Bu fotoğraf herkesi tongaya düşürdü!
Abone olVatan gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Çelik, 1 Mayıs ile ilgili Twitter'da paylaşılan bir görüntüyü köşesine taşıdı ama...
Vatan si Ankara Temsilcisi Murat
Çelik'in bugünkü yazısında dün Twitter'a damga simitçi çocuk
fotoğrafı vardı. 1 Mayıs eylemleri sırasında simitleri yerlere
saçılan çocuk olarak paylaşılan fotoğraf aslında 2012 yılına aitti.
Murat Çelik de bir çok kişi gibi bu sosyal medya yalanına inandı ve
fotoğrafla ilgili duygusal bir yazı
yazdı.
Twitterda paylaşılan ve bir simitçi çocuğun yaşanan olaylar
sırasında devrilen simit tablası önünde gözyaşları içindeki
görüntüsü, "1 Mayıs eylemlerinden bir kare" diye hızla yayıldı.
Görenleri duygulandıran bu kareden Murat Çelik de etkilenmişti ve
köşesine taşıdı.
Gazeteciler.com'un haberine göre Murat Çelik ve Twitter
kullanıcıları bu sosyal medya yalanına bakın nasıl inandı.
SİMİTÇİ ÇOCUĞUN HALİ
"1 Mayıs eylemlerine polisin müdahalesi ile ortaya çıkan o can
sıkıcı, can yakıcı manzaraların arasında ‘acı ve çaresizliğin
fotoğrafı‘ olarak kazındı zihnimize simitçi çocuğun hâli."
diye anlatmış o fotoğrafları...
"O çocuk başkasının çocuğu olduğu sürece kafasını başka
yöne çeviriyor çoğunluk.
Çoğumuz insanlık dışı bir duyarsızlığa teslim olmuş
gidiyoruz.
O çocuğun bizim çocuğumuz olabileceği ihtimalini hiç
aklımıza getirmeden.
Aslında o çocuğun bizim de çocuğumuz olduğunu hiç
düşünmeden." diye eklemiş...
Hem doğru hem de duygu yüklü bir yazı, Murat Çelik'in yazısı. Ancak
küçük, ufacık bir sorun var.
Dün Twitter'da sıklıkla paylaşılan bu fotoğraf, aslında 3 Kasım
2012 günü Diyarbakır'da yaşanmıştı. Yani iki yıl önceki bir kare,
Murat Çelik'in ‘acı ve çaresizliğin
fotoğrafı‘ diye tanımladığı o kareler...
İşte Murat Çelik'in duygu yüklü o yazısı:
Bir çocuk...
Simitçi.
Simit satarak, kuruş hesabıyla para kazanıyor.
Kim bilir kaç kardeşinin karnı doyuyor onun kazandığı
kuruşlarla.
1 Mayıs eylemlerine polisin müdahalesi ile ortaya çıkan o can
sıkıcı, can yakıcı manzaraların arasında ‘acı ve
çaresizliğin fotoğrafı‘ olarak kazındı zihnimize
simitçi çocuğun hâli.
Ne olay yerinin bir önemi var, ne çocuğun
isminin.
Merak etmedim, araştırmadım.
Önemli değil çünkü.
Önemli olan şu:
Ekmek teknesi o tabla.
Karnını doyurmak, evine ekmek götürmek, yaşamak için simit
satmak zorunda o çocuk.
Kuruş kuruş sürülen yaşamını devam ettirebilmek için.
***
“Başka bazı yaşıtları gaz bombası kapsüllerine hedef olup
hayatını bile kaybederken, o tablasındaki simitleri kaybetti;
dolayısıyla kendini şanslı hissetsin” türünden ahkâm
kesecek olanınız çıkmaz öyle değil mi?
O göz yaşlarını, o hüznü, o çaresizliği bu tarz bir bakış açısı ile
yok saymazsınız değil mi?
Çünkü bazı başka yaşıtları da özel okullarda okuyor, markalardan
marka beğenemiyor giysilerini ayakkabılarını seçerken, yediği
önünde - yemediği arkasında bir yaşam sürüyor.
***
Olsa olsa 15 - 20 TL’lik bir sermaye çocuğun
kaybettiği.
Bazı başka çocukların günlük harçlığından az bir rakam.
Bazılarımız için bir öğle yemeğinde hesabın üstüne
bırakılan bahşiş. Bazıları için o bile değil.
Ama bir çocuğun dünyası o tabladaki 20 - 30 simit. O gün
için ‘her şey‘i.
Çaresizliği ondan zaten.
Gözünden yaşlar süzülürken, eline sünger alıp, yerden topladığı
simitleri silip, temizlemeye çalışması da ondan.
***
Neredeyse her gün bir çocuğumuzun başına bir kötülük
geliyor son dönemde.
Neredeyse her gün bir çocuğumuz ağlıyor. Ve maalesef birine biz
ağlıyoruz.
Daha kötüsü...
O çocuk başkasının çocuğu olduğu sürece kafasını başka yöne
çeviriyor çoğunluk.
Çoğumuz insanlık dışı bir duyarsızlığa teslim olmuş gidiyoruz.
O çocuğun bizim çocuğumuz olabileceği ihtimalini hiç
aklımıza getirmeden.
Aslında o çocuğun bizim de çocuğumuz olduğunu hiç düşünmeden.
Ne yazık ki böyle...