Bu öğretmen çıkmaz sokakta
Abone olTürkiye'de hükümeti bile önlem almaya zorlayan kredi kartı çılgınlığı, Mersin'de bir ilköğretim okulu öğretmenini içinden çıkılamaz bir hale soktu.
2 kartla çıktığı kredi kartı serüveninde borcu borçla kapatma
yöntemine gidip, kredi kartı sayısını 8'e çıkaran 35 yaşındaki genç
öğretmen, şimdi faizleriyle birlikte 40 milyarı bulan borçtan
kurtulmanın yolunu arıyor. Kendisiyle birlikte kefil olan bazı
meslektaşlarının ve ailesinin de yaşamını alt üst eden genç
öğretmen, düştüğü bu girdaptan çıkmanın yolunu ararken, gözyaşları
bir an olsun dinmeyen ailesi, gencecik çocuklarının canına
kıymasından endişe ediyor. Mersin'in Erdemli İlçesi'nde bir
ilköğretim okulunda edebiyat öğretmenliği yapan 35 yaşındaki Murat
Bozoğlu, 2003 yılında tanıştığı kredi kartının bir gün yaşamını alt
üst edeceğini hiç düşünmediğini belirtti. Birkaç yıl önce yaşamında
yaptığı bazı küçük hataların şimdi kendisini içinden çıkılmaz bir
hala soktuğunu dile getiren Bozoğlu, "Cebinizdeki gizli bomba" diye
adlandırdığı kredi kartı kullanımına, kredi kartlarının cazip
olduğu 2003 yılında başladığını belirtti. Kredi kartlarının
insanların yaşamında rahatlık sağlayan bir unsur olduğunu ifade
eden Bozoğlu, "Bir alış veriş merkezine giriyorsunuz, nakit
kullanma gibi bir sıkıntınız olmadığından istediğinizi
alabiliyorsunuz. Bu şekilde 2 tane kredi kartının borcu sürekli
olarak yükseldi. 'Bunları nasıl öderim' diye düşünürken, bir başka
kredi kartından diğerini kapatmaya yöneldik. Böylelikle sürekli
olarak kartın faizi artmaya başladı. 2003 yılında 2 kredi kartı
sahibi iken, 2004 yılında bu kartların borcunu 6 kredi kartı daha
alarak ödeme yoluna başvurdum" dedi. Kredi kartlarına olan borç
içinden çıkılmaz bir hale gelince tüketici kredisi kullanarak,
borçları kapama yoluna gittiğini anlatan Bozoğlu, ancak çektiği
tüketici kredisinin kartların borcunu kapamaya yetmediğini
belirtti. Aldığı tüketici kredisi nedeniyle maaşının da bloke
edildiğini dile getiren genç öğretmen, bu durumu mesleğine
yansıtmamak için çaba harcadığını kaydetti. Bozoğlu, "Yaptığınız
meslek nedeniyle öğrencilerle iç içesiniz. Onlara yaşadığınız
sıkıntıları yansıtmadan karşılarında hep yeni bir hayat sunmanın
mücadelesini yapıyorsunuz. Bir yandan da kredi kartının kefil
boyutu var. Yaşadığınız sıkıntıyı bir başkası da yaşıyor, onun
sıkıntısını da yaşıyorsunuz ve sıkıntılar git gide büyüyor. Bir kez
Merkez Bankası'nda sicilinize eksi not yazıldığında onun telafisi
olmuyor. Size bütün banka kapıları kapanıyor. Böylelikle hayata
karşı bir umutsuzluğa kapılıyor, yaşadığı ülkenin güzelliklerinden
mahrum, sürekli olarak sıkıntılar üreten, sürekli olarak içindeki
sıkıntıları çevresine yansıtmamaya çalışan, hep içinde depremler
olan ama dışarıya hep gülümseyen palyaçonun hayatını yaşıyorsunuz"
diye konuştu. İşin bir de ailevi boyutu olduğunu belirten Bozoğlu,
kredi kartları borcu nedeniyle içinde bulunduğu zor durumdan dolayı
babasının emekli ikramiyesi ile aldığı daireyi kelepir fiyata
sattığını, kendisi gibi öğretmen olan kardeşinin de kefil
olmasından dolayı onun da büyük sıkıntılar yaşadığını kaydetti.
