'Bosfor öküzü' Hakan Şükür
Abone olAzerbaycan basını Galatasaray'ın ünlü futbolcusu Hakan Şükür için 'Bosfor öküzü' nitelemesini yaptı. Emre Aköz, 'bosfor öküzü'nün ne anlama geldiğini araştırdı.
Azerbaycan'da yayınlanan bir gazete Galatasaray'ın tecrübeli
futbolcusu Hakan Şükür için nitelemesini yaptı. Sabah Gazetesi
yazarı Emre Aköz 'bosfor öküzü'nü irdeledi:
- Dünkü Radikal gazetesinde Azerbaycan basınından bir kupür vardı.
Haber Milli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal ile G.Saraylı
futbolcu Hakan Şükür arasındaki gerginliği işliyordu. Bu haberde
iki ilginç nokta hemen dikkati çekiyordu:
1) Gazete Hakan Şükür'den 'Bosfor Öküzü' diye söz ediyordu. Sakın
bundan Hakan'a hakaret edildiği anlamını çıkarmayın. Biz "Boğaz'ın
Boğası" diyoruz, onlar "Bosfor Öküzü" diyor. Yani "öküz" diyerek
Hakan'ı yüceltiyorlar! (Mesela Norveç'te 'Ayı' anlamına gelen erkek
adı vardır. Bizde ise birisine 'ayı' demek hakarete ve aşağılamaya
girer.)
2) Bir başka ilginç nokta da Azeri alfabesinde G.Saray'ın,
Qalatasaray diye yazılmasıydı. Yani bizim 'G' harfini kullandığımız
yerde, onlar 'Q' harfini kullanıyor.
Bu haberin çağrıştırdıklarından hareketle bir soru ortