Bu eğitimle AB'ye giremeyiz!
Abone olAB'ye girmek için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapan Türkiye, eğitim konusunda büyük eksiklik yaşıyor. Eğitim seviyesi, AB ülkelerine oranla çok düşük.
Mehmet Ali BİRAND, başlıklı yazısında Türkiye'nin eğitim
seviyesini gözler önüne serdi.
Salı günkü MANŞET (CNN TÜRK'te hergün 17:00'de) programında konuğum
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ti.
Çelik bilinmeyenleri açıklamadı. Sansasyon yaratacak konuşmalar da
yapmadı. Ancak Türkiye'nin geleceğine ışık tutan, bence son derece
önemli bir hazırlığın ayrıntılarını anlattı.
Şöyle anlatayım;
Türkiye her yıl yaklaşık 537 bin lise, 250 bin Üniversite mezunu
veriyor. Bu gençler ilerde ülkeyi yönetmek için yetiştiriliyorlar.
Kimi gazeteci, kimi bürokrat, kimi siyasetçi veya iş adamı oluyor.
Hayatımızı etkileyen kararlar alıyorlar.
Ancak gelin görün ki, biz bu gençlerimizi yetiştiremiyoruz.
Zira eğitim sistemimiz artık çağdışı kalmış durumda.
Gençlere en gereksiz bilgileri yüklüyoruz. Zorla ezberlettiriyoruz.
Düşüncelerini istemiyoruz. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi verdiğimiz
bilgiler de, en son 1967'de elden geçirilmiş. Soğuk savaş
kavramlarını, soğuk savaş değerlerini öğretiyoruz. Tarihimiz dahi 2
inci dünya savaşında duruyor. Yakın tarih öğretilmiyor.
Durum böyle olunca da, hem öğretmen, hem de öğrencinin önemli
bölümü, bugünün dünyasını yakalayamıyor. İçine kapanık, sürekli
kuşkucu, yabancıdan korkan, kendine güvenemeyen, Ulusalcı nesiller
üretiyoruz..
Daha da kötüsü, bu gençleri okul süresince yönlendiremiyoruz. Hepsi
üniversite mezunu olmak istiyor. O zaman genel bilgisi olan bir
işsiz ordusuyla karşı karşıya kalıyoruz. Genç adam yeteneklerini
dahi bilmeden bir yarıştan öbürüne koşuyor ve üniversiteden
çıktığında da şaşırıyor.
Bugün ülkemizin hangi alanına el atsanız karşımıza çıkan sorunların
temelinde, işte eğitim sistemimizin bu çarpıklığı yatıyor.
BU SİSTEMLE NE KÖY OLURUZ, NE KASABA
Bu sistemle yetiştirdiğimiz insanlar, Türkiye'yi 21 inci yüzyılda
ayakta tutamazlar. Hele Avrupa Birliğinin gerektireceği kaliteye
ulaşmamız söz konusu olamaz. Kavruk, içine kapalı bu toplumla,
bilgi çağına geçmiş bir dünya'da ancak sömürge kalırız. İşte asıl o
zaman egemenliğimiz kaybolur.
Allah aşkınıza TV'lerdeki açık oturumlara, konferanslardaki
konuşmalara, radyo ve basındaki tartışmalara bakın. Ne kadar
çağdışı kaldığımızı görmemeniz imkansızdır.
Milli Eğitim Bakanınına işte bunu sordum: Ne olacak bizim bu
halimiz?
Millyi Eğitim Bakanlığı –özellikle de Talim Terbiye Başkanlığı-
durumun farkında. Kedi pisliğini örter gibi davranmıyorlar.
Direnişle karşılaşıyorlar, baskı altına giriyorlar, ancak son
derece önemli de adımlar atıyorlar.
Yeterli mi?
Hayır.
Yine de harekete geçilmiş durumda.
Meyvaları da 10-15 yıl sonra alınmaya başlanacak.
YENİ SİSTEME HAZIRLIKLI OLALIM
Hüseyin Çelik'in çizdiği tablo başlangıç olsa dahi, yine de ümit
kapılarını açıyor.
2005-2006 eğitim yılında, bakın ne gibi yeniliklerle
karşılaşacağız:
1. Mekanlar yeniden düzenleniyorlar. Çocuklarımızın askeri kışlaya
benzeyen yerlerde değil, daha sıcak, daha tenha ve engellilere
yardımcı mekanlarda okumalarına öncelik verilecek.
2. Öğretmen ve öğrenciler bilgisayar ve internet bağlantısına
kavuşturuluyorlar.
3. Tarih, Edebiyat, Coğrafya, Matematik, Fen derslerinde müfredat
yeniden yazılıyor.
4. Ezbercilik yerine, düşünmeye zorlama, öğretmenin değil
öğrencinin egemen olduğu bir yönteme geçiliyor.
5. Orta okul'dan itibaren öğrencinin sosyal zekası, eğilimleri
saptanacak ve mesleki yönlendirmeye gidilecek.
EĞİTİMDE AĞIR AYAR YAPILIYOR
Türkiye, 2000'li yıllarda ayakta kalmak istiyorsa bu değişimi
gerçekleştirmek zorunda. Üstelik kimse kalkıp gizli gündem
arayışına girmemeli. Yapılmakta olan, Cumhuriyetin temel
ilkelerinin değiştirilmesi değil. En basitinden, Eğitimde "ağır bir
ayar yapılıyor."
İlk defa bu yıl bütçede en büyük arttırım payı Milli Eğitime
verildi. Önümüzdeki yıllarda bu oranların daha da artması
gerekiyor.
Beni en çok ne şaşırttı biliyor musunuz?
Böylesine önemli bir reform hareketinin kamuoyunda yeterince yankı
bulmaması. Sanki rutin, normal birşeyler yapılıyormuş gibi bir hava
esiyor.
Beyefendiler, hanımefendiler ilgilenin, çocuklarımızın geleceği söz
konusu. Kuzuların sessizliğinden kendinizi kurtarın...
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm
dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde
(www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde
(www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme
edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet
sitesinde (www.turkishdailynews.com) yayınlanmaktadır. )
YAZI:Mehmet Ali BİRAND