Siyaset, doğası gereği rekabet üzerine kuruludur ama bu
rekabetin de belli ölçüleri ve nezaket kuralları olmalıdır. Uzun
zamandır ölçü ve nezaket çizgisini kaçıran ülkemiz siyaseti yeni
bir nefese kavuştu gibi. Umarım bu yeni nefes, iktidarı ve
muhalefetiyle bütün siyasilerimize yeni pencereler aralar.
Geçtiğimiz hafta AK Parti İstanbul İl Teşkilatı’nda
yeni bir yönetim iş başına geldi. Adeta bir bayrak devir teslimi
olan bu yeni değişim öncelikle Ak Parti saflarında bir
dalgalanma ve heyecan meydana getirdi.
AK Parti İl başkanlığına gelen Osman Nuri
Kabaktepe, görüldüğü kadarıyla söylem ve eylemleriyle yeni bir
rüzgâr estirecek Türk siyasetinde. Zira Z kuşağı
ile aynı dili konuşabiliyor olması sebebiyle yeni neslin dikkatini
çekmeyi başarmış olmasının yanında, kuşatıcı ve yapıcı üslubu
sayesinde şimdiden İstanbul halkı üzerinde olumlu etkileri
görülüyor. Kuvvetle muhtemeldir ki ilerleyen zamanlarda da toplumun
tamamına etki edecektir.
Bu yeni rüzgârdan öncelikle AK Parti payına düşeni
almalı ve uzun zamandır üzerine serpilmiş olan ölü toprağını
silkelemeli. Silkelemeli ki 20 yıl önce çıkılan yoldaki ruh ve
heyecan geri gelebilsin. Dava ve hizmet şuuru
canlandırılabilsin.
Kabul edin veya etmeyin, özellikle son yıllarda, Türkiye
siyaseti adeta rayından çıktı. Kullanılan dil, üslup ve yöntem
maalesef milleti ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı nitelikte.
Toplum hızla, farklılıklar üzerinden uçlara doğru
itiliyor. Suçlama dili o kadar keskin ki siyasiler
hakkında art arda davalar açılıyor, tazminatlar kazanılıyor. Bu
demektir ki birileri bodoslama gidiyor ve duvara çarpıyor. Bu arada
olan da güzel memleketime oluyor.
Oysaki rekabetin ve düşmanlıkların olabildiğince arttığı
küresel dünyada bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz şey
birliktelik. Hem de hiç olmadığı kadar güçlü bir
birliktelik.
Bugün bütün dünyada devletler ve milletler bir araya gelip daha
güçlü birlikler kurarken biz, tam tersini yapıyoruz. Bölünüyoruz ve
ayrışıyoruz. Başkaları güç kazanırken biz ise kan kaybediyoruz.
Osman Nuri Kabaktepe’nin göreve gelirken ve geldikten
sonraki söz ve eylemleri uzun zamandır özlemini çektiğimiz
mahiyette. Kabaktepe’nin özellikle muhalefet partisinin il
yetkilisine yönelik yapmış olduğu kahve daveti ve bunun karşılık
görmüş olması uzun zamandır siyaset arenasında unutulmuş bir
politika endamı. Darısı diğer siyasilerimizin başına.
Umudum ve ümidim odur ki bu yeni rüzgârı bütün siyasetçilerimiz
ve siyasi partilerimiz yakalayabilsin. Uzun zamandır siyasete hâkim
olan nefret dili terk edilip yerine daha yapıcı ve kapsayıcı bir
dil geliştirilsin.
Bu mümkün mü?
Evet mümkün.
Kabaktepe, bunun yapılabileceğine dair ilk sinyalleri
verdi. Şimdi bize yani millete düşen bu yeni döneme sahip çıkmak ve
desteklemek. Yoksa bu iş bir kişinin tek başına başarabileceği bir
şey değil.
Dönüşüm bir kişiyle başlar ama kurumlar ve kurullar ile
devam eder. Erbakan Hoca’nın da dediği gibi:
“Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle
başlar"
Eğer AK parti 2023 seçimlerini kazanmak istiyorsa
Kabaktepe’nin oluşturduğu heyecana sımsıkı sarılmalı ve
fabrika ayarlarına geri dönmelidir.
Çocuk eğitimi gibi siyasetin de olgunlaşma ve eğitilme sürecine
ihtiyaç duyduğuna inananlardanım. Siyasetçiler “sen
anlayışı”ndan “ben anlayışı”na ve son tahlilde
“biz anlayışı”na doğru adım attıkça olgunlaşma kemale
erecektir.
“Biz” bilincine ulaşmış bir siyaset,
şahsiyetini kavileştirmiş demektir. Siyasetçilerin
“biz” anlayışıyla konumlandırılması; kişilikli, kendi
ayakları üzerinde durabilen, düşünce ve fikrî oluşumlarında
bağımsız, ben-sen kavgasından ve politize ruhlu fanatizmden
uzaklaşmış, kendi çıkarları kadar ötekinin de menfaatine saygılı
bir toplum oluşmasına olanak sağlayacaktır. İşte o zaman kanaatimce
“bir”lik de sağlanmış olacaktır.
Bu hem AK Parti’nin hem de milletin hayrına
olacaktır.
“Sen” “Ben” kavgası bırakılıp “Biz” dostluğuna
yelken açabilmek dilek ve temennileriyle…