Bu hikayeye yürek dayanmaz!
Abone olKarısı terk edince, intikam almak için önce 10 yaşındaki oğlu Kaan'ı asarak öldüren arkasından kendisini de asan Lüleburgazlı iş adamı Şadan Altay'ın acılı eşi ilk kez konuştu...
Lüleburgazlı işadamı Şadan Altay ve 10 yaşındaki oğlu Kaan
tarlaların içinde bir ağaca asılı olarak bulunduğunda herkes
şaşırdı.
Fakat Şadan Bey'in eşi, Kaan'ın annesi Şerife Altay olayı duyunca önce inanamadı, dayanılmaz bir acıya boğuldu ama şaşırmadı.
Çünkü oğlunu asarak öldürenin öz babası Şadan Altay olduğunu anlamıştı.
Şadan Bey kendisini terk eden karısından intikam almak için önce oğlunu, sonra da kendini astı.
POLİS HİÇBİR BABA OĞLUNU ÖLDÜRMEZ DEDİ
AMA...
Aslında baba-oğul polis tarafından aranıyordu, çünkü Şerife Altay bir gün önce polise başvurmuş, eşinin oğulları Kaan ile ortadan kaybolduğunu ve Şadan Bey'in evladını öldürebileceğini ağlayarak, defalarca anlatmıştı. Ama polisler onu teskin etti.
"Hiçbir baba oğlunu öldürmez, merak etme," dediler.
Maalesef yanıldılar, o baba Kaan'ı öldürdü ve hep istediği gibi eşi Şerife'yi yangına attı. Şerife Altay, 11 yıllık evliliğini ve dünyasını yıkan olayları
Fotoğraflarda gayet mutlu bir aile gibi görünüyorsunuz... Bu olay nasıl oldu?
- Evet, ama sadece düğünfotoğraflarında öyle görünüyoruz. Diğer fotoğraflarda yüzüme dikkat ederseniz, mutsuzluğum görünür aslında... Çünkü ilk evlendiğimiz günden beri şiddet görüyorum ben. Eşimin psikolojik sorunları vardı, ama bunu kabul etmiyordu. Sonunda benim psikolojim bozuldu, ben tedavi gördüm. Bu sefer bana ruh hastası muamelesi yaptı.- Bu durumu neden kabul ettiniz?
- Hep 'Belki düzelir,' dedim, ama hep daha kötüye gitti. Ona 'Ruh hastası sensin. Bardak, tabak kıran, bağırıp çağıran, çocuğu döven sensin,' diyordum ama faydası yok. Hiç unutmam, çocuğum iki yaşındaydı. Kucağımda ağlıyordu. Aldı ve koltuğa fırlattı. Kızdı ağlamasına... Çocuğa da zarar veriyordu yani.
- Eşinizle nasıl tanıştınız?
- Aynı iş yerinde çalışıyorduk. Tanıştık, iki ay flört ettik, bir
ay sonra nişanlandık. Bir yıl sonra
- İlk şiddeti ne zaman yaşadınız?
- Henüz nişanlıydık, Çorlu'da beni sokakta dövdü... Hava soğuktu, o
bir yerlerde oturalım istiyordu. Ama işsizdi, ben de parası
gitmesin diye dolaşalım dedim. Teyzemin evi oradaydı;
'İstersen oraya gidelim,' dedim. 'Senin
yüzünden sokaklarda üşüdüm,' diyerek beni sokağın
ortasında, saçlarımdan sürükleyerek dövdü.
- Peki neden ayrılmadınız o zaman?
- Nişanlıydık, ama nikahımız kıyılmıştı. Olacaklar varmış demek
ki... Ailesi de ona destek çıkmadı. Ailesi köstekti bize,
psikolojisini iyice bozuyorlardı. Beni sevmediler. Daha
nişanlıyken, beni hırsızlıkla suçladılar. O da ailesinden çok
etkileniyordu. Ve hiç benim arkamda durmadı eşim. Eşimin ailesiyle
altlı üstlü oturuyorduk, o beni döverdi, kafamı duvarlara çarpardı.
'Artık öleyim,' dediğim oldu, o derece ama onlar
gelip beni kurtarmazdı.
