Taraf yazarı Yıldıray Oğur, Mısır'da dolaşıma giren Hüsnü Mubarek fıkralarını derledi. Fıkralar hem güldürüyor hem de düşündürüyor... İşte sadece Mısırlılar'ın değil dünyanın kıkır kıkır güldüğü Mubarek fıkraları... Tanrı “Ben size iki gün sonra dünyanın sonunun geleceğini bildirmek için geldim. Gidin halklarınıza haber verin bunu” demiş ve ortadan kaybolmuş. Üç lider başkentlerine geri dönmüş ve televizyonlardan halklarına seslenmiş. Beyaz Saray’dan halkına seslenen Obama “sevgili Amerikalılar. Size bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber Tanrı’nın varlığını sizin için doğruladım. Kötü haber ise Tanrı bana iki gün sonra dünyanın sonunun geleceğini söyledi” demiş. Putin televizyona çıkmış: “Rus Halkı. Çok üzgünüm size kötü iki haberim var. Birincisi Tanrı var, yani geçen yüzyıl inandığınız herşey yanlış. İkincisi dünyanın iki günlük ömrü var.” Ve Kahire. Mübarek televizyondan Mısırlılara sesleniyor: “Mısırlılar, size iki harika haberi vermek için televizyona çıktım. İlk olarak Tanrı ile çok önemli bir buluşmadan geliyorum. İkinci iyi haber o bana dünyanın sonuna kadar sizin başkanınız olarak kalacağımı söyledi.” Kahire sokaklarında her gün bir yenisi üretilen Mübarek fıkralarından sadece biri bu. Bugün fıkradaki Tanrı vaadini tutamadıysa (eğer dünyanın sonuna gelmemişsek tabii) bunda nüktedan Mısırlıların ellerinde kalan tek muhalefet aracı mizahı maharetle kullanmalarının payı büyük. Mısırlıların nüktedanlığı Firavunlardan beridir meşhur. Mısırlıların Firavunları ağa yakalanmış balık, küçük kız gibi çizdikleri 4600 yıllık papirüsler var. Sırf fazla şakacılar ve mahkemenin ciddiyetini bozuyorlar diye Romalılar Mısırlı avukatların davalara girmesini yasaklamış. İbn Haldun da 14. yüzyılda yazdığı Mukaddime’sinde Mısırlılar için fazla neşeli ve saygısız demiş. Mısır’da internet üzerinden örgütlenen muhalif sitelerde öfkeden çok mizah hâkim. Ülkedeki en büyük muhalif hareketlerden biri olan Kifaye, Genç Sivil taktiklerle eylemler yapıyor. Tüm bu dalga geçmelerin, kıkırdaşmaların Mübarek’i, “Seni döktüğün kanda boğacağız” türü bir öfke patlamasından daha çok korkuttuğunun en iyi örneği La Vache Qui Rit’nin başına gelenler. Fransız eritilmiş peynir markası La Vache Qui Rit’nin (lavaşkiri dersem tanırsınız) sembolü malum gülen bir inek. 1970’lerde Mısır marketlerinde bu gülen inekli paketleri görenler basmış kahkahayı: Ya, bu inek Mübarek’e benziyor. Her yere yayılan kıkırtı sesi Kahire’deki saraylara kadar ulaşınca ülkede La Vache Qui Rit’nin satışı yasaklanmış. Ama muhalifler aralarında (eğer üçüncü kişi jurnalci değilse) Mübarek’ten hâlâ “inek” diye bahsetmekteler... Her yere yayılan kıkırtı sesi Kahire’deki saraylara kadar ulaşınca ülkede La Vache Qui Rit’nin satışı yasaklanmış. Ama muhalifler aralarında (eğer üçüncü kişi jurnalci değilse) Mübarek’ten hâlâ “inek” diye bahsetmekteler... Pek çok fıkrası da var bunun. Mesela Kahireli bir taksici arabasına binen yabancıya sormuş. Ya anlamadığım bir şey var. Bu Hindistan Cumhurbaşkanı Rajiv Gandi geçen bir toplantıda bütün liderlerle tokalaşıp neden bizim Mübarek’in önünde eğildi, biliyor musun? Daha sertini 2000’li yıllarda ODTÜ’de tanıştığım Mısırlı arkadaşımdan duymuştum: Nasır Başkan olduğunda, Başkan Yardımcılığı’na günün birinde kendisine rakip çıkmasın diye ondan daha az zeki birini yardımcı yapmak istedi. Enver Sedat’ı buldu. Enver Sedat da Başkan olduğunda Nasır’la aynı gerekçeyle kendisine yardımcı olarak Hüsnü Mübarek’i seçti. Hüsnü Mübarek’in bir yardımcısı yok. Çünkü Mısır’da ondan daha aptalı yok. Mısır’da hep Mübarek’in kazandığı seçimlerle ilgili sokaklarda çok popüler olan bir başka fıkra daha: Clinton bir gün Mübarek’i ziyaret etmiş. “Ya, Başkan” demiş, “size çok özeniyorum. Bizde seçim sonuçları günlerce belli olamayabiliyor. He türlü teknolojiyi kullanıyoruz ama bir türlü bu işi beceremiyoruz. Sizde ne güzel, sonuçlar sandığın kapanmasından birkaç saat sonra belli oluyor. Nasıl yapıyorsunuz bunu? Sizinkiler gelip bizim seçimler için de çalışsa ya” demiş. “Hay hay” diyen Mübarek ekibini ABD seçimlerine göndermiş. Seçimler yapılmış. Birkaç saat sonra Mısırlı seçim uzmanları sonucu açıklamışlar: Yüzde 90 ile Hüsnü Mübarek kazandı. Bir gün Tanrı Azrail’i yanına çağırmış “zamanı geldi git Hüsnü Mübarek’i getir” bana demiş. Azrail korkarak “emin misiniz,” diye sormuş. Tanrı “tabii ki, git getir bana onun ruhunu” diye ısrar etmiş. Azrail cennetten Kahire Sarayı’na gitmiş. Tam koridorda yürürken askerler onu yakalayıp bir hücreye atmışlar. Günlerce dövmüşler, işkence etmişler. Aylar sonra serbest bırakılan Azrail perişan halde cennete geri dönmüş. Tanrı onu böyle görünce sormuş: “Ne oldu sana böyle?” Azrail, “Mısırlı askerler beni dövdü, bana işkence ettiler. Sonra da buraya geri gönderdiler” deyince Tanrı’nın rengi atmış, korkarak sormuş: “Onlara seni oraya benim gönderdiğimi söyledin mi?” En favorim olanını sona sakladım. Yine bir gün Azrail Mübarek’in yanına gelmiş. “Hadi Hüsnü halkına evlada de artık” demiş. Mübarek sormuş: “Neden, nereye gidiyorlar ki?” Galiba bu kez Mübarek’in gitme vakti geldi. Giderken halkına elveda demeye kalkarsa nüktedan Mısırlıların ona ne diyeceğini yazının tamamını yeniden hatırlayıp siz tahmin edin...