hollywood’un
yalan olduğunun fark etti.
Peki Angelina Jolie’ninki bir PR faaliyeti olamaz mı?
- Olsa ne fark eder. Kadının, yardıma ihtiyacı olanlara faydası
oluyor mu, oluyor. Ayrıca, samimi olduğuna inanıyorum.
Siz niye yapamıyorsunuz?
- İstiyorum ama olmuyor. Denedik. Destek alamıyoruz.
(Kaynak: Hürriyet)