Bu ne rezalet
Abone olGörme engelli sporcuların Edirne'de yaptıkları kamp tam anlamıyla rezaletti. Yetkililerin duyarsızlığı sporculara zor anlar yaşattı.
Ama nasıl kamp! Bir odada 3 kişi... Kalorifer yok, sıcak
su yok, duş yok, kahvaltı yok, yemek yok, doktor yok, ilaç yok,
arayan soran yok...
Bir olimpiyat yılı daha futbolun kuru gürültüsü arasında heba olup
gidiyor. Temmuz-Ağustos’ta 2012 Londra Olimpiyat Oyunları, ardından
da Ağustos-Eylül’de 2012 Londra Paralimpik Oyunları var. Gerek
olimpik, gerekse paralimpik sporcular oyunlara kota almak için
sınav üstüne sınav veriyorlar. Kota alanlar da çeşitli yerlerde
yapılan kamplarla harıl harıl çalışıyorlar. Gelin görün ki, hepsi
kaderine terk edilmiş gibi. Türkiye aylardır futboldaki şike,
teşvik, Süper Final vb. rezaletlerle yatıp kalkıyor. Hal böyle
olunca, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’na katılacak sporculara
dönüp bakan bile olmuyor.
EDİRNE PİDECİSİNDEN LONDRA'YA!
Lafı fazla uzatmadan Londra için gecesini gündüzüne katan bir
sporcu kafilesinin neler yaşadığına bir göz atalım: Görme
Engelliler Atletizm Milli Takımı 18 Nisan’da Edirne’de kampa girdi.
Kampın bitişi için planlanan tarih 10 Mayıs’tı. Kampta 13 sporcu
ile antrenörler ve kılavuz sporcular vardı. Kamp yeri için ise
Edirne Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün kamp tesislerinin hemen
yanındaki Atletizm Federasyonu’na ait tesis tahsis edilmişti. Bu,
onların üçüncü kampıydı. Kafile neşe içinde kampa başladı.
Gelgelelim, daha ilk günde işin rengi değişti. Zira bir odada 3
sporcu kalıyordu. Eşyalar odalara sığmıyor, malzemeler yerlere
saçılıyordu. Neyse denildi, katlanıldı! Ama sürprizler daha yeni
başlamıştı! Bir de baktılar ki, tesiste yemek çıkmıyor, hatta
kahvaltı da verilmiyordu. Zira anlaşma böyleydi! Çaresiz yemek için
tesisin karşısındaki bir pideci mesken tutuldu. Görme engelli
sporcular her gün bir kaç kez yolun karşısına geçmek zorunda
kalıyor, arabaların arasından slalom yapıyorlardı! Pidecinin
menüsünde ne varsa onla yetinmek zorunda kalıyorlardı. La havle
çekildi, ama yapacak bir şey yoktu! Derken, iki gün sonra bu kez
kalorifer kazanından sorumlu görevli rahatsızlandı. Yerine de kimse
atanmadı! Üç kişi bir oda ile kahvaltı-yemek problemine bir de
sıcak suyun akmaması ve gece kaloriferlerin yanmaması eklendi.
Edirne’nin gece soğuğunu bilenler, bilir!
KAMP BURUNLARINDAN GELDİ
Bunlara da çaresizce boyun eğdi sporcular. Çünkü antrenman alanının
tesisin hemen yanı başında olması onlar için yeterince mutluluk
vericiydi! Bir kaç gün sonra bir sporcu sakatlandı. Kampta doktor
ve ambulans olmadığı için sporcu taksiyle hastaneye yetiştirildi.
Yapılan ilk müdahalenin ardından tedavisi için evine yollandı!
Kampta sadece bir masör vardı. O da ufak tefek sakatlıklara ancak
yetebiliyordu. Tabii bu arada, sporcuların alması gereken ergojenik
yardımlardan, vitaminlerden, minerallerden, mentörden,
diyetisyenden bahsetmek şu durumda abes kaçıyor. Şimdi diyeceksiniz
ki, yemek olmayan yerde diyetisyenden nasıl bahsedersin?
Haklısınız! Dil sürçmesi! Olan bitene daha fazla dayanamayan ve
kampı zamanından önce sonlandıran bu sporculardan 5’inin Paralimpik
kotası aldığını, kalanların da alma ihtimalinin devam ettiğini
eklersem, nasıl çarpıcı bir spor manzarası ile karşı karşıya
olduğumuz daha iyi anlaşılır. Şimdi bu çocuklar Londra’ya gidecek,
içlerinden en az bir ya da iki tanesinin madalya getirmesi güçlü
bir olasılık. Tüm bu yokluklara, yoksunluklara rağmen bunu
başardıkları takdirde bizler de onlarla gurur duyacağız, öyle mi?
Hangi hakla? Kimse boşuna heveslenmesin! Bu gurur sadece onların
olacak. Bize düşense, çağın gerisine itilmişliğimize ağıt yakmak
olmalıdır! Çünkü, gözleri görmeyen onlar değil, biziz!