Bu rapor çok konuşulur!
Abone ol28 Şubat sürecinde devlete verilmek üzere Diyanet'in hazırladığı tarikat raporunda ilginç ifadeler yer alıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye'deki tarikatlar ve dini
akımlarla ilgili hazırladığı raporda, Türkiye'de 5 bin tane tarikat
şeyhi ve dini akım lideri bulunduğunu açıkladı.
Raporda, İran'ın İslam Devrimi'ni Türkiye'ye ihraç etmek için
bölücü tarikatları desteklediği, Yunanistan'ın ise mezhep
çatışmalarıyla Türkiye'de iç çatışma çıkarmak istediği
belirtilerek, bütün bu tehlikelerden Türk milletini Atatürk'ün
yolunun kurtaracağı vurgulandı. Aylık yayınlanan Kırmızı Çizgi
Dergisi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 28 Şubat sürecinde devletin
çeşitli birimlerine verilmek üzere hazırladığı "Tarikatlar ve Dini
Akımlar" raporunu yayınladı.
Başbakanlığa bağlı olarak faaliyet gösteren Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan "Türkiye'de dini akımların,
cemaatlerin, tarikatların içinde bulundukları durum, bunların
anlaşamadıkları noktalar, farklılıkları ve bunlara karşı devletin
alması gereken tedbirler" konulu raporda ilginç başlıklar yer
alıyor.
Dini akımların Nurculuk ve Süleymancılık olarak 2 başlık altında
toplandığı raporda, Nurcular Yeni Asya Grubu, Şura Grubu, Fethullah
Gülen Grubu, Mehmet Kurdoğlu Grubu, Med-Zehra Grubu, Acz-i Mendi
Grubu olarak kollara ayrılıyor. Süleymancılık ise gruplara
ayrılmıyor. Diyanetin devletin çeşitli birimlerine sunduğu
raporunda, Türkiye'deki tarikatları İran ve Yunanistan'ın
desteklediğine ilişkin açıklamalar dikkat çekiyor.
Raporda, Türkiye'de bugün tahminen beş bin civarında tarikat şeyhi
ve dini akım lideri bulunduğu belirtilerek, bunların çoğunun "Doğu
komşumuz İran ile Batı komşumuz Yunanistan" tarafından
desteklendiği bildirildi. İran'ın bu grupları desteklemekteki
amacının, İran İslam Devrimi'ni Türkiye'ye ihraç etmek olduğu
belirtilen raporda, Yunanistan'ın ise Türkiye üzerinde değişmez 3
hedefinin bulunduğu vurgulanıyor. Bunlardan ilki Türkiye'yi terör
vasıtasıyla çökertmek, Türkiye'de mezhep çatışması suretiyle bir iç
savaş çıkartmak ve Türkiye'de emrinde olan tarikat şeyhleri
vasıtasıyla, Türkiye'yi çağdaşlaşmaktan uzaklaştırıp, Türkiye'de
bir İran görüntüsü oluşturmak. Raporda, ayrıca bütün bu
tehlikelerden Türkiye'yi ve Türk milletini kurtaracak olanın
Atatürk'ün yolu olduğunun altı çiziliyor.
TARİKATLAR İLE DİNİ AKIMLAR ARASINDAKİ FARLILIKLAR
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 28 Şubat sürecinde Türkiye'de dini
akımların, cemaatlerin, tarikatların içinde bulundukları durum,
bunların anlaşamadıkları noktalar, farklılıkları ve bunlara karşı
devletin alması gereken tedbirler konusunda hazırlayıp, devletin
çeşitli birimlerine sunduğu raporda, tarikatlar ile dini akımlar
arasındaki farklılıklar şöyle anlatıldı:
"Dini akımlar klasik denebilecek bir metodu benimseyerek çağdaş
teşkilatlanma yoluna gitmişlerdir. Kanunların öngördüğü çerçevede
bazen de kanunu boşluklardan faydalanarak dernek, vakıf, Kur'an
Kursu, öğrenci yurtları, üniversiteye hazırlık dershaneleri ve özel
kolejler açmak suretiyle çalışma alanlarını
yaygınlaştırmışlardır.
Tarikatlarda büyük çoğunluğu itibariyle yaşlı olan kesimde etki
alanı bulmuş ve yayılmış olmalarına karşılık dini akımlar bilhassa
öğrenci ve aydın kesimi kendilerine hedef kitle olarak
seçmişlerdir. İşlenen konular itibariyle tarikatlar, mensuplarına
dinin emir ve yasaklarını anlatmalarına karşılık, bu dini akımlar
bu emir ve yasakların gerekçelerini sosyolojik ve psikolojik yönden
delillerle anlatmaya gayret göstermişlerdir. Tarikatların
yapılanması müritlerin şeyhin etrafında toplanmasıyla oluşuyor.
Dini akımlarda cemaatler esastır. Her bölgedeki cemaatin bir lideri
vardır. Bu dini akımların tepe noktasındaki liderlerle ancak bölge
liderleri temas kurabilir, yani yukardan aşağıya hiyerarjik bir
yapılandırma vardır. Dini akım ile tarikat arasında yaklaşımda da
farklılıklar göze çarpıyor. İslami meselelere yaklaşımlarında daha
köktenci tutucu tavırlarıyla dikkat çeken tarikatlar belli kalıplar
içinde faaliyet gösteriyor. Dini akımlar ise esneklikleri ile
dikkat çekiyor. Dini akımlar zaman ve zemine göre tavır
değiştirebilir, modern metotları uygulayabilir ve takıye
yapabilirler".
