Oxford’da hukuk eğitimini tamamlayıp, yıllardır işçi sınıfının sinema perdesindeki sesi olmaya devam Ken Loach filmlerinin en göze çarpan yanları tamamen sıradan, günlük hayatın içinden karakterlere yer vermesi, işçi sınıfının sorunlarını dillendirmesi ve filmlerinde oldukça samimi bir atmosfer yaratabilmesi. Ken Loach filmlerini izlerken adeta kendinizi günlük hayatta bir arkadaşınızla dertleşir gibi hissediyor ve film süresince zamanın nasıl akıp gittiğini anlamıyorsunuz. Ken Loach’ın sinemaya kazandırdığı birbirinden etkileyici filmlerden bazılarını size öneriyoruz, bu vasıtayla belki de yeni favori filminizi keşfedersiniz… Düşen Kadın / Poor Cow (1967) Genç bir kadın olan Joy, hatalarla dolu bir hayat yaşamaktadır. Genç yaşta bir hırsızla evlenip çocuk sahibi olan Joy, kocası hapse düştükten sonra başka birisini bulur. Yine hırsızlık yapan bu yeni kişinin sonu da hapis olur. Bu noktadan sonra kendini iyiden iyiye kaybeden ve sürekli bu tip erkeklerle takılmaya başlayan Joy, bir gün oğlunun ortadan kaybolmasıyla kendine gelir ve hayatındaki asıl önemli olan şeyin ne olduğunu anlar. Kerkenez / Kes (1969) Okulda kabadayı, evde alakasız bir anne ve abisi tarafından dayak yiyen, işçi sınıfına ait bir Yorkshire çocuğu olan 15 yaşındaki Billy Casper, Kes adını verdiği bir şahini evcilleştirmeye ve eğitmeye başlamasıyla hayatında bir takım değişiklikler yaşar. İngilizce öğretmeni Mr. Farthing ve sınıf arkadaşları tarafından yardım alan ve yüreklendirilen Billy, sonunda şimdiye kadar farkında olmadığı bir tarafını keşfederek mutsuz varlığının amacını bulur, ta ki hayatının trajedisi meydana gelene kadar. Altı kez Cannes Film Festivali'nde büyük ödül alan ve İngiltere'nin en büyük yönetmenlerinden kabul edilen Ken Loach'ın ilk filmi olan Kes, aynı zamanda yönetmenin en önemli filmlerinden. Aile Hayatı / Family Life (1971) Genç bir kadın olan Janice, sıkıcı bir orta sınıfı hayatı sürdüren ve kızları ne zaman hayatta kendi yolunu bulmaya çalışsa 'hata yapacağını' düşünen, kısıtlayıcı ve muhafazakar anne babasıyla birlikte yaşamaktadır. Kendileri için katı bir yaşam kurmuş olan anne baba, önyargılarıyla yaşamakta ve çocuklarının her türlü isyankar davranışını düzeltmek gerektiğine inanmaktadır. Kızları hamile kaldığında onu kürtaja zorlarlar ve kız kürtajın yol açtığı duygusal ve zihinsel sonuçlar ile baş etmeyi beceremediğinde, ikiyüzlü bir tavır sergileyerek onu 'kendilerini üzmekle' suçlarlar. Bir kızları kaçıp kurtulmuştur; ama daha genç olanı hala evdedir ve iplerini koparamamaktadır. İkiyüzlü bir toplumun sert ve acı dolu portresini sunan bir başyapıt. Sandy Ratcliff, güçsüz ama çaba gösteren, ancak sonunda sistem tarafından yanlış anlamalarla yenilgiye uğratılan kız rolünde oldukça etkileyici. The Gamekeeper (1980) Barry Hines'ın 1975 tarihli ve aynı isimli romanından esinlenmiş olan The Gamekeeper eski çelik işçisi olan, şimdilerdeyse av alanı bekçiliği yapan George Purse karakterinin maceralarını anlatıyor. Evinin olduğu bölge ile çalışmak için gittiği köyün meydana getirdiği iki farklı dünya arasında bir gelip bir giden Purse, pek sevilmediği köy ortamında bir çok zorlukla karşılaşıyor. Looks and Smiles (1981) Green hayata uyum sağlamaya ve düzen içerisinde kendine bir yer edinmeye çalışan bir gençtir, ancak bunu bir türlü başaramamaktadır. Zaman geçtikçe olaylar iyice sarpa sarar, dünya artık bir sinirli ve öfkeli gence daha sahip olmuştur. Hidden Agenda (1990) Amerikan sivil hakları savunucusu olan bir avukatın İngilizler tarafından suikaste uğraması gündeme bomba gibi düşmüştür. Paul Sullivan, İngilizlerin yoğun baskılarına maruz kalan ve bu yüzden de uzunca bir dönem iç karışıklıklardan kurtulamayan Kuzey İrlanda bölgesinde avukatlık yapan bir politik aktivisttir. Gizemli bir şekilde suikaste uğramasının ardından geriye kalan tek şey kız arkadaşı ve bir iş arkadaşı olur. Davayı çözmesi için görevlendirilen Peter Kerrigan ve Ingrid Jessner’ın çabalarıyla cinayetin ardında yatan gizem çözülebilecek midir? Riff-Raff (1991) İşçi sınıfında geçen bir romantik komedi etiketiyle tanıtılan filmde, Londra'da hayat bulan bir aşkın hikayesi işleniyor. İnşaat firmasında çalışan bir işçi olan genç Stevie ile uyuşturucu bağımlısı, şarkıcı sevgilisinin öyküsünün anlatıldığı filmin başrollerinde Robert Carlyle ile Emer McCourt bulunuyor. Raining Stones (1993) Ailesi ve inançları arasında kalmış bir adam olan Bob, küçük kızına pahalı ve yeni bir elbise almak istemektedir. Süreç içerisinde inandığı değerler, para, yoksulluk ve din olgusunun çatışmasını hissedecek olan Bob, "kurtuluş" kavramına artık farklı bir anlam yükleme dönemine girecektir. Ladybird Ladybird (1994) Hikayesini gerçek hayattan alan filmde, farklı kocalardan toplam altı çocuk sahibi olan Maggie Conlan'ın, çocuklarını elinden alan sosyal hizmet görevlilerine ve yasalara karşı verdiği mücadele konu alınıyor. Farklı ırklara mensup 4 erkekten 4 ayrı çocuğu olan Liverpool'lu Maggie'nin sosyal hizmetler ile girdiği mücadeleyi konu eden filmde, kocalarından şiddet görmesi ve başka sıkıntılar nedeniyle Maggie uygunsuz bir anne olarak görülüyor ve çocuklarının velayetini ondan alınıyor, ama kahramanımız yılmadan mücadelesine devam ediyor. Ülke ve Özgürlük / Land and Freedom (1995) 'Land and Freedom' bizleri İspanya Sivil Savaşı'na götürüp güzel bir aşk hikayesine tanık ediyor. Genç ve işsiz bir komünist parti üyesi olan David nişanlısını da terk edip savaş mağduru İspanya'ya gönüllü olarak gitmeye karar verir. Ordunun gözde elemanlarından biri olur ve Blanca isimli bir anarşiste aşık olur. Birlikte eşitlik ve özgürlük için savaşırlar. Ta ki bir gün asıl düşmanın karşı tarafta değil, yakınlarında bir yerde olduğunu anlayana dek... İngiliz ve İspanyol ortak yapımı olan filmin yönetmen koltuğunda Ken Loach bulunuyor. Carla'nın Şarkısı / Carla's Song (1996) Carla, Glasgow'a sürgüne gönderilen genç bir Nikaragualı'dır. Ülkesinde karşılaştığı zorluklar ve kaos ortamı onu buradaki kurulu düzenini ve sevdiklerini bırakmaya itmiştir. Yeni şehri Glasgow'da İskoç bir otobüs şoförüyle karşılaştığında ise aşk onu beklemektedir. Birlikte güzel zamanlar geçiren ikili, Carla'yı bekleyen bir dönüm noktasıyla sarsılır. Evine dönmesi gereken Carla, hayatının en zor kararını vermek zorundadır. Benim Adım Joe / My Name Is Joe (1998) 40’larına merdiven dayamış Joe Kavanagh, Glaskow halkının çoğu gibi işsizlik ve niteliksiz işler arasında gidip gelmektedir. Eski bir alkolik olan Joe, aynı zamanda suç işlemeye eğilimli insanlardan oluşan bir futbol takımına da antrenörlük yapmaktadır. Bir gün, başını iş bulma kurumuyla beladan kurtaran sosyal hizmet görevlisi hemşire Sarah ile tanışır ve ikisi arasında kırılgan bir romans başlar. Ekmek ve Güller / Bread and Roses (2000) Bu filmde, bir grup göçmen işçinin patronlarına karşı başlatmış oldukları milyon dolarlık mücadenin ilginç serüveni beyazperdeye aktarılıyor. Ülkeye yasadışı yollarla yeni giriş yapmış olan Maya, Los Angeles’daki ofis binasında hizmetli olarak kendisine bir iş bulur. Ancak çalışma şartlarının zorluğundan dehşete düşen Maya, Sam ile birlikte iş birliği yaparak, adi bir kapitalist olan zalim patronuna karşı girişilen mücadeleye katılır. Örgütlü halkı hiç bir kuvvet yenemez ilkesinin uygulandığı "Ekmek ve Güller", Marksist filmlerden birisi olarak dikkat çekiyor. Emekçiler / The Navigators (2001) Demiryollarını ve istasyonları bir şirket devralır. Yıllardır yerel tren deposunda çalışan demiryolu işçilerine, becerilerini rekabete açık bir pazarda satmaları gerektiği söylenir. Yeni rejimde öncelik müşterilerde ve şirketin kar etmesindedir. Bu, demiryolcuların yaşamında büyük bir değişiklik demektir. Afili Delikanlı / Sweet Sixteen (2002) Afili Delikanlı, devrimci yönetmen Ken Loach'un bir kenar mahalle delikanlısının zorlu yaşamı üzerinden kurguladığı yine Loach'un kendine has duyarlı yaklaşımıyla beyazperde'ye aktardığı sıra dışı bir film. Glasgow’da yoğun bir hayat mücadelesinin verildiği bölgede çekilen filmde, annesi hapiste olan Liam'ın dramına şahit olacağız. Liam, sefil yaşamından uzaklaşmak ve anlamını bilmediği aile ortamı için yanıp tutuşmaktadır. Ailesindeki bütün kemirgenlere rağmen, yeniden bir aile yaratmaya karar verir. On altıncı doğum gününde annesi içeriden çıkacak ve yeniden eve dönecektir. O güne kadar Liam, hazırlıklara başlamaya karar verir. Fakat bunun için para gerekmektedir ve önündeki bütün yollar, o nefret ettiği yasadışı sona doğru Liam'ı sürüklemektedir. "Afili Delikanlı", 2002 Cannes Film Festivali'nde en iyi senaryo ödülünü kazandı. Duygudan da Öte / Ae Fond Kiss... (2004) İşçi sınıfının bir numaralı yönetmeni Ken Loach, bu defa sınıf çelişkilerinin yanı sıra "göçmenlik", din çatışkıları gibi, modern zamanın kimlik sorunlarına el atıyor. Glasgow’un kaliteli gece klüplerinde DJ’lik yapan Kasım, Pakistan’dan göç etmiş bir ailenin oğludur. Kız kardeşinin müzik öğretmeni Roisin ile tanışınca hayatı tamamen değişir. Birbirlerine sırılsıklam aşık olan iki genç, ailelerinin kültür farkını aşabilmek için sert duvarları yıkmak zorunda kalacaklardır. Tabi ki bu kolay olmayacaktır. Özellikle Kasım'ın ultra muhafazakar ve tabiri caizse "yobaz" babası ile çelişkileri yürek yakan cinstendir... Çünkü Kasım’in ailesi, geleneklerine ve dinlerine abartılı derecede bağlı bir yaşam sürmektedir. Roisin’in ailesi ise sıkı bir Katolik’tir. Kasım, ailesinin Müslüman olmayan beyaz bir kadını, Roisin de ailesinin Müslüman bir Asyalıyı kabul etmeyeceğini bilmektedir. Duygudan da öte olan bu durumu engelleyemezler ve ilişkileri ortaya çıktığında yaşanan kültür çatışmalarının boyutu, çok ileri noktalara varır. Biletler / Tickets (2005) Roma'ya giden şehirlerarası bir tren ve yolcuları... Bir profesörün, biletlerini ayarlayan kadını ve onunla yaşamayı hayal ettiği aşkı düşünerek geçirdiği yolculuğu... Bir generalin karısının, refakatçisi olan gençle olan yolculuğu... Maç izlemeye giden üç İskoç genci, Arnavut mülteci bir aile ve iki grubun bilet kavgasıyla süren yolculukları... Üç ayrı ana hikayeden oluşan, üç ayrı yönetmenin eseri olan Tickets; hoşgörü, merhamet, yardımseverlik, yoksulluk, hayal üzerine kurulmuş uluslararası bir film. Filmde çeşitli ülkelerden, ırklardan, kültürlerden gelen insanların birbirleriyle olan ilişkileri izliyoruz. İtalyan Ermanno Olmi, İranlı Abbas Kiarostami ve İngiliz Ken Loach'un yönettikleri film, yönetmenlerin kendilerine ait bölümleri ayrı ayrı çekmesiyle oluşturulmuş. Özgürlük Rüzgarı / The Wind That Shakes The Barley (2006) 1920'li yılların ortaları... İrlanda, halen İngiltere'nin bir parçası ve koloni olarak varlığını sürdürmektedir. İngiliz askerlerin İrlanda halkına yaptığı eziyetler de halan dinmemiştir. Damien bu vahşete şahitlik eden binlerce insandan biridir. Bir süre sonra kendisini bu şiddete karşı bir şeyler yapmak zorunda hisseder. Bunun üzerine İrlandalı cumhuriyetçilerin yanına gider. Ancak barış ve barışın getireceği yeni acılar yakındır. Ken Loach'un son dönemde çektiği en önemli filmlerden biri olan Özgürlük Rüzgarı, 2006 yılında Cannes'da Altın Palmiye'nin de sahibi olmuştu. İşte Özgür Dünya / It's A Free World (2007) Angie'ye, çalıştığı büroda sistematik mobbing uygulaması yapılmaktadır. İş yerinde gördüğü kötü muameleden bıkmış olan ve oğlunun geleceği için endişe eden Essexli genç kadın Angie, günün birinde kendi işini kurmaya karar vererek tüm bu baskılara boyun eğmeyeceğini ilan eder. Londra'da bir barın arka tarafında kurduğu ofiste göçmen işçilere iş bulmaya başlayan Angie, başarı ve servet basamaklarını tırmanırken, dünyayı döndüren para illetiyle de ne kadar ileri gidebildiğinin farkına varır. Hayata Çalım At / Looking For Eric (2009) Bir futbol fanatiği olan Eric postacıdır. Orta yaş krizi geçiriyor ve hayatı da her geçen gün daha kötü gidiyordur. Fakat bir gün oğlunun bir hapını içmesiyle efsane Eric Cantona sanrısına kavuşur. Cantona artık onun hayat koçudur. Tehlikeli Yol / Route Irish (2010) Usta İngiliz yönetmen Ken Loach'ın filmi, askerliklerini birlikte yapan Liverpool’lu iki çocukluk arkadaşı Fergus ve Frankie’nin öyküsünü anlatıyor. 2004’te terhislerinden sonra çok yüksek bir maaş teklifini reddedemeyen iki arkadaş, Irak’ta özel bir güvenlik firmasında çalışmaya başlar. Frankie 2007’de, savaşta en tehlikeli bölge olan ve Bağdat Havaalanı’nı ABD ile İngiliz ana üslerinin bulunduğu Yeşil Bölge’ye bağlayan 'Route Irish' adı verilen yolda öldürülünce Fergus, olayın basit bir tesadüften öte olduğunu düşünür ve hem öfke hem de intikam duygularıyla bu cinayeti araştırmaya başlar. Meleklerin Payı / Angels' Share (2012) Kız arkadaşı Leonie doğum yaptıktan sonra, oğlu Luke'u kucağına alan Robbie, ona kendisiyle aynı kaderi paylaşmayacağının sözünü verir. Zira hapse atılmaktan kıl payı kurtulmuştur ama bir kamu hizmetinde çalışması gerekmektedir. Bu görevi yerine getirirken Rhino, Albert ve Mo ile tanışır; hepsinin ortak noktası ise hüküm giydikleri için iyi bir iş bulmalarının imkansız olduğudur. Sıradaki plan gecikmeden gelir: hayatlarının sonuna kadar onları rahat ettirebilecek bir viski fabrikası soygunu! '45 Ruhu / The Spirit of '45 (2013) Britanya tarihinde önemli bir yeri olan 1945 yılı, savaş sonrası Britanya'nın yaralarını sarma ve tekrar birlik içerisinde olma zamanıdır. Dönemin ruhu gereği ise insanlar birer kardeş gibi bir araya gelip bir birliktelik ruhu oluşturmalıdır. Bu birliktelik ruhu her şeyin daha adil ve birlik içerisinde olabilmesi için önemli bir adımdır. Dönemin ruhunu sosyal ve politik olarak ele alıp işleyen yapıt, "'45 ruhu"nu önemli ses kayıtları ve röportajlarla derinleştiriyor. Özgürlük Dansı / Jimmy's Hall (2014) Aktivist Jimmy Gralton, yaşadığı kasabada açtığı halk salonuyla ifade özgürlüğünün imkansız olduğu bir dönemde, çevre halkın bir araya gelip çeşitli konular üzerinde tartışabileceği, öğrenebileceği, kendilerini ifade edebileceği bir ortam yaratmış olur. Giderek popülerliği artan bu mekan, başta Katolik Kilisesi olmak üzere bazı çevrelerin tepki ve sansürüyle karşılaşır. Jimmy Gralton bu nedenle hayatının on yılını Amerika'da sürgünde geçirir ve 1932 yılında evine geri döndüğünde farklı bir İrlanda'yla karşılaşır. Amacı ailesinin çiftliğinin bakımını sürdürmek ve annesine yardımcı olmaktır. Ancak on yıl önce yarıda bırakmış olduğu hikaye devam edecektir. Her ne kadar kilise ve toprak sahipleri gibi eski düşmanlarıyla yeniden karşı karşıya gelmeyi istemese de şartlar bu yüzleşmeyi zorunlu kılar. Gralton, salonu yeniden açar ve ünü tekrar büyük bir hızla yayılmaya başlar. Ne var ki Jimmy ve yenilikçi fikirlerinin günbegün artan etkisinden rahatsız olacak önemli bir kesim vardır...