Bu PKK'lının itirafları kafa karıştırdı!
Abone olErzurum'da hakim karşısına çıkan Ahmet Güneş adlı PKK'lının anlattıkları kafaları karıştırdı.
Erzurum 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'Silahlı terör
örgütüne üye olmak' suçundan hakim karşısına çıkan PKK terör
örgütünün İran'daki kolu PJAK üyesi Ahmet Güreş, itiraflarda
bulundu. Urumiye'de teröristlerin kendisini alıkoyduklarını ve
Hakurk kampında zorla asker yapıldıklarını ifade eden Güreş,
İran'ın Şehidin kampında 2-3 yıl kadar kaldığını
söyledi.
PKK terör örgütünün İran'daki kolu PJAK üyesi Ahmet Güreş,
İran Bazargan sınır kapısındaki yetkililerce, 24 Nisan günü
Gürbulak Hudut İlçe Emniyet Amirliği'ne teslim edildi. Siyasi
iltica ile Fransa'ya giden ve 2003 yılında Türk vatandaşlığından
çıkarılan 51 yaşındaki Kahramanmaraşlı Ahmet Güreş, 1994 yılında
İran'a gittiğini söyledi. Diyarbakır'da Fırat Dağıtım ve Gündem
Denge Velat Dağıtım şirketlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen
DVD'de 'Gerilla' adlı klasörde örgüt mensupları
arasında yer alan Ahmet Güreş'e ait örgütsel bilgiler Erzurum
Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianameye eklendi. Kod
adı 'Şexo Tercan' olarak gösterilen Ahmet Güreş'in örgütten ödül
olarak bir silah ve terfi aldığı belirtildi. İran’da PKK’nın resmi
evleri olduğunu anlatan Güreş, şunları söyledi:
“1994 yılında İran’a gittiğimizde beni havaalanında İran
istihbarat resmi görevlileri karşıladı. Daha doğrusu, İran
istihbaratı PKK örgütünden gelen tüm şahısları karşılıyor, ilgili
yerlere götürüyordu.
İran’da PKK’nın resmi evleri vardı. Irak’tan Türkiye’ye kaçak
yollardan küçükbaş hayvan gelirdi. Büyük ve küçükbaş hayvanlardan
örgüt yüzde 3 gümrük vergisi alırdı.
İRAN PKK'YA DOĞRUDAN YARDIM ETMİŞ
İRAN PKK'YA DOĞRUDAN YARDIM ETMİŞ
1996 yılında örgütün Avaşinde bulunurken oradaki güçlerden
duyduğuma göre ve ‘Ekrem’ kod isimli kişinin anlatıma göre, Hakkari
Yüksekova tarafında Kürtçe ismi ‘Vargeminan’ olan askeri karakola
bir saldırı yapıyor. Bu karakoldan diğer eşyalar ile
birlikte termal kamera alınıyor. Termal kamera o dönemde örgütün
İran sorumlusu olan Mustafa Karasu’yu veriliyor. Bunu
haber alan İran İstihbaratı bu kamerayı geri isteme talebinde
bulunuyor. Bu termal kamera İran’a verilmeyince İranlı yetkililer
‘hastanenizi kapatırız’ diye örgütü tehdit etti. Hastane’nin
kapanmaması için bu termal kamerayı İran İstihbarat Örgütü’ne
teslim ediyor. Bildiğim kadarı ile İsrail malı olan termal
kameranın aynısından İran’da da üretiliyor.
Benim PKK’nın Şehriban kampında bulunduğum dönemde Şemdinli
bölgesinden Kuzey Irak’a yakın tarafta bulunan bir askeri karakola
1996 yılında ‘Ekrem’ kod isimli Hıdır Sarıkaya’nın talimatı ile bir
saldırı düzenlendi. Ancak, bu saldırıyı kimlerin ayrıntılı olarak
yaptığını bilmiyorum.
"ŞEMDİNLİ'DE 40 ASKER UÇURUMDAN ATLADI!"
İDDİASI
Bu saldırıda 40 askerin kayıp olduğu söylenmişti. İran
askerlerine verildiği belirtilmiş idi, daha sonra duyduğumuza göre,
askerler teslim olmamak için uçurumdan aşağı atlayarak canlarını
kıymışlar.
1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra, PKK ile
Türkiye arasında üstü kapalı olarak bir ateşkes ilan edildi.
Ancak, İran Devleti ile İstihbaratı bize ısrarla ‘Ateşkes
yapmayın. Türkiye ile savaşın tehditlerinde bulundu ve
hatta kamplarımızın da dağıtılacağı talimatı geldi. Bu tehdit
nedeniyle bin 500 örgüt üyesi Kuzey Irak’taki kamplara gitmek
zorunda kaldı.
ERMENİSTAN-İRAN-IRAK ÜÇGENİ
PKK’nın Ermenistan ülkesinde iki derneği ve birde satın aldığı
iki katlı evi var. Burada Ermenistan İstihbarat Birimlerine ait
binalara yaklaşık 5-6 metre mesafe uzaklığında bulunuyor. Bu evde
genelde örgüt mensuplarının tedavilerine yönelik kullanılır.
