Bu prof depremi önceden bilir mi?
Abone olO profesör, EVET BİLİRİM demişti. Türkiye'deki deprem otoritesi KANDİLLİ ise: Bileceğini sanmıyoruz...
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdürü Dr. Doğan
Kalafat, Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle
ilgili şiddet haritalarını en kısa zamanda ürettiklerini
belirterek, ''Üretilen olası hasar ve can kaybı
haritalarını depreme ait parametrik bilgiler ile eş zamanlı olarak
basına ve kamuoyuna iletmeye başladık'' dedi.
Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerde, güncel
verilerin daha hızlı ulaştırılarak can ve mal kaybının önlenmesi
için yapılan çalışmaları paylaşmak amacıyla Rasathanede düzenlenen
bilgilendirme toplantısında konuşan Kalafat, bir deprem olduğunda P
ve S dalgalarına bakıldığını anımsatarak, depremin etkisinin,
büyüklüğüne, süresine, depremin merkezinden uzaklığa, zemin
özelliklerine ve depremin odak derinliğine bağlı olduğuna dikkati
çekti.
Kalafat, Türkiye'deki depremlerin tamamının ''sığ odaklı
depremler'' olarak nitelendirildiğini ve bunun da etkisinin büyük
olduğunu dile getirerek, ''Artık, sarsıntı haritaları dediğimiz
hızlı, otomatik sarsıntı dağılımı ve şiddet haritaları üretiyoruz''
dedi.
Depremin ölçüm birimlerinin büyüklük ve şiddet olduğunu belirten
Kalafat, şiddet değerinin depremle ilgili binaların yapımı,
eşyaların sabitlenmesi gibi alınacak tedbirlerle azalacağını da
ifade etti.
Şiddetin; depremin doğa, bina ve canlılar üzerindeki etkileri
olduğuna dikkati çeken Kalafat, binaların dayanıksızlığının şiddet
değerini artırabildiğini kaydetti.
Enstitünün Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı tarafından
geliştirilen ''ELER'' adı verilen Deprem Hasar Tahmin Programı'yla
şiddet haritalarının kısa bir zamanda üretildiğini ifade eden
Kalafat, bir afete hızlı müdahalede en önemli parametre olan şiddet
dağılımının olası hasar ve can kaybının belirlenmesi, acil kurtarma
operasyonlarının hızlı bir şekilde başlatılması ve bunların
başarısı açısından hayati önem taşıdığını vurguladı.
Kalafat, ''Türkiye ve yakın çevresinde meydana gelen depremlerle
ilgili şiddet haritalarını en kısa zamanda üretiyoruz. Üretilen
olası hasar ve can kaybı haritalarını depreme ait parametrik
bilgiler ile eş zamanlı olarak basına ve kamuoyuna iletmeye
başladık'' diye konuştu.
Ürettikleri haritalar hakkında da bilgi veren Kalafat, 20 Ocakta
Gölcük'te meydana gelen 4.3 büyüklüğündeki depremle ilgili de
şiddet haritaları üretildiğini anlattı.
Kalafat, 17 Ağustos depreminin şiddet haritalarının anket
yöntemiyle 2 ayda hazırlanabildiğini de belirterek, yeni sistemde
ise bu haritaların 60 saniyede üretildiğini söyledi.
SORULARI YANITLADI
BURADA POLEMİK VAR:
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kalafat, İngiltere
merkezli Uluslararası Deprem Tespiti Ağı Başkanı Prof. Dr. Elçin
Halilov'un ''2011-2015 arasında İstanbul ve İzmir'de şiddetli
deprem olasılığının yüksek olduğuna'' ilişkin açıklamalarının
hatırlatılıp, bu açıklamanın değerlendirilmesinin sorulması
üzerine, depremlerin önceden belirlenmesinin araştırma safhasında
olduğunu dile getirdi.
Kalafat, ''Maalesef deprem olayı, kaotik bir olay. Bir
depremde gördüğünüzü diğer depremlerde göremiyorsunuz. Yapılan bu
açıklamaların tamamı hipotez olarak kalır'' dedi.
İstanbul'un deprem riskine ilişkin de Kalafat,
''İstanbul'da 7 büyüklüğündeki bir depremin 2030'a kadar
olma olasılığı yüzde 64. Önümüzdeki 50 yılda olma olasılığı yüzde
75, 90 yılda ise yüzde 95. Yani İstanbul'da 2090 yılına kadar büyük
bir deprem olma olasılığı yüzde 95'' diye konuştu.
Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin söylemlerin hep olduğunu ve
bazen fısıltı gazeteleriyle bu söylemlerin yayıldığını kaydeden
Kalafat, ''İnsanlar tedirgin oluyor. Bazen fısıltı gazetesi
haberleri, sosyal ve ekonomik hayata depremden daha çok zarar
veriyor. Bizim öncelikle yapmak istediğimiz, afet bilincini
toplumda yerleştirmek ve deprem zararlarını en aza indirmek.
