İNTERNETHABER (DIŞ HABERLER) - Dünyanın iki süper gücü üzerinde hiçbir şey bitmeyen taşlık adalar yüzünden kapıştı. Sebep bizim Kardak vakasına benzese de altında milyar dolarla yatıyor. Çin ile Japonya arasındaki ada krizi büyüyor. Japonların Çin’de saldırıya uğraması üzerine Japon şirketleri, bu ülkedeki faaliyetlerini durdurdu. Çinli balıkçılar adaya çıkıp bayrak dikerken, Japonlar da misilleme yapıp adalara çıktı. Manzara bizim 90'larda Yunanistan ile yaşadığımız Kardak krizini andırıyor. Adalar üzerinde ot bitmeyen kayalıklardan ibaret gibi görünsede altlarında milyar dolarlık enerji depoları yer alıyor. Bunca kıyamet de zaten bu yüzden kopuyor. Peki kriz çıkaran bu adalar kime ait? İşte iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren o adalarla ilgili enteresan veriler. Adalardan bir çoğu neredeyse ıssız, taşlık bölgeler olsa da, biliminsanları dalgaların altında büyük ölçüde gaz ve yağ kaynağı olduğuna inanıyorlar. Çin'lilerin yaptığı bir hesaba göre Kuzey Çin Denizi'nde 213 milyar fıçılık yağ bulunuyor, ve eğer bu haber doğruysa Amerika Enerji Kaynakları İdaresi'nden alınan verilere göre bu kaynak Sudi Arabistan'dan sonra dünyanın en büyük yağ kaynağı olabilir. DİAYOU ADASI ; Doğu Çin Denizi'ndeki ıssız adaların çoğu Çin, Japonya ve Tayvan'a ait, Tokyo tarafından idare ediliyorlar. Çin'deki Diaoyu adası ve Japonya'yadaki Senkaku adasına sahip olmak demek büyük ölçüde yağ, mineral ve balık avlama olanağına sahip olmak demek. ÇİN'İN ADALARLA İLGİLİ İDDİASI ; Çin adaların kendi haritasında 1400'lerden beri var olduğunu iddia ediyor. Yüzyıllar boyunca Tayvan'ın bir parçası olarak yönetildiler, Çin'li balıklar içinse sadece bir avlanma alanıydı. Çin'lilerin iddiasına göre 1894-95 Çin-Japonya savaşındandan sonra adanın Tokyo egemenliğine girmesi için zorla imza atılmıştır. JAPONYA'NIN İDDİASI ; Japonlar ise 1890'da adanın incelemeleri başlamadan önce Çin'in ada üzerinde kontrolü olmadığını iddia ediyorlar. Tokyo 1895 yılında adaları resmi olarak kendi bölgesine dahil etmiştir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra 1951 senesinde yapılan San Francisco antlaşması nedeniyle Japonya adaları devretmiştir. Tokyo Valisi, Shintaro Ishihara, adaların bir kısmının bir Japon ailesine, yani Japonya'ya ait olduğunu gösteren 1890 senesine dayanan belgeler olduğunu söylüyor. Vali halkça açık bir satışla bu zengin adaların kamulaştırılması önerisinde bulundu. BAYRAK DİKİLDİ KRİZ PATLADI ; Kavga, 14 profesyonel Çinli eylemci adaya ayak bastığı için Japonya tarafından tutuklandıklarında alev aldı. Bir grup Japon milliyetçisi bir kaç gün sonra adaya Japon bayrağı dikerek tepkilerini gösterdi. Bu olayla birlikte patlayan kriz Çin'deki Japon işyerlerinin taşlanmasına kadar vardı. Bunun üzerine Çin'de faaliyet gösteren Nissan, Toyota, Honda, Mazda ve Panasonic gibi Japon sanayi devleri 2 gün süresince üretimi durdurma kararı verdi. İki ülke arasındaki yıllık ticaret hacmi tam 345 milyar dolar. Bu karara karşılık olaylar durmuş değil. Çin hükümeti de gösterileri teşvik ediyor. Japonlar ise adalara bayrak dikme yarışında Çinlilerden aşağı kalmıyor. Bölgedeki ihtilaf konusu olan tüm adalara çıkıp Japon bayrağı çektiler. Krizin sebebi tek bir ada değil. Diaoyu