ÇOCUĞUM BABASINDAN KORKUYORDU
- Hiç ayrılmayı denemediniz mi?
- Denemez miyim? Bir yerden sonra olmayacağını anladım. Bana çok
bağlıydı. Saplantılıydı. Beni ve çocuğumu öldürmekle tehdit
ediyordu. Ve sonunda yaptı da! Üç yıl önce evden ayrıldım, ailemin
yanına geldim. Ailem de artık ayrılmam gerektiğini anlamıştı, ona
ters davrandılar. Ama camdan, kapıdan ayrılmadı, telefon etti,
yalvardı. Kaçamıyordum ondan. Sonra pişman olduğunu düşünüp eve
döndüm. Fakat bu kez öfkesini çocuktan çıkarıyordu. Vuruyordu
çocuğa...
- Çocuğunu sevmiyor muydu?
- Çok sevmiyordu. İlgilenmezdi çocukla. Çocuk da onun arabasının
sesini duyunca huzursuz oluyordu. Hemen televizyonu, bilgisayarı
kapatırdı, çünkü Şadan kızıyordu. 'Babam geldi' diye telaşlanırdı.
Bir kere olsun çocuğuyla bisikletle gezmemiş biri... Hiç bakmadı
çocuğuna. Çocuğa tahammül edemiyordu. Kaan da bunu hissederdi.
Bebekken bile babasının kucağına gidince ağlamaya başlardı. Kaan
korku içinde yaşadı ve korku içinde öldü...
- Kötü bir baba gibi duruyor...
- Sevgisiz kalmış biriydi. Ailesi Almanya'da çalışıyordu. O da
orada doğmuş, ama burada anneannesinin yanında büyümüş. O sevgi
açlığını benimle ve benim ailemle giderdi. O yüzden bana böyle
bağlandı. Ben onun hem annesi, hem babası, hem sevgilisi oldum.
Sevgi istiyordu, ama sevdiklerine o kadar kötü davranıyordu ki.
Sonunda beni de kendinden soğuttu. Hamileyken de şiddet gördüm.
Karnıma vuruyordu sürekli.
- Ciddi olarak sizi öldürmeye teşebbüs etti
mi?
- Beş yıl önce denedi. Kardeşim askerden hatıra olarak bir kasatura
getirmişti. O gün yine çok bağırıyor, küfürler ediyordu. Dedim ki
'Bunları savcılığa söylesem, suçlu durumuna düşersin'. Çok kızdı,
beni koltuğa itti, kasaturayı boğazıma dayadı. Kalın tarafını
dayamış, ama ben can havliyle anlamıyorum. Kendimi kurtarmak için
bıçağa saldırdım ve bütün ellerim kesildi.
- Boğazınıza bıçak dayadıktan sonra eve geri döndünüz
mü?
- Biraz da ailemin isteğiyle döndüm. Ben suçlanıyordum bu
durumda... Ama yaşadıklarımı ben biliyordum. Sekiz ay dayandım ve
tekrar ailemin evine döndüm.
- Çocuk şahit oluyor muydu bütün bunlara?
- Evet, hepsine şahit oluyordu. Derslerini yapamıyor,
çalışamıyordu. Ama güçlü bir çocuktu, aynı benim gibi.
- Savcılığa şikayet ettiniz mi?
- Zaten en son şikayet ettim diye bunlar oldu. İntikam aldı
benden.
- Böyle bir şeyi nasıl yaptı, çocuğunu nasıl
öldürdü?
- Psikolojisi bozuktu, ayrılmayı kabul etmiyordu... Aklında hep
birini öldürmek, şiddete eğilimi hep vardı.
ANNEM KORKUDAN ÇOCUĞU GÖNDERMİŞ
- Çocuğu nasıl verdiniz ona?
- Ben yoktum, çarşıdaydım. Annemi aramış, o da korkudan çocuğu
göndermiş. Herkes ondan korkuyordu.
- Aklınıza böyle bir şey yapacağı gelir
miydi?