Depreme dayanıklı bina yapımının sağlanması ve can kayıplarını en
aza indirmek çok önemli'' dedi.
Depremlerin önceden bilinmesine ilişkin bir teknolojinin
olmadığını, Japonya'nın bu konuyla ilgili çok para harcadığını da
ifade eden Kalafat, Japonların depremlerin önceden belirlenmesiyle
ilgili çalışmalarını kısıtlayarak, dayanıklı yapıların yapılması
konusuna ağırlık verdiğini anlattı.
Kalafat, 5.5 büyüklüğündeki bir depremin Türkiye'de hasara yol
açtığını, bunun da yapı stokundan kaynaklandığını söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Nurcan Meral Özel de, afete
hazırlanmada deprem parametrelerinin güvenilir ve hızlı bir biçimde
gerekli birimlere iletilmesinin önemine işaret etti.
Enstitünün Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı tarafından
geliştirilen ELER yazılımı ile deprem parametreleriyle birlikte
deprem bölgesine ait şiddet dağılım haritalarının da hemen
hazırlandığını belirten Özel, Enstitünün depremden hemen sonra
otomatik olarak sarsıntı, şiddet, tahmini hasar ve can kaybı
haritaları üretmeye başladığını kaydetti.
Özel, haritaların rutin olarak üretildiğini de ifade ederek, elde
ettikleri verileri basına ve kamuoyuna ulaştırmaya başladıklarını
ve haritaların faks, elektronik posta ve SMS ortamında
gönderildiğini de kaydetti.
Enstitü Araştırma Görevlisi Yaver Kamer de, haritaların nasıl
oluşturulduğu hakkında bilgi vererek, haritaların 60 saniye gibi
bir zamanda üretildiğini belirtti.
PEKİ PROF NE DEMİŞTİ?
Hazırladığı “Yerkürede Oluşacak Olağanüstü Değişimler” konulu
raporu 80’den fazla ülkenin devlet başkanına sunmakla tanınan
merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Deprem Tespiti Ağı (GNFE) ve
IC-Geochange Uluslararası Küresel Değişim Kurulu Başkanı, Azeri
bilim insanı Prof. Dr. Elçin Halilov (Elchin
Khalilov), Milliyet gazetesine açıklamalarda bulundu.
Halilov, 2011 ve 2015 yılları arasında başta İstanbul ve İzmir
olmak üzere büyüklüğü 6.5 ve daha üzeri deprem olma olasılığının
çok yüksek olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“En yüksek risk 2013 ve 2014 yıllarında. Bu yıllar içinde
Türkiye’de Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 4, Ege’de 1 ve Doğu Anadolu
Fayı üzerinde bir olmak üzere büyüklüğü 6.5 ve üzerinde deprem olma
olasılığı çok yüksek. Bilimadamları deprem olma olasılıklarını
30-40 yıl gibi uzun yıllara yayarak sorumluluktan kaçıyorlar.
Dünyanın çekirdeğinde çok yüksek enerji birikimi var. Bu enerjinin
dışarı çıkışı 2015 yılına kadar devam edecek. 1998’de başlayan ve
2015 yılına kadar sürecek olan bu periyot afet periyodu olacak.
Yerkürede belirli zaman aralıklarıyla böyle yoğun afetlerin
görüldüğü dönemler olmuştur. Ancak bu seferki daha yoğun
gerçekleşecek.”
Halilov, deprem olmadan önce tektonik dalgaları belirleyen yeni bir
cihaz geliştirdiklerini belirterek, şu bilgileri verdi:
“Atropatena Crystal adlı cihaz sayesinde depremleri 3 ila 10 gün
önceden belirleyebiliyoruz. Cihaz sismik değil tektonik dalgaları
ölçüyor. Yani deprem olmadan önce tektonik dalgalar yayıyor. Cihaz
bu tektonik dalgaları belirliyor. Depremin tam yerini ve
büyüklüğünü iyi belirleyebilmek için küresel bir ağ sistemi, yani
istasyonların kurulması gerekiyor. Türkiye’de Başbakanlığa bağlı
Afet İşleri ve TÜBİTAK’la görüşmelerde bulunduk. Türkiye’de 5 ayrı
bölgeye istasyon kurulursa toplanan verilerle depremler önceden
tahmin edilebilir. Amacımız bu istasyonları dünyanın çeşitli
bölgelerine yayarak küresel bir ağ oluşturmak.”
Prof. Dr. Elçin Halilov’un verdiği bilgiye göre; GNFE tarafından
Pakistan’a önceden verilen deprem tahmini, Pakistan’da 18 Ocak
2011’de meydana gelen 7,2 şiddetindeki depremle kendisini
doğruladı.
GNFE tarafından Pakistan’da meydana gelecek deprem ile ilgili
verilmiş olan tahmin, GNFE’nin resmi web sitesinin tahmin
haritasında da yer aldı. Haritada depremin meydana geleceği tarih
olarak 12-21 Ocak 2011 gösterilmişti.