Arjantinli sanatçı Marta Minujin, yaratıcılığın ve kendini ifade etmenin önündeki en büyük engel olan kitap yasaklarına sıra dışı bir eserle dikkat çekiyor. Arjantin’in yasaklar ve darbelerle geçen yakın geçmişine tanıklık eden ressam, kendi topraklarında ve tüm dünyada gerçekleşen kitap avı histerisine eleştirel bir bakış açısı sunuyor. İlk basım evinin kuruluşundan bu yana, yasaklanan kitaplar arasından seçtiği ünlü kitapları, eserinde materyal olarak kullanmayı unutmadı. Sanat ve ilhamın tanrıçası olan Athena için inşa edilen ünlü Parthenon’u bilmeyen yoktur. Yunan mimarisinin en güzel temsilcilerinden olan yapı, Marta Minujin’in yasaklı kitaplara dikkat çekme fikrinin temelini oluşturuyor. Sanatçının yasaklı kitaplardan oluşan bir tapınak inşa etme fikri, esasında uzun yıllar öncesine uzanıyor. 1983 yılında Buenos Aires’te, ülkesinde yasaklanan 20.000 yasaklı kitabı kullanarak minik bir tapınak inşa eden Marta Minujin, dünya tarihinin en büyük kitap yakım ayinine ev sahipliği yapmış olan Almanya’nın Kessel kentinde, orijinal Parthenon boyutlarında yeniden inşa etme fırsatı yakaladı. Çelik konstrüksiyon yapı üstüne naylon poşetle kaplanmış kitapların tutturulması şekilde hazırlanan tapınak, ilk basımevinin açıldığı yıldan günümüze dek yasaklanan en ünlü 170 kitabın 30.000 kopyasını barındırıyor. Naziler; kitap yasakları, kitap toplama ve imha etme konusunda gerçekleştirdikleri büyük eylemlerle tarih sahnesindeki yerlerini alıyor. Kassel kentinde anti-anıtın yer aldığı bölge, tarihin en büyük kitap yıkım seansına yaptığı ev sahipliğiyle de ön plana çıkıyor. İnsanları ideolojileri doğrultusunda ayrıştıran, özgürlüklere ve haklara büyük darbe vuran Nazilerin sembolü haline gelen Kavgam kitabı, düşünce özgürlüğüne karşı duruşu sebebiyle anıtta kendine yer bulamıyor. Kassel Üniversitesi öğrencilerinin hazırlık ve yapım çalışmalarında büyük özverilerde bulunduğu Yasaklı Kitaplar Tapınağı, tarih sahnesinin kara lekesi haline kitap yasaklarının uygulamadan kalkması konusunda insanları yüreklendiriyor. Marta Minujin’in Parthenon’u sansür konusunda sanatçıların durduğu yeri gözler önüne seriyor.