Raporda, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra 1925 yılında
Türkiye hudutları içinde bulunan bütün tarikatların temelli
kapatılması ve şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, çelebilik,
babalık, emirlik ve halifelik gibi ünvan ve sıfatların
kaldırılması, tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılması sonucunda
halk arasıda dini akımların taraftar bulmasına neden olduğu
belirtilerek, Türkiye'de faaliyet gösteren önemli 2 dini akım
Nurculuk ve Süleymancılık hakkında detaylı bilgi verildi.
NURCULUK
Diyanetin hazırladığı rapora göre Nurculuk, "Bitlis'in Hizan
kasabında dünyaya gelen ve 1873-1960 yılları arasında yaşayan Said
Nursi tarafından kurulmuş bir akım. Said Nursi 'Risale-i Nur
Küllyatı' adı altında toplanan ve bilinen fikirlerini bu
eserleriyle yaymaya çalıştı. Said Nursi, İstiklal Savaşı yıllarında
'Kürt Teali Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer alıyordu.
Nurcular'ın ilk bölünmesi genel hatları yazıcılar ve okuyucular
şeklinde oldu. Bugün Türkiye'de altı grup olarak faaliyet
gösteriyorlar" şeklinde anlatıldı. Raporda, Nurculukla ilgili şu
belgiler yeraldı:
"Yeni Asya Grubu, Yeni Asya Gazetesi sahibi Memet Kutlular'ın
liderliğini yaptığı bir grup olup, yayın alanında faaliyet
gösteriyorlar. Şura Grubu; Mehmet Kırkıncı Hoca tarafından kurulmuş
olan bu grup Doğu bölgesinde faaliyet gösteriyor. Fethullah Gülen
Grubu; Fethullah Gülen'in liderliğini yaptığı bu grup, televizyon
ve gazete yayıncılığının yanında ilkokuldan üniversiteye kadar
okullar açmak ve bu okullara paralel olarak yurtlar açmak ve
işletmek suretiyle geniş bir alanda faaliyetlerini sürdürüyor.
Mehmet Kurdoğlu Grubu; Mehmet Kuroğlu'nun liderliğini yaptığı bu
grup orta Anadolu'da faaliyetini sürdürmekte olup, dershane denilen
evlerde toplanarak Said-i Nursi'nin eserlerini okumak suretiyle
faaliyetlerini sürdo'fdrlayıp, devletin çeşitli birimlerine sunduğu
raporürüyor. Med-Zehra Grubu; Muhammed Sıddık Dursun'un liderliğini
yaptığı bu grup, Marifet Eğitim dayanışma Vakfı çerçevesinde
özellikle Güneydoğu Anadolu'da faaliyetlerini sürdürüyor.
Bu grup Said-i Nursi'nin Kürtçülük yönünü ön palan çıkarmaya
çalışıyor. Acz-i Mendi Grubu, Aciz kullar tarikatı da denilen bu
grup Müslüm Gündüz tarafından Elazığ ilinde 1985 yılında kuruldu.
Ellerindeki asalardan, giydikleri şalvar ve cüppeden herkesçe
tanınır ve bilinirler. Dergah evleri açmak suretiyle faaliyetlerini
sürdürüyorlar. Amaçları anayasal düzeni değiştirmektir".
SÜLEYMANCILIK
Raporda Süleymancılık ise şöyle anlatıldı: "Süleymancılık, 1888
yılında Bulgaristan'ın Silistre şehrinde dünyaya gelen Süleyman
Hilmi Tunahan tarafından, 1908 yılında İstanbul'a gelip yerleşerek
kurduğu ve tarikatla da ilgisi olan dini bir akımdır. Bu akımın
dini lideri Süleyman Hilmi Tunahan'ı damadı olan Kemal Kaçar'dır.
Kaçar'ın de vefatından sonra yerine ise Kaçar'ın yakınlarında eski
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arif Denizolgun geçmiştir. Bu gruba mensup
kişiler tarafından Mer-il Mü'minin veya "Mareşal Hazretleri"
unvanlarıyla anılmaktadırlar. Türkiye genelinde 800 kurs ve okul
talebelerine yardım derneğinin biraraya gelmesiyle kurumsallaşmış
olan Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Dernekleri Federasyonu adı
altında faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu kurslar dini eğitim
yanında, dikiş, nakış, arıcılık, halıcılık ve daktilo kursları
olarak da düzenleniyor.
Avrupa'da ise Almanya'nın Köln şehrinde 400 civarında derneğin
birleşmesiyle kurulan İslam Kültür Merkezleri Birliği adı altında
faaliyet gösteriyor. Bu birlik aynı zamanda Almanya Köln şehrindeki
Avrupa Kiliseleri birliğinin üyesidir. Bütün faaliyet alanları
Anayasal düzeni değiştirmek suretiyli özledikleri devlet şeklini
Türkiye'ye yerleştirmektir. Adnan Hoca Grubu, İskender
Evranasoğlu'nun kurmuş olduğu ve liderliğini yaptığı akımla halk
arasında Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar Grubu da bugün
Türkiye'de faaliyet gösteriyor.
Ayrıca İstanbul'da bulunan Vahdet Camii Cemaati de yurt çapında
faaliyetlerin sürdürmekte olup, genel merkezleri Pakistan'da
bulunan İngiliz Muhipler Cemiyeti'ne bağlı olarak çalışmaktadırlar.
Tebliğ Cemaati olarak da bilinirler. Süleymancılar Grubu ile
ilişkisi bulunan Almanya'da Cemalettin Kaplan tarafından kurulan
Anadolu İslam Federe Devleti cemaatinin de gayesi Türkiye'yi bölmek
ve şeriat devleti kurmaktır".