Babasının sattığı daireden gelen para ile kredi kartlarının ancak
asgarisini ödeyebildiğini ifade eden Bozoğlu, şöyle devam etti:
"KESİNLİKLE BİZE HAREKET ALANI BIRAKMIYOR" "Kredi kartı o kadar çok
oldu ki 8 tane. Borç borçla ödenmediğinden ve tamamını
kapatamadığımızdan borç sürekli arttı. Yaşadığımız şu güne
bakıyorsunuz; televizyon ekranlarında bankalar ev kredisinde
birbiriyle yarışıyor. Bizim kredi kartında da temerrüt faizi
birbiriyle yarışıyor yüzde 122 faiz işliyor, avukat masrafı,
vekalet ücreti gibi masraflar ekleniyor. Halbuki, kredi kartlarının
genel borcunu banka bir havuzda toplayıp da uzun vadede bize o
borcu verse, bütün borçları konut kredisi gibi maaşımızı bloke
ederek tahsil etse, Türkiye'deki bütün kredi kartı mağdurlarının
hayatında bir gülümseme olacağını düşünüyorum. Bu insanlar Türk
vatandaşı değil mi? Bu aileler mutlu değilse, bankaların ev
kredisinde mutlu bir tablo çizip, birbiriyle yarışmasının ne
inandırıcılığı var. Yani bir tarafta mutlu tablo varken, bir
tarafta da bir yanlışlığın kurbanı olmuş, hiç onun telafisi olmayan
bir hayat mı olması lazım?" Kredi kartı borçları nedeniyle sadece
kendi hayatının değil, çevresindeki birçok insanın olumsuz
etkilendiğini anlatan Bozoğlu, kendisine kefil olan arkadaşlarının
ve ailelerinin de bir depreme doğru gittiğini söyledi. Ama her şeye
rağmen öğretmenlik mesleğinin kutsal olduğunu ve bu durumunu
öğrenciye yansıtmamaya çalıştığını ifade eden edebiyat öğretmeni
Bozoğlu, "O kadar hassas bir dengeyi kurmaya çalışıyorsunuz. Ama
okuldan çıktığınız an hayatınız alt üst oluyor. Kefilin aile
boyutu, onun okuttuğu çocuklar, onun evi, onun barkı, haciz gelecek
endişesi. Yaşadığınız hayatı olduğu gibi olumsuzlaştırıyor.
Öğrenciye yaşam sunmaya çalışıyorsunuz ama yaşadığınız o kadar
olumsuzluk var ki, öğrenci bunu mu alsın?" şeklinde konuştu.
Bankaların kesinlikle bu konuda anlayışlı olmadığıniisi nedeniyle
maaşının da bloke edildiğini dile getiı belirten Bozoğlu, sözlerini
şöyle sürdürdü: "Onların sisteminde, Merkez Bankası'na eksi
siciliniz gitti mi, siz orada idam mahkumusunuz. Yani bu resmen
ömür boyu müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir mahkumun
Cumhurbaşkanı'ndan af beklemesi gibi bir şey. Bütün kapıların
kapanmış olması, zaten bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Kesinlikle
bize hareket alanı bırakmıyor. Güneşi görmediğimiz için karanlıkta
geziyoruz. Çıkış noktanız yok. Banka siciline bakıyor. Sicilin
bozuksa kredi vermiyor. Vermeyince ben bu borcu nasıl ödeyeceğim.