adası gibi bir kaç ada daha iki ülkenin arasını açmış durumda. Diğer adalarla ilgili durumu da sizlere aktaralım. Dokdo/ Takeshima adası ; Güney Kore'de bulunan Dokdo ve Japonya'da bulunan Takeshima adacıkları Kore yarımadasının doğusuna yakın bir bölgede bulunuyorlar. Japonya bu adaların kendilerine ait olduğunu uzun süredir savunuyorlar, fakat Koreliler 1945 senesinde Japonya'yla yaptıkları bağımsızlık savaşı sonrası adaların kendilerine verildiğini iddia ediyorlar. Bu adacıklar Güney Kore'nin ulusal bir gururu haline gelmiş bulunmakta. Seul adaları korumak için sahil güvenlik ve polis merkezi kurmuştur. Sadece 3 kişilik nüfusu olan adacıklar zengin balık çeşitliliği ve muhtemel doğal gaz kaynaklarıyla çevrili. Güney Kore Başbakan'ı Lee Myung-Bak gelenekleri yıkarak, adacıkları ziyaret eden ilk Başbakan olmak için adalara ziyarete gittiğinde gerilim arttı. Bu ziyaret sonucu, Japonya Seul'e bir büyük elçi gönderdi ve durumu Uluslararası Adalet Mahkemesi'ne götüreceklerini iddia etti. Paracel Adaları ; Güney Çin Denizi resiflerinde küçük bir ada topluluğu olan Paracel Adaları, zengin balık çeşitleri ve potansiyel yağ ve gaz kaynaklarıyla çevrilidir. Çin, Viyetnam ve Tayvan ada üzerinde hükümdarlık talep ediyorlar. Fakat 1974 yılında Pekin, batı adalarını elinde bulunduran Güney Viyetnam garnizonlarını alt ettiğinde Paracel Adaları'nı da ele geçirdi. Çin Woody Adalarına hava ve liman güvenliği de dahil, kendi askeri güçlerini yerleştirdi. Aynen Diaoyu ve Senkaku adalarında olduğu gibi, Tayvan yönetimi (resmi adıyla Çin Cumhuriyeti) Pekin'in adalara sahip olması konusunda ikna olmuş değil. Spratly Adaları ; Çin, Viyetnam, Tayvan, Malezya, Filipinler ve Brunei tarafından hükümdarlığı talep edilen adalar Güney Çin Denizi'nde, Filipinlerin güney limanına yakın bir yerde bulunuyor. Hükümdarlık talep eden ülkelerden bazıları adaya küçük askeri garnizonlar bile yerleştirmiş durumda. Bu takımada 100'den fazla ıssız adadan oluşuyor, ek olarak bir çok resif ve mercanadalar da bulunuyor. Adayı çevreleyen denizin dibinde ise önemli ölçüde yağ ve doğal gaz kaynağı olduğu tahmin ediliyor. Geçen yıl Çin ve Viyetnam arasındaki çekişme tehlikeli boyutlara ulaştı. Viyetnam, Çin devriye teknelerinin, Viyetnam'ın keşif gemilerinin elektrik kablolarını koparttığını iddia etti. Pekin'den gelen açıklama ise Viyetnam gemilerinin Çin sularına girerek balıkçı gemilerine zarar verdikleri yönünde oldu. Scarborough Resifi ; Resif aslında küçük bir kaya parçası. Filipinler'e dahil Luzon adasından 200 kilometre uzaklıkta yer alan bu resifin hükümdarlığı Çin, Tayvan ve Filipinler tarafından talep ediliyor. Bu senenin başında resif yüzünden Çin ve Filipinler'in arası açıldı. Filipin Donanması Çin'li balıkçıları yasal olmayan bölgelerde avlanırken yakaladıklarını söylediler. Donanma, balıkçıları tutuklamaya kalktı fakat bölgede Çin'e ait olan keşif gemileri bu duruma engel oldu. Manila hükümeti, resifin kendi deniz sınırlarının 200 deniz mili dışında, yani uluslararası sularda olduğunu söyleyerek, olayın uluslarası bir anlaşmayla çözülmesi gerektiğini savundu. Bilirkişiler bu konuya Çin'in karşı çıkacağını, çünkü Çin'in batı baskısı altında yönetilen devletere güvenmediğini düşünüyorlar.