Elhamdulillah…
Yarın nasipse 86 yıllık özlem bitiyor.
Bir önceki yazımda da ifade etmiştim: Bütün münevverlerimizin
rüyasını Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması
süslüyordu.
Ve çok şükür bu rüya gerçekleşiyor.
Belki hemen yarın birçoğumuza gitmek, namaz eda etmek nasip
olmayacak lakin hemen sonrasında bütün vakitler ve secdeler
bizim evelallah.
Yarın Ayasofya’nın açılıyor olmasından mülhem tarihine
dayalı bir şeyler yazmayı arzuladım. Hem kendi arşivimi hem de
kaynakları araştırma gayreti içine girdim. Arşivimi karıştırırken
üç sene önceki bir yazımla karşılaştım. Bu yazımın bir kısmını
buraya alıntılayarak desteklemek istiyorum.
Ayasofya ile ilgili kısa bir tarihi sürece göz atmak
icap eder kanaatindeyim.
Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos
(527-565) tarafından dönemin iki önemli mimarı olan Miletos’lu
(Milet) İsidoros ile Tralles’li (Aydın) Anthemios’a
yaptırılmıştır.
726-787-Tasvire tapmayı yasaklayan “İkonoklazm”
döneminde, Ayasofya’daki ikonlar ve heykeller
kaldırıldı.
1204-1261-IV. Haçlı Seferleri sırasında, İstanbul’u
işgal eden Latinler tarafından Ayasofya
yağmalandı.
Latinler döneminde Ayasofya, Katolik başkilisesi olarak
kullanıldı.
1453-İstanbul’un fethi ile birlikte Ayasofya, Fatih
Sultan Mehmet Han tarafından fethin sembolü olarak bazı
tadilat ve onarımlarla birlikte camiye çevrildi.
1566-1574 yıllarında Sultan II. Selim döneminde Mimar Sinan
tarafından Ayasofya’da kapsamlı bir yenileme yapıldı.
1740 yılında Sultan I. Mahmud, Ayasofya’ya sıbyan
mektebi, kütüphane, imarethane ve İstanbul’un en güzel
şadırvanını yaptırdı.
1847-1849 yıllarında Ayasofya, Sultan Abdülmecid
döneminde İsviçreli Gaspare ve Guiseppe Fossati
kardeşler tarafından kapsamlı bir onarım geçirdi.
Cami kısmının tamirini yapabilmek için 1935 başlarında ibadet
kısmı "GEÇİCİ!" olarak ibadete kapatıldı!
Bu muvakkat kapatılma tarihine kadar, 481 sene, Cami Kur'an-ı
Kerim tilaveti ve Ezan sesleri yankıları ile yaşamıştı.
Bugün ise bu millet 86 yıl sonra Ezan seslerini
Ayasofya'da tekrardan duymanın heyecanını
yaşıyor/yaşıyoruz.
Ne hikmetse ibadet kısmı tamir edilmek için kapatılan cami daha
sonra açılmayıp müzeye dönüştürülüyor.
Çıkarlar uğruna asırlık Ayasofya, birilerine peşkeş
çekiliyor…
Akıllarda bir sürü soru var. Tabi artık bunlar çokta önemli
değil. Olanlar oldu çünkü…
Geçmişin cefasını yeterince çektik.
Artık Ayasofya’dan yankılanan Ezan sesini duymak
istiyoruz.
Secdeye giden alınların nurunu istiyoruz.
Dışarıda ve içerideki densizlerin yaptığı terbiyesizliklere
cevap olarak bunu vermeliyiz.
En büyük hayalleri Ayasofya’yı tekrar minaresiz
görebilmek olanlara karşı, tekrar o minarelerden ezan seslerini
duyurabildiğimiz kadar uzağa duyurmamız gerek.
Gâvurlara rüşvet olarak kapatılan Ayasofya artık güçlü
Türkiye ile tekrardan ezan sesleriyle inlemeli, bütün
dünyaya karşıda Müslüman kardeşlerimiz o tarihi yapıda alınlarını
secdeye koymalıdırlar/koymalıyız.
Hristiyan olan insanlara sorduğunuzda Ayasofya’yı hala kilise
olarak tanır. (Cami olduğunu bilse de) Bu da müze olup ezan
seslerinin hala yankılanmamasından kaynaklıdır.
Yarın Ayasofya’da Allah-u Ekber nidaları yükselecek bu
mutlulukları kursaklarında kalacak.
İçimizde bir sürü mankurt ve vatan haini insanımıza sorsak
tarihimizi her yerde kötüler ve kendi ceddini barbar olarak
niteler.
İşte bunlara inat bu hayalimiz gerçekleşmeli, yanlışlar
düzeltilmeli, Ayasofya tekrardan ibadetler eşliğinde nefes
almalı.
Osman Yüksel Serdengeçti ile sizi baş başa bırakıyorum:
Ezanlar bu fethin ilanını,
Ozanlar destanını yazacaklar...
Putperest Roma'ya yeni bir mezar kazacaklar, Sessiz ve öksüz
minârelerinden yükselen ezan sesleri fezâları yeniden
inletecek!
Şerefelerin yine Allah'ın ve O'nun Sevgili Peygamberi Hz.
Muhammed'in aşkına, şerefine ışıl ışıl yanacak;
Bütün cihan Fatih Sultan Mehmed Han dirildi sanacak!...
Bu olacak Ayasofya,
Bu muhakkak olacak...
İkinci bir fetih, yine bir ba'sü ba'delmevt...
Bugünler belki yarın, belki yarından da yakındır,
Ayasofya, belki yarından da yakın!..