- Ben beş aydır ailemin evindeyim. 14 Şubat'ta evden ayrıldım. Bir
gün bizi Tekirdağ'a yemeğe götürdü. 'Şirket bana araba
verdi, çocuk hava alsın,' dedi. Oysa bizi kandırmak için
arabayı kiralamış. Yemek yedik, gezdik. Çocuk da yanımızda. Dönüşte
bir köye, bir tarlaya girdi. Arabanın ışıklarını, benim
telefonlarımı kapattı. Sonra silahını çıkardı:
'Buradan geri dönüş yok, her şey bitecek Şerife,' dedi. Onu ikna edene kadar ecel terleri döktüm. Çocuk da arabada. Sonra çok pişman oldu vazgeçtiği için. Planı yapmıştı yani... 'Çocuğu da, seni de, kendimi de öldüreceğim,' dedi.
- Çocuk ne dedi o olaydan sonra?
- Korktu ve hep başkalarından gizledi. Babasını korumak istiyordu.
Çocuğumun çok güçlü bir psikolojisi vardı. Hayata tutundu, yine
okuluna gitti. O olayı unutmaya çalıştı. Ölüme de bile bile gitti
benim çocuğum. Anladı. Babasını tanıyordu, babasının bakışlarından,
ses tonundan ne olacağını anlamıştır. Çok olgun bir çocuktu. En
büyük sırlarımı ona anlatırdım ve saklardı. O benim gücümdü. Her
şeyim oydu. O da gidince... Şu an güçsüz, boş hissediyorum
kendimi...
- Çocuğu vermeseydiniz keşke...
- Planlı bir şeydi. Asıl derdi Kaan'ı kullanıp, beni de yanlarına
almaktı. Toplu katliam yapacaktı. Uzakta olsa da, bir şey
planladığını hissediyordum. Eşim Kaan'ı alıp ortadan kaybolduktan
sonra annemi arayıp 'Eve gelemem, gelirsem beni öldürecek,'
dedim. 'Ben olmazsam, çocuğuna zarar vermez. Beni dünyada bırakmaz;
beni de öldürür, öyle gideriz,' diye düşünüyordum. Böyle
bir şey yapabileceği aklıma gelmiyordu. Anneme söyleyip, hemen
karakola gidip her şeyi anlattım, ama çocuğumu kurtaramadım.
JANDARMA OĞLUMUN ASILDIĞI İPİ DE BANA VERDİ!
HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN DİĞER
SAYFAYI TIKLAYIN...[PAGE]- Ne dediniz
polise?
- 'Beni öldürecek,' dedim. Kesin öldürecekti. Şikayet ettim,
silahla tehdit ettiğini söyledim. Polis hemen arama kararı
çıkarttırdı. Evine baskın yaptılar, silahını aldılar. Ama onu ve
çocuğu bulamadılar. Oradan kaçmış. Bir daha gören olmadı. Saat
20.00'de aradım. 'Gel, senden boşanacağım,' dedi. 'Gelemem,
ben gidiyorum' dedim. 'Kaan'ı almayacak mısın?' dedi.
'Sende kalsın,' deyince çok şaşırdı. Ve bağırmaya
başladı: 'Neredeysen bir dakika içinde söyle, yoksa hem
çocuğu, hem kendimi öldüreceğim. Sen bu dünyada yan!'
- Sonra ne yaptınız?
- Tekrar aradım, oğlumla konuşmak istedim. Oğlum
'Anneeee!' diye haykırdı. Kriz geçiriyordu,
anlamıştı olacakları. Şadan 'Kaan kriz geçiriyor, hastaneye
götüreceğim,' dedi. O zaman anladım ne olduğunu; normal insanlar
konuşmak için kafeye gider, biz tarlaya gider arabanın içinde
konuşuruz! Dedim ki, 'Kaan'ı tarlaya götürmüştür'.
- Bu bilgiyi polise ilettiniz mi?
- Evet, tekrar karakola gittim, polise anlattım telefon
konuşmalarını: 'Hiçbir baba oğluna kıymaz,' dediler. Kıydı.
