Brady tahvilleri tartışılıyor

Abone ol

Türkiye, Irak harekatı öncesinde ABD Hazinesi'nin garantör olacağı ‘Brady Tahvilleri’ni tartışıyor.

17 Ağustos Marmara Depremi yaralarını sarmak için o dönemlerde ‘Tanrı İşi Tahviller’ olarak anılan tahvilleri ihraç etmesi gündeme gelen IRAK'a savaş açmak için hazırlıklarını sürdüren ABD ile Türkiye arasındaki görüşmelerin ekonomi ve para ayağı, ABD'nin ‘iflas’ aşamasına gelen ülkeler için uyguladığı ‘Brady Planı’na bile dayandı. Böylece, Marmara Depremi döneminde dünyada ‘doğal afetler’ sonrası zararların karşılanması için satışa çıkartıldığından Türkiye'ye de önerilen ancak Hazine'nin kabul etmediği ‘Tanrı İşi Tahviller’den (Act of God Bonds-AGB) sonra Irak Savaşı öncesinde, ‘Brady Tahvilleri’ tartışılmaya başlandı. Türk Hükümeti'nin ABD karşısındaki kararlı tutumu, ilk defa 1989 yılında Meksika için uygulanan ve bu planı geliştirdiği için dönemin Başkanı Ronald Reagan'ın Hazine Müsteşarı Nicholas Brady'nin soyadı ile anılan ‘Brady Planı’nı gündeme getirdi. ‘Brady Planı’ olarak tanınan sistem, özetle borçlu ülkenin uluslararası piyasalara ABD Hazinesi garantisi altında uzun vadeli tahvil ihraç etmesine olanak sağlıyor. Uluslararası piyasalarda ihraç edilen bu tahviller de ‘Brady Tahvilleri’ olarak tanınıyor. Borçlu ülkenin, ABD Hazinesi garantisiyle tahvil ihraç etmesinin sağladığı en önemli avantaj, borç ödeyememe ihtimali taşıyan bir ülkenin ödeyeceği faizin çok altında faiz ödemesi olarak tanımlanıyor. Bu yıl başında üç dış borçlanmaya çıkan Türk Hazinesi'nin, bu tahvil satışlarında yüzde 10.5-11 arasında faizle borçlandığı düşünüldüğünde, 10-30 yıl arasında vadeyle satılabilecek Brady Tahvilleri vasıtasıyla, yıllık 40-50 milyon dolar faiz tasarruf sağlayabileceği de ifade ediliyor. DEPREMDE DE TARTIŞILDI Brady Planı'nın Türkiye uygulaması ilk defa tartışmaya açılmadı. 1999 yılında yaşanan Marmara Depremi sonrasında mali açıdan sıkıntıları artan Türkiye için benzer finansal çözümler önerilmiş ve tartışılmıştı. Brady Planı'nın uygulanması ile ihraç edilen Brady tahvillerinin gerçekte, yatırımcıları açısından beklentiyi tam anlamıyla karşılayamadığı da o dönemde ortaya çıktı. İlk defa 1989'da Meksika için uygulanan bu yöntem, kısaca ödenmemiş ve ödenme ihtimali ortadan kalkmış borçlanmanın yeniden yapılandırılmasını, bu borçların bir kısmının anaparalarının da ABD Hazine garantisi ile uluslararası piyasalarda satılan tahvillerle karşılanmasını sağladı. Ancak, Meksika sonrasında sadece Rusya Brady'leri ikinci elde gerçek anlamda ve sürekli ilgi gören tahviller haline geldi. Bu iki ülke dışında Brady ihraç eden ülkelerin tahvilleri, yatırımcıları açısından beklentiyi karşılamadı. Diğer taraftan, gelişmekte olan ülke piyasalarında işlem gören Brady tahvilleri, özellikle Latin Amerika ile İspanya gibi Latin piyasalarına bağlı piyasalarda 2000 ve 2001 yıllarında son derece hareketli ve tahvil piyasalarındaki likiditasyonu artıran birer unsur