Borç, her gün dağ gibi büyüyor. Biz bunu çevremizdeki insanlarla
paylaştığımızda bize 'Tasarruflu olsaydın, ayağını yorganına göre
uzatsaydın' diyenler olacaktır. Elbette ki ayağınızı yorganınıza
göre uzatmanız gerekir. Ama düşmez kalkmaz bir Allah vardır. Her
insanın düştüğü bir nokta, zayıf olduğu bir anı oluyor. Yaşadığınız
süre içerisinde yaptığınız hatanın telafisi olmayacak mı? Sonuçta
nereye gidiyoruz, bilmiyorum. Ölüme gitmek gibi bir şey. Palyaçoluk
yapıyorsunuz. Dışarıda mutlu görün, içeride depremler yaşa.
Karamsarlık hayatımızın felsefesi oluyor. Sürekli batağa
gidiyorsunuz ve bu bataktan çıkma imkanı yok." ANNENİN GÖZYAŞLARI
DİNMİYOR Erdemlili kredi kartı mağduru öğretmenin yaşadıkları en
fazla anne-babayı etkiliyor. Gözyaşları bir an olsun bile dinmeyen
60 yaşındaki 3 çocuk annesi Elif Bozoğlu, oğlunun başından geçen
bazı tatsız olaylardan dolayı tam bir aile faciasının yaşandığını
söyledi. Oğlunu bu durumdan kurtarmak için kocasının emekli
ikramiyesi ile aldığı evi sattıklarını, ancak o paranın da çare
olmadığını söyleyen anne, aldığı maaşın tamamı borca gittiğinden
kocasının 11 yıllık öğretmen olan oğlunun cebine her gün 2 milyon
lira minibüs parası koyduğunu ifade etti. Anne Bozoğlu, "Birinden
100 milyon istiyoruz, bir daha isteyemiyoruz. Oğlum 80 kilodan 60
kiloya düştü. Kimse derdimizi anlamıyor, kimseye bir şey
anlatamıyoruz. Dünyamız karardı" dedi. Oğlunun odasında ilaç
bulduğunu ve canına kıymasından korktuğunu dile getiren yaşlı
kadın, "Okula gittiğinde dönmesini yolda bekliyoruz, acaba bir şey
mi oldu diye. Her gün kapıya bir alacaklı dayanıyor; her gün bir
bankadan haciz kağıdı geliyor. Kefillerin telefonu susmak bilmiyor.
Onların da yuvası bozulacak. Ben çocuğumun hayatından
endişeleniyorum. Onun başına bir şey gelirse hiçbirimiz
yaşayamayız. Gece yatarken tedirgin oluyorum. Yatağına gidip kulak
veriyorum, dinliyorum. Bakıyorum nefes alıyor mu diye. Her gün
haberlerde 'Falan subay, falan kişi intihar etti' deniyor. Neden
etti? Boşuna mı intihar etti? Veriyorlar böyle insanlara kartı,
'Kaç lira maaş alıyorsun, neyin var, neyin yok?' demiyorlar. Buna
bir çare bulsunlar" diye konuştu. Baba Hasan Bozoğlu da ne olduysa
1 yıl içinde olup bittiğini belirterek, "Emekli olduğumda 150 metre
kare bir ev almıştım. Evimi sattım 18 milyar liraya. Sağdan soldan
yine para bulup verdik. Ama bittiği biteceği yok. Borç yine 40
milyar lira oldu. Daha da fazlalaşıyor. Bu çocuk uyuyuncaya kadar
ben sabaha kadar evin içinde geziyorum. Kendine bir şey yapacak
diye korkuyorum. 73 yaşındayım, daha bu durumda kendimi görmedim.
Kahvede görenler bana 'Öğretmen oğlun var, şu var, bu var'
diyorlar. Bir şey diyemiyorum. Bazen kahveciden çocuğun cebine
koymak için 5 milyon alıyorum. Ne yapayım, yapacak bir şeyim yok"
şeklinde konuştu.