Bu da okur zarflama mı?
Abone ol'Tümgenaral Yılmaz' Vatan'dan çıktı. Ama Vakit hala Hürriyet diyor. İşte kanıtları...
Büyükanıt gazetecilerle yaptığı toplantıda kendini "Tümgeneral
Yılmaz" diye tanıtan bir gazetecinin askeri tugayı arayıp bilgi
aldığını anlatmış ve bu gazeteciyi yayın yönetmenine şikayet
ettiğini söylemişti.
Bu konuşma basında yer alınca köşe yazarları "Tümgeneral Yılmaz" avcılığına çıktı. Yazarların sürdüğü iz hep Hürriyet'e çıkıyordu.
Dün de Vakit Gazetesi Ertuğrul Özkök'ü manşetine taşıdı ve onun askere gözdağı verdiğini söyledi. Hatta gazete "Tümgeneral Yılmaz" kod adlı gazetecinin Hürriyet'te çalıştığından emindi.
Ancak cevabı yine dün Vatan Gazetesi Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu verdi: "O gazeteci bizde çalışıyordu ve kovuldu" açıklaması yaptı.
ÖZKÖK AKLANDIKLARI İÇİN MEMNUN
Bugün ise Ertuğrul Özkök "" diyerek, "Tümgenerel Yılmaz" kod
adlı gazetecinin kendi gazetelerinde çalışmadığının
kanıtlanmasından memnuniyetini yazdı.
VAKİT HALA HÜRRİYET DİYOR
Fakat Vakit Gazetesi'ni ikna etmek ne mümkün. Develioğlu'nun "o
gazeteci Vatan'da çalışıyor" itirafına rağmen, Vakit hala
"Tümgeneral Yılmaz'ın Hürriyet'de çalıştığını iddia ediyor.
Gazetenin köşe yazarı Ali İhsan Karahasanoğlu "Sakın bu da
"Okuyucuyu zarflama" olmasın!" diyor ve iddiasını
şöyle ıspatlamaya çalışıyor:
"Bu anlatımdan sonraki günün tüm gazete nüshalarına baktım.. Sadece
devlet gazetesi (Hürriyet'ten bahsediyor),
Büyükanıt’ın açıklamalarının bu kısmını görmezden gelmiş. Kocaman
gazetede, tek satır bile olsa “Tümgeneral Yılmaz” aldatmacası yer
almamış!
Adeta “suçlu benim” der gibi yani..
(...)
21 Ekim’de o menfur PKK baskını yaşanıyor. O gün, Vatan gazetesinin
bir muhabiri bölgedeki bir subayı arayıp bilgi almaya çalışıyor.
Genelkurmay o gün veya artesi günü olayın gerçek şeklini tespit
ediyor ve 22 Ekim, bilemediniz 23 Ekim’de Vatan gazetesinin genel
yayın yönetmeni ile görüşüp, sitemini bildiriyor.
Böyle bir durumda, olaydan 15 gün sonra, sayın Büyükanıt “etik dışı
bir olay yaşandı” dediğinde, Vatan gazetesi “Kim bu gazeteci?” diye
sorabilir mi?
Adama, “Bu ne pişkinlik kardeş?” demezler mi?
(...)
Bana öyle geliyorki; aslında o muhabir, Vatan
gazetesinde değil, patrona ait bir büyük gazetede, bir büyük
gazetecidir. Onun koruma altına alınması için küçük bir muhabir
gözden çıkarılması gerekiyordu. Bunun için de Tayfun beyden ricada
bulunuldu.. Tayfun bey de böyle bir “okuyucuyu zarflama” metodu
ile, olayı üstlenmiş göründü. Devlet gazetesi kurtarıldı."