oldu. Brady ile 19 ülkeye 160 milyar dolar Brady tahvillerinin ilk uygulaması olan Meksika Brady'leri, uluslararası piyasalarda ilgi gördü ve yatırımcılar tarafından sevildi. Meksika sonrasında bugüne kadar Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Cezayir, Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Fildişi Sahilleri, Ürdün, Nijerya, Panama, Peru, Filipinler, Polonya, Rusya, Uruguay, Venezüela ve Vietnam için Brady ihraç edildi. Bu ülkeler için ihraç edilen Brady'lerin toplam tutarı da 160 milyar dolar oldu. ‘Tanrı İşi Tahvil’ Demiralp'ten döndü Brady Tahvillerinin 1999'daki Marmara Depremi dönemindeki tartışmalara Hazine sıcak bakmamıştı. 1999'daki tartışmalar, 1994 yılında, doğal afetler karşısında uğranılan zararları tazmin etmek amacıyla fon oluşturulması için ihracına başlanan ‘Felaket Tahvilleri’ (Catastrophe-CAT bonds) veya ‘Tanrı İşi Tahviller’ (Act of God Bonds-AGB) gibi tahvillerin ihraç edilebileceği fikirleriyle başlamıştı. Dönemin Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp, ‘‘Tahvil almak istiyorsanız hepsi deprem tahvili’’ diyerek, o dönemde Türk Hazinesi'nin sattığı tahvillerin tamamının birer ‘deprem tahvili’ olarak görülmesi gerektiğini belirtip, bu konunun kapatılmasını sağlamıştı. Daha sonra gündeme gelen ve ABD'nin 1993'te İsrail'in iskanı için gerçekleştirdiği tahvil ihracını örnek alarak ‘‘uluslararası kalkınma’’ (Agency of International Development-AID) türüne de ABD ve Türk hazinesi fazla sıcak bakmamıştı. Brady tahvilinin artısı-eksisi Uluslararası piyasalarda, Brady tahviline ilgi gösteren yatırımcıların genel profili, ‘yüksek risk, yüksek getiri seven’ olarak tanımlanıyor. ABD Hazine garantisi altında satılan Brady'lerde ‘risk düştüğü’ için getiri de düştüğünden bu tahvillerin alıcı için cazibesi azalıyor. Brady'ler, ‘düşük risk, düşük getiri’ yönünde hareket eden yatırımcılar içinse yüksek risk ifade ettiğinden, kısmen Meksika ve Rusya Brady'leri dışında bu kesimden hiç ilgi görmedi. Brady tahvil ihracı bir yandan ABD Kongresi'nin onayını diğer taraftan da kısmen yeniden borç yapılandırılmasını gerektirdiğinden zaman alıyor. Türkiye'de veya Türkiye için, Irak Savaşı olmadığı takdirde borç ödeme sorunu olmayacağı düşünülüyorsa ve ek borçlanma peşine düşülmesinin nedeni sadece Irak Savaşı ise bu durumda ABD'nin arzusu çerçevesinde daha fazla dış borçlanma, ‘uzun vadeli-düşük faizli’ de olsa gereksiz görülüyor. Chomsky: Yoksulların yükü artar Düşünür ve bir politik eylemci olan Prof. Noam Chomsky, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Brady Tahvilleri gibi, kurum ve borçlanma enstrümanlarını 2000 yılında Nation Dergisi'nde David Barsamian ile yaptığı bir röportajda şöyle tanımlıyordu: ‘‘IMF ve Brady tahvilleri gibi araçlarla kurulan sistem, borçlananların sorumluluktan arındırıldığı bir sistemdir. Onların kurtulduğu sorumluluk ise kendi ülkelerindeki yoksullaştırılmış nüfus kitlesine yüklenmektedir.’’

Günün Önemli Haberleri