Tedavisi ağır olan örgüt üyeleri Ermenistan’da, durumu hafif
olanlar ise Kuzey Irak’taki Mesut Barzani yönetimindeki
hastanelerde yapılmaktadır.
İran ve Irak Hükümetleri bize silah ve malzeme konusunda
yardımcı olurdu. Mesut Barzani’nin alt kadrosunda
çalışanlar Barzani’nin talimatı ile bizzat gelerek
görüşürlerdi. İran İstihbarat Birimi bir kez 200-300 adet
kaleşnikof silah, otomatik bixi, suikast silahı, kanas, roketatar
ve mühimmatı, el bombalarını getirerek örgüte teslim ediyorlardı.
Bu teslimatı Zınere kampına 10 kilometre yakınlarında PKK
nizamiyesinde teslim ediliyordu. Para olarak da yaklaşık 500 dolar
para alıyorlardı. Bu alışverişleri 1998-2003 yıllarında yine Zınere
kampında gördüm, bu kampa geliyorlardı.
Bu kampların elektrik enerjilerini kendileri, üretirlerdi.
Gıda ve yiyecekler ise İran hükümeti ve Barzani grubunca
verirlerdi. Elektriği ise jeneratörlerle üretilirdi.
‘HAVA SALDIRISININ YAPILACAĞI İSTİHBARATI İKİ GÜN ÖNCE
GELİRDİ’
PKK’lı Ahmet Güreş, hava saldırılarının yapılacağı
istihbaratını iki gün önce aldıklarını belirterek, “2002 yılında
Zinere kampında çok kez hava saldırısı oldu. Ancak, biz
hava saldırılarının yapılacağını iki gün önce haber alıyorduk.
Bizlere bu bilgileri ‘Botan’ kod Nizamettin Taş, isimli örgüt
lideri getiriyordu. Biz uçakla bombalama olma ihtimali
bulunan tarihten en az iki gün önce önlemimizi alıyor ve kayıp
vermiyorduk. Bir gün bir saldırıda TSK’nın savaş uçakları çadırları
vurdu, 12-13 sivil çoban öldü.
Hava saldırılarında doçkacılar ateş açmazdı, ‘Botan’ kod
Nizamettiş Taş, dockaları kullanan örgüt mensuplarına ‘Biz
haber aldık. Zayiat olmayacak. Bu nedenle uçaklara ateş
etmeyin’ uyarısında bulunuyordu. Bu dönemde ciddi
sıkıntılara neden olmuştu.
Hava saldırıları haberini bizim yönetim kadromuzda bulunan
örgüt yöneticileri bize yapmış oldukları açıklamalarda Kürt devleti
içindeki ajan ile istihbaratçılardan aldıklarını söylüyorlardı.
Gerçekten de önlemlerimizi alıp hava saldırılarında kayıp
vermiyorduk.
İRAN HAKKINDA KORKUNÇ İDDİALAR
İRAN HAKKINDA KORKUNÇ İDDİALAR
İran hükümeti hiçbir zaman Türkiye ile dost olmadı ve devamlı
olarak terör örgütlerine Türkiye aleyhine yardım eder, zaten
verilen silahlar ve yapılan yardımlar bunu doğrulamaktadır.
Örgüte en çok Türkiye’den katılım vardı. Van üzerinden
sağlanır. Katılımların yüzde 80’i korucuların refakati ile
gerçekleşmektedir. O dönem bağımsız milletvekillerinden
örgüt hoşlanmış ben de hoşlanmazdım. Hiç de güvenmem. Örgüt
kendisine içinden birini lider olarak görmek ister, siyasilere
güvenmez.
2005 yılında örgütten ayrılarak 2007 yılına kadar İran’da
kaçak olarak yaşadım. İran’dan çıkış yolu bulamıyordum. Bu nedenle
kaldım. Bu yaşadığım süre içinde imam nikahlı İranlı bir kadınla
evlendim. Benim araçta yakalattığım silah, bomba ve şarjörden
bilgim yoktur. Silahlar bindiğim araç sahibine aittir. Beni
Tahran’a götürecekti. Bu silahların ‘Mako’ isimli bayana ait
olduğunu düşünüyorum. Şoför silahların kendisine ait olduğunu
itiraf etmişti.
Ben İran’da PKK’ya üye olmaktan yargılandım. Silahlar ve diğer
ele geçen malzemeler konusunda herhangi bir yargılama konusu
olmadı. Ancak, bunlarla ilgili bana ceza verilmedi. Benim olduğuma
ilişkin mahkeme sonuca ulaşmış olsaydı en az 15-20 yıl ceza
verirlerdi.
Ailem bana banka yoluyla para gönderirdi. Ben cezaevinde
bulunduğum sırada görevliler kart verirlerdi, bir tane de bana
verdiler. Diğerini ise tanıştığım biri kredi kartı ile birlikte
şifresini verdi. Bu kart İran devleti bankalarına aittir. Ben
cezaevineyken bu kartları kullandım. İran Cezaevi içinde dükkanlar
vardı. Bu kart ile alışveriş yapardım.”