Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Son 3 gündür gazetelerde okuduğum, ekranlarda izlediğim
haberlerdeki uçuk kaçık fikirleri hiç değiştirmeden sinemada
gösterime soksalar, yemin ediyorum gişe rekorları kırar.
Hatta komedi dalında almadık ödül bırakmaz. Anlattığımda
haksız olmadığıma siz de kanaat getireceksiniz.
Önceki gün babamla beraber Murat Bardakçı'nın Habertürk'te ekrana
gelen Tarihin Arka Odası isimli programını
izliyoruz. Ekrandaki besteci Erol Sayın isimli beyefendi konuşmaya
başlayınca ikimiz birden afalladık!
Noktasına virgülüne dokunmadan söylediklerini aynen
aktarıyorum:
"Bir gün Atatürk'ün ruhunu çağırdık. Kıbrıs'la ilgili bir
soru soracaktık. Bize celallendi, ‘Ne siz bulunduğumuz yere
çıkabilirsiniz ne de ben sizin olduğunuz yere inebilirim. Rahatsız
etmeyin’ dedi. Adeta kovaladı bizi, tersledi. Biz de korktuk bir
daha çağırmadık.."
Ama surat ifadesi nasıl ciddi, etrafındakilere nasıl "Şok
oldunuz deee mi?" bakışı fırlatıyor anlatamam! Yani sanki
çağırdığı taksici fırça atmış gibi gayet rahat bir şekilde,
anlatıyor da anlatıyor!
Babam önce bi kafasını kaşıdı, sonra sakalını sıvazladı. Gülerek,
"Ne oldu baba?" dedim.
"Yahu Allah bunun ocağını yıkmasın! Bu nasıl bir yalandı
böyle?" deyince dakikalarca nefessiz güldüm inanın!..
Haksız mı şimdi adam?
Besteci de olsanız, hayal dünyanızın bu kadar geniş olması normal
bir durum değil.
İşin garibi ne biliyor musunuz?
Toplumun inançlı kesimini eğitimsiz, kültürsüz diye aşağılayan
entel kesimin bu programa gelen yorumlarını internet sitelerinden
takip ettim.
Ciddi ciddi inanmışlar!
Haberi okuyanlar, sosyal medya üzerinden bana da soruyor,
"Böyle bir şey olabilir mi?" diye...
Olabilir tabi!!..
Besbelli ki adamı çağırdığı cin çarpmış! Onların çarpması iyi kafa
yapıyor. İnanmıyorsanız, gidin 40 yıllık tinerciye sorun,
"Ben böyle kafa görmedim. Cindir o cin" der!
Allah'tan program kısa sürdü. Hani dayım biraz daha imkan bulsa,
"Zaman zaman çağırıyoruz. Beraber pişti, okey falan
oynuyoruz. Ama biri taş çalınca celalleniyor, iskartaya
vuruyor" diyecek.
O derece yani!
Kendilerine naçizane bir başka öneride bulunacağım. Dayı biliyorsun
bu ülkede en geç gelen şey ambulans. İddiaya girerim sen 112'yi
ara, onlar bile ışın hızında gelir ama sadece senin icin!
Gelmezse ben de ne olayım..
Ha dayı unutuyordum!
Ruh çağırma şekli artık değişti!
Bundan böyle eğer yine ruh çağırma seansları yapacaksanız,
otekialem@com.tc'ye mail atıyorsunuz. Bu sistem
daha garantili üstelik. Karşıdaki gelmezse, seni öyle ya da böyle
muhakkak yanına alıyorlar!
***
Radikal yazarı Mescid'e
sızarsa...
Radikal ekinde yazan Nazan Özcan Hugga'ya gitmiş ve oradaki
izlenimlerini köşesine taşımış. Yazısının bir yerinde gördüğü
Mescid'i şöyle anlatıyor:
"Sinsice tuvaletin hemen yanından kadınlar mescidine
sızıyorum. Hedef iftar öncesi namaz kılan bir-iki kadınla
konuşabilmek. Aaaaa, mescitte kimse yok! Kapının karşısında iki-üç
musluk, apdes için. Yerler halı, iki – üç ferace de duvara asılmış,
raflara terlik ve başörtüsü koyulmuş. Namaz kılınacak yer, en fazla
üç kadını alır. Gene mi "negatif ayrımcılık" diyerek, erkek
mescidinin kapısından kafamı uzatıyorum, Evet, sinir!"
Ufo gören masum köylüden sonra Mescid gören masum yazarla karşı
karşıyayız!
Ezan okunmadan, Namaz kılanı arıyor hanımefendi
inanabiliyor musunuz?
Gerçi biz alışığız.
"Sigara yasağı niye getirildi biliyor musunuz. Daha çok insan
camilere gitsin" diyenleri, "Hac mevsimi yine
Kurban Bayramı'na denk geldi" diye durum tespiti
yapanları, Cuma'yı evinde kaza niyetine kılanları, elektrik
trafolarını gizli cami zannedip kameralarla basanları,
"Müezzin Ezan'ı minareye girerek okudu" diye
müthiş gözlemde bulunanları ve hatta, "Müezzin Ramazan gibi
maneviyatı yüksek bir ayda Ezan'ı neden 20 saniyede okuyup hızlıca
bitiriyor" diyen dahileri görmüştük..
Bu yeni bir tür!
Garibim, kendisine oynanan şakayı anlamamış!
Nazan ablacım...
Siz bilmezsiniz...
Bizim bu dinci kesim genelde "apdes" alıyor. Sonra
Mescid'e girip halıların altına saklanıyor. Giren yabancıları da
"ce'eeee" diye şakalıyorlar. Gülmece güldürmece,
kakara- kikiri derken hoop kayboluyorlar bu sefer de
"Trafihe" gidiyorlar.
Siz erken kaçtığınız için eğlenceden mahrum kalmışsınız!
Aramızda kalsın ama bunların çok tuhaf inanışları var!
"Apdes"e "Abdest",
"Trafih"e "Teravih" diyorlar.
Gecenin karanlığında "Savur" diye bir şey yiyolar!
Her yıl bu ayda genelde 16-17 saat aç kalıyor, akşam ezandan sonra
Namaz kılıyorlar!
Tuhaf geldi di mi?
Ya, öyle işte!
Bi de ablacığım siz durumu yanlış anlamışsınız. Mescid veya camiler
sızma yeri değil ki.. Bunun için barlara diskoteklere ve
meyhanelere gidiliyor genelde.
Apdessiz!
***
Levent Üzümcü Peygamber'e mi hakaret
etti?
Sabah önüme bir haber koydular. Haber dedikleri, Levent Üzümcü'nün
Hazreti Muhammed hakkında söylediği iddia edilen hakaret
sözleri:
Üzümcü Erdoğan'ı eleştirdiği twitinde, "Aranda 1600 yıl
fark olan bir adamla aynı zaman diliminde yaşamanın zorluğuna ilaç
olur mu demokrasi?" demiş.
Eğer Üzümcü 1600 yıl önce kimin yaşadığını tam hesaplayamamışsa,
bilmesini isterim ki o dönem galiba Firavun dönemiydi. O'nun
çocuğunun demokraSİSİ'ni de şu an Mısır'da sindire
sindire yaşıyoruz zaten.
Yok eğer derdi İslamiyet ve Hazreti Muhammed ise o zaman sormak
lazım beyefendiye?
Yahudi veya Hrıstiyan olsak, yılda sayıları yüzbinleri bulan
Müslümanları öldürsek acaba demokrasi gelir mi bu topraklara?
Ya da Mısır'daki "baltacılar"ın Türkiye'deki
versiyonu olan vandallarla bir olup yaksak, yıksak, yağmalasak,
darbecilik oynasak demokratik olur muyuz?
Yoksa hep beraber Atatürk'ün ruhunu mu çağırsak acaba?
Hı?