Emniyet Müdürü olan bir arkadaşım aradı:
-Sana bir takım fotoğraflar göndereceğim. Öğrenci olaylarında
polisin ne kadar duyarlı olduğunu, ne kadar yardımsever olduğunu
anlatan fotoğraflar.
Bu konuşmanın yapıldığı gün, gazetelerin manşetinde öğrenci
olayları vardı. Bir başka deyişle, arkadaşım polisin iyi
tarafını anlatmaya çalışırken, genç bir kız polisin ayakları
altında dayak diyordu!
Güldüm!
Niye güldüğümü sordu arkadaşım?
"Gazetelere bak!" dedim...
Telefonları kapattık...
Bir süre sonra tekrar aradı.
Gazetelere bakmış, tepkisini dile
getiriyordu:
-Bu olayların polise maledilmemesi gerekiyor.
-...?
***
Polis müdürü arkadaşım haklı!
Bu olaylar polis camiasının tamamına maledilmemeli.
Çünkü...
O kaba, saba görüntülerin bir kısmı eskiden kaldı artık.
Polis böğrü açık, kabadayılık yapmıyor eskisi gibi.
Dayılanmıyor!
***
"Kör müsün birader, öğrenci olaylarındaki görüntülerden
daha iyi kabadayılık mı olur?" diyorsanız, siz de
haklısınız... Hiçbir şey, hiçbir söz, hiçbir ifade, eylem yaptı
diye orantısız güç kullanan polisin o tutumunu haklı bulmaz,
bulmamalı!
Benim anlattığım ya da anlatmak isterken lafımı ağzıma
tıkadığınız olay, polis karakolları ile ilgili. Demek ki, içerideki
polisle sokaktaki polis arasında bayağı fark açılmış. Bir tarafta,
yüksek okul okuyan, medeniyeti tadan, insana insan gibi davranan
kesim, öteki tarafta genç bir kızı ayaklar altına alan bir başka
kesim...
Vicdanı olan herkes ama herkes bu ayırımı yapmalı,
yapabilmeli.
Ve vicdanı olan hiç kimse, bu kadar kaba davranan ve
öğrencilerin kellesine kellesine jop sallayan o polislerin
davranışını hoş görmemeli ve tepki koymalı.
Anlaşılıyor ki Başbakan bu olaylara tepkili.
Öğrencileri sükunete davet etmesi gerekirken, aslında
öğrencilerin eylemlerinde haklı olmalarını söylemesi gerekirken,
yumurtalı demokrasi olamayacağını söylüyor. Oysa
Demirel'in çok güzel bir lafıdır,
"siyasetçiyi hiçbir şey götürmez, öğrenci olayları
götürür."
***
İngiltere kaynıyor.
Fransa yakın geçmişte öğrenci olaylarıyla sarsıldı.
Türkiye'de bu olaylar büyürse...
Hiç kimse ama hiç kimse bu yükü kaldıramaz.
Başbakan da olsa...
Cumhurbaşkanı da olsa...
Her geçen gün biraz daha büyüyen ve tatsız hale gelen öğrenci
olayları, gördüğünüz gibi iktidarı da muhalefeti de dinlemiyor.
Burhan Kuzu'ya fırlatılan yumurtalar,
Süheyl Batum'a gösterilen tepkiler bunun son
örneği.
Öğrenci eylemleri çiftçinin eylemine benzemez.
Öğrenciler Mersin'deki çiftçi gibi azarlanmayı kaldırmaz.
Bir kıvılcım yeter, yetiyor zeten!
Haksız da olsa, yanlış eylem de sergilese, bu öğrencilere
bağırıp çağırmak doğru değil. En başta Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, herkesin, her kesimin bu
öğrencilere kulak vermesi ve onları dinlemesi lazım.
Yoksa öğrencilerin "yumurta şenliği" hergün
artarak devam eder!
Ne zamana kadar?
Ta ki, siyasileri yerinden edene kadar...