Bosna-Hersek saplandığı çamurdan nasıl çıkacak?
Abone olHükümet karşıtı gösterilerin haftalardır sürdüğü Bosna Hersek'te halk hem siyasetçilere hem de 1995'teki Dayton Anlaşması ile kurulan sisteme tepkili. Sistemi yaratan uluslararası toplumun ülkenin sorunlarına çözüm yolunda somut bir çabası yok.
Bosna-Hersek'i unutmak dünya için cezbedici olmalı. Zira bu ülke yaklaşık 20 yıl önce çözülmüş görünen bir sorunun başlıca aktörüydü.
Ülke o dönemden bu yana dış basında sadece futbolcularının olağanüstü başarılarıyla (Bosna-Hersek, bu yaz Brezilya'da düzenlenecek Dünya Kupası'na katılma hakkı kazandı) başlıklara taşındı.
Ancak Bosnalılar Şubat başından itibaren ülkede durumun hiç de
iyi olmadığını duyurdular. Göstericiler, ülke çapında hükümet
binalarını yaktılar. Yıllardır süren yoksulluktan ve çok yüksek
orandaki işsizlikten bıkıp usanmışlardı.
Bosna-Hersek'te gösteriler her gün sürüyor. Ülkeyi saplandığı çamurdan çıkarmaya yönelik çabalar da...
Değişime yönelik girişimlerin çoğu da siyasetçileri aşağılayan sıradan vatandaşlardan geliyor.
'Çürük sisteme' tepki
Ülkenin büyük kasabalarında küçük gruplar her gün yerel saat ile 12:00'de toplanıyor, yetkililerin aylık ortlama maaş olan 400 eurodan çok daha fazla para kazandığı sisteme tepkilerini dile getiriyor.
Konforlu villalarda yaşayan, resmi araçlarının tadını çıkaran ancak halkın gıda, konut, ısınma gibi temel ihtiyaçlarını giderme yolunda çok az şey yapan siyasetçilerden şikayetçiler.
Göstericilerin öfkesi Bosna'nın liderleriyle de sınırlı değil. Yıllardır çöken bir sistemi düzeltme yolunda hiçbir şey yapmayan yabacıları da sorunlardan sorumlu tutuyorlar.
Saraybosna'da ateşe verilen hükümet binalarından birinin dışına asılan pankartta, "Avrupa: Konuşmanız gerekenler bizleriz" yazıyor.
Bu sözler, yabancı yetkililerin, yoldan saptıklarını düşündükleri siyasetçiler ile birlikte hareket ettiklerini görmekten bıkmış çok sayıda kişinin hissiyatını yansıtıyor.
Boşnak yönetmen Haris Pasoviç, ülkenin önde gelen film ve tiyatro yönetmenlerinden. Saraybosna kuşatması sırasında kent saldırı altındayken düzenlediği festivaller ile biliniyor.
"Uluslararası toplum masum değil. Parti liderleri teması kesmeliler" diyor Pasoviç ve ekliyor: "En büyük güç uluslararası toplumun ellerinde. Ülke ekonomik olarak imha olurken, kayıtsız kaldılar. IMF, Dünya Bankası ve diğer çok sayıda kuruluş siyasetçiler ile işbirliği yaptı. Siyasetçilerden kurallarına uymalarını istemek yerine çürük bir siyasi sisteme ve sınıfa para akıttılar."
İşte birçok Bosnalıyı sinirlendiren de bu...
Ulusal Müze gibi önemli kurumlar fonların yetersiz olması nedeniyle kapatıldı.
Edebiyat ve Sanat Müzesi ise açık. Ancak müze zor günler geçiriyor.
Görüştüğümüz müzenin yöneticisi Şeyla Şehaboviç, tasarruf için ısıtıcıyı kapatmak zorunda olduğunu söyleyerek özür diliyor.
"Ulusal bir müzeyi yönetiyorum ve bütçem yok. Oysa Kültür Bakanlığı'na ait araçlardan sadece birini satsalardı, burada herkesin bir yıllık maaşını ödeyebilirlerdi" diyor Şehaboviç.
Şeyla Şehaboviç, protesto gösterilerinin başladığı ülkenşn kuzeyindeki sanayi kenti Tuzla'dan.
Tuzla'da binlerce kişi, eski kamu şirketlerinin acemice özelleştirilmesi sonrası işsiz kalmış.
'Mucize bekledik'
Bosnalılar hükümetin eylemlerine tepkisiz kalmasına öfkeli. Ülkenin hala, yaklaşık 20 yıl önce imzalanan Dayton Barış Anlaşması ile yürürlüğe giren karmaşık sistem ile yönetilmesi nedeniyle hayalkırıklığı içindeler.
Bosna-Hersek'te her etnik grubun (Boşnaklar, Sırplar, Hırvatlar) birer başkanı var. Ülkeyi oluşturan iki "tüzel varlık" (Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti) bünyesinde görev yapan başbakan sayısı da 14.
Şeyla Şehaboviç, "Savaş sırasında kimse bizi kurtarmadı ve 20 yıl sonra bir mucize bekliyorduk: Avrupa Birliği 'Bu anayasa aptalca. Sizin için yenisini hazırlayacağız' diyecekti. Sonunda böyle birşeyin olmayacağını anladık." diyor.
"Dayton'ı biz yazmadık" diye ekleyen Şehaboviç, sözlerini şöyle noktalıyor: "Ben ikinci bir Dayton yazmak istemiyorum. Onu kim yazdıysa, değiştirme sorumluluğu da onda."
Ancak şu ana kadar Bosna-Hersek'teki gelişmelere dışardan müdahale edileceğine dair fazla bir sinyal yok.
Çare 'yerel çözüm' mü?
Teorik olarak Uluslararası Yüksek Temsilci bu yetkiye sahip. Geçmişte bu görevi üstlenenlerden bazıları, yetkilerini, etkisiz bazı yetkilileri görevden almak ve devletin bazı birimlerini merkezileştirmek için kullanmışlardı.
Halaen bu görevi sürdüren Valentin Inzko, sokakta karşılaştığı insanların kendisini "çok yumuşak" bulduğunu kabul ediyor. Ancak Inzko'ya göre, "Bosna Valisi" gibi davranılan günler de geride kaldı.
"Biz daima yerel sorumlukların ve yerel çözümlerin altın çiziyoruz. Önemli bir görevi yerine getirdik ancak sonra biraz rahatladık. Şimdi yerel yetkililerin ve halkın sorumluluğu üstlenmesinin vakti geldi" diyor Inzko.
Uluslararası Yüksek Temsilci, Bosna'daki sivil yurttaş hareketinin öneminin farkında olduğunu, tam da bu nedenle uluslararası toplumun ülkedeki gelişmelere müdahale etmemesi gerektiğini söylüyor.
Bu tavrın göstericilerin pek çoğunu hayalkırıklığına uğratacağına şüphe yok. Belki bazıları bu kez dış müdahalenin olmamasından memnun kalabilir. Ve yine belki de, ekim ayında seçimlere gidilecek ülkede dönüşüm zamanı gelmiştir.
Tam da bu noktada "Oturmalı ve sadece nelerin yakılabileceğini değil nelerin değiştirilebileceğini düşünmeliyiz" diyor Şeyla Şehabovi ve ekliyor: "Seçim zamanı geldiğinde taleplerimizin netleşmesini, iktidara gelenlerin şu ana kadar yaptıklarını gelecekte yapamayacaklarını umuyorum."