Silahını polis almıştı, ama aklıma geldi:
Bir kez hem beni, hem kendisini asmak istemişti. Yine ikna ederek kurtulmuştum. Üstelik o ip de oğlumu astığı iple aynı renkti. İçimden 'Asar bu çocuğu,' dedim ama dilim demedi. Hemen kardeşimi aradım. Çıktık, arabayla tarlaları aradık, ama bulamadık. Ertesi gün, jandarmaya gittim, başlarında bekliyorum, baskı yapıyorum. Ben oradayken haber geldi. Bulundular diye sevimdim, hemen kardeşimi arayıp haber verdim. Komutan 'Haberler kötü, öldüler' dedi. İnanmadım, ortalığı birbirine kattım. Hatta daha sonra 'Acaba Şadan canım yansın diye bana numara mı yaptırıyor' diye düşündüm.
- Eşinizin de ölmüş olması sizi nasıl
etkiliyor?
- Onun da ölmüş olması, içimi biraz ferahlatıyor. Ama zaten öyle
olmasaydı, ben de onu öldürürdüm...
EŞİM, HAKKIMDA DEDİKODU YAPTI
"Hakkımda dedikodu yapıyordu; Benim dostum varmış. Bana diyordu ki:
'Böyle bir şey varsa bile söyle, sen benim kabulümsün.' Ben
babamın evinden dışarı çıkmadım ki... Hâlâ herkesin gözü benim
üzerimde. Burada yaşanmaz. Ama ben çocuğumun mezarından uzaklaşmak
istemiyorum. Ben teyzemin oğluyla çarşıya çıksam; 'Bak gördün mü,'
diye suçlamada bulunacaklar. Burası da böyle bir yer diye hakkımda
dedikodu yapılıyor."
EŞİM ERKEKLERE MEYLİM OLDUĞUNU SÖYLÜYORDU
"Sürekli bir şeyler kurgulayıp, gelip bana hesap soruyor,
dövüyordu. Sonra da bu uydurduklarını insanlara yayıyordu.
Psikiyatriste gittik, kocam şöyle dedi: 'Eşim erkeklere meyilli.'
Doktor da şaşırdı. Dedim ki 'Böyle bir şey varsa, neden beni
bırakmıyorsun? Bu ne kadar ayıp bir şey', dedim. Elimden geleni
yaptım, başka ne yapabilirdim bilmiyorum, ama evladımı
kurtaramadım. Canım oğlum beni affetsin, onu kurtaramadım..."
BENİ HERKESTEN KISKANIYORDU
"Olaydan 15 gün önce eşim beni telefonla aradı. Çok kıskançtı. En
son kendi erkek kardeşinden beni kıskandı. Kardeşine de sormuş
'Aranızda bir şey vardı sizin, değil mi?' diye.
Çocuk başını eğmiş. O, bunu evet olarak anlamış. Bana sordu, kanım
dondu. 'Çocuk utandığı için öyle davranmıştır'
dedim. Bu olaydan sonra kesinlikle bu evliliği bitirmeye karar
verdim. Aslında daha önce anlamıştım. Yılbaşı yemeği için eşim,
ben, onun kardeşi ve benim kardeşim yemeğe çıktık. Ben oynamayı
severim, Şadan hiç sevmez. Kayınbiraderim bana eşlik etti. Orada
anladım kıskandığını. Düşünün artık."
BİZİM CANIMIZI YAKTILAR
Anneanne Birsen Hanım'ın gözyaşları hiç durmuyor. Torununu son
görüşü ise gözlerinin önünden gitmiyor:
"Bana 'Hadi anneanne,' dedi, el salladı, gitti. Son görüşüm oldu. 'Şadan çocuğu korkutma' dedim. Ben onu koynumda besledim, ben büyüttüm. Ciğerimi dağladılar, yaktılar bizi. Allah da onları yaksın. Ben onu cani gibi bir babanın evine nasıl yolladım..."
OĞLUMUN ASILDIĞI İPİ BANA VERDİLER
"O gece bir yerde kalmışlar, oğlumun kıyafetleri tozlanmış,
kirlenmişti. Jandarma oğlumun eşyalarıyla birlikte asıldığı ipi de
vermiş. Şadan'a bir mektup yazdım: 'Cani baba, evlat
katili, bu ipi sana getirdim, kıyamet gününe kadar bu ipe asılı
kal. 12 yıl elimden yediğin içtiğin her şey sana zehir olsun,' diye
yazdım o iple mezarına bağladım."