Cumhurbaşkanı Erdoğan, 100 günlük eylem planını açıkladı.
Planın detayları günlerdir her yerde yer aldığı için içeriğe pek
girmeyeceğim.
Birileri gibi açıklanan planı "Hiçbir şey yok, boş
vaatler" diye eleştirmeyi de, "Muhteşem
bir olay" diye övmeyi de düşünmüyorum.
Kamuoyu nasılsa icraata göre kanaat notunu verecektir. Benim
asıl üzerinde durmak istediğim iki nokta var.
Bunlardan birincisi, planda yer alan ama uygulanması durumunda
sıkıntı çıkaracak "hızlı yargı" meselesi. İkincisi ise eylem
planında olması gereken ama olmayan vaatler.
İlkinden başlayayım…
100 günlük acil eylem planında "Süreli
yargı" sistemine geçileceği sözü verildi. Yani bir
mahkeme, yargılamanan ne zaman başlayacağını ve ne zaman biteceğini
kamuoyuna önceden duyuracak.
Adalet Bakanlığı ne kadar irdeledi bilmiyorum. Ama benim
görebildiğim kadarıyla bu mesele ileride başımıza büyük sorunlar
açabilir.
Şöyle ki:
Mahkemelerin üzerindeki iş yükünü az çok hepimiz biliyoruz.
Bilmeyenler için söyleyeyim. Avrupa'nın neredeyse on katı. Her
bir hâkim günlük neredeyse 30-40 davaya bakıyor.
Bu kadar yoğun çalışan mahkemeler nasıl süre yarışı
yapacak?
Türkiye'de öyle zamanlar oluyor ki mahkemeler suç işleyen sanığı ya
da olaylara şahit olan tanığı bulup adaletin önüne çıkaramıyor. Pek
çok sanık ya da tanık hakkında "Görüldüğü yerde
gözaltına alınıp hakim karşısına çıkarılsın" kararı
çıkarılıyor.
Tabi görülebilirse...
Hal böyle olunca, bir davanın, sadece sanık ya da tanık bulunup
getirilemediği için aylarca uzadığı oluyor.
Yani böyle bir noktada mahkemelerin adalet dağıtmasına değil
de baktığı dava sayısına önem verilmesi, önümüzdeki dönemlerde pek
çok canlar yakabilir.
Fetö ihraçlarından dolayı zaten personel ve tecrübe sıkıntısı
yaşayan yargıda verilecek hızlı kararlar, beraberinde adaletsiz
kararları da getirebilir.
Çünkü devlet bu noktada, "Ne yaparsan yap, önündeki
davayı bir an önce bitir" diyerek hakimi farkında
olmadan sıkıştırıyor ki bu da mahkemelerin karar
açısından değil ama süre açısından baskı altına alındığı anlamına
geliyor.
Gelelim ikinci meseleye, yani eylem planında yer almayan
konulara...
AK parti hükümeti seçimlerden önce polislerin özlük haklarının ve
3600 ek göstergelerinin hemen çıkarılacağına dair teminat vermişti.
Fakat eylem planında bu teminatın ne zaman gerçekleştirileceğine
dair tek satır ayrıntı yok.
Aynı şey bazı diğer devlet memurları için de geçerli. Onların da
özlük hakları hakkında ayrıntı yok.
Ve tabi ki diğer sözler...
Mesela, emeklilikte yaşa takılanlar meselesinde de vatandaşa
verilen bir teminat vardı. O konuya da girilmediğini
görüyoruz.
AK Parti bugüne dek halka verdiği tüm sözleri yerine getirmiş bir
parti. Verdikleri sözleri enine sonunda yerine getireceklerine dair
inancım yüksek. Belki 100 günlük eylem planında yer almayan bu
konular, orta vadede çözülecek.
Bunları bilemiyorum.
Ama bildiğim şu ki önümüzdeki aylarda bir seçim var ve bu
konuları çok da uzun vadeye yaymamak gerekiyor.
Hazır muhalefet kendi derdine düşmüşken, bu vaatlerin birer ikişer
yerine getirilmesi gerekiyor.
Hem de en hızlı şekilde...