Geçmiş depremlerden birkaç örnek...
Düzce'de deprem sonrasında yaklaşık 220 dava açıldı. Çürük
binalardan sorumlu tutanlar yargılanacaktı. Yargılandı da. Ama
binlerce kişinin öldüğü kentte hiç kimse ceza almadı. Örneğin
Ersoy Apartmanında 36 kişi ölmüştü, açılan dava zaman
aşımından düştü. Ömür hastanesinde 11 kişi ölmüştü , orada
da sorumluların imdadına zaman aşımı yetişti.
Kocaeli'de de durum çok farklı değil. Toplam 600 dava
açıldı. Çöken yüzlerce bina vardı ama sadece 12 kişi 10 ay hapis
cezasına çarptırıldı ve bunlardan sadece 6'sının cezası infaz
edildi. Halbuki Kocaeli'de Ubay Apartmanında 58 kişi
ölmüştü, müteahhit cezaevine bile girmedi. 316 kişinin öldüğü
Yüksel sitesinde 5 sanığa verilen çeşitli cezalar ertelendi. Yani
gerçekte kimse cezalandırılmadı.
Örnekleri Sakarya, Yalova, Gölcük için de çoğaltmak mümkün.
Yani geçmişte yapan yaptığı ile kaldı.
Şimdi yeni bir felaket var.
Yine yüzlerce insan çürük binaların kurbanı oldu. Deprem hafta
sonu olmasa, çöken okullar felaketin sonuçlarını çok daha
ağırlaştıracaktı, bereket çöken okullarda öğrenci yoktu.
Şu an mucizeler kenetliyor toplumu.
16 günlük Azra'nın enkaz altından çıkarılması, çıkarken
kurtarma ekiplerinin sevinçleri her şeyden önemli şu
anda.
Türkiye'nin dört bir yanında yardım için canla başla çalışan
insan görüntüleri acıları hafifletiyor.
Müge Anlı gibi faşizan kafalılara siyasi partilerin sert
eleştirileri, ayrımcı söylemlere prim verilmediğini göstermesi
nedeniyle umutlandırıyor.
Çadır dağıtımındaki sıkıntı, hükümetin önce reddettiği uluslar
arası yardımı üç gün sonra istemesi, hem de yardım etmek isteyen
ülkelerden çadır talep etmesi, koordinasyonda yaşanan sıkıntılar da
konuşulacak elbette.
Ama her şey bittiğinde bir muhasebe yapılacak.
Çürük binaların hesabını sormak için yola çıkılacak.
Bu kez sorar gibi yapmayalım.
Tekrar aynı acıları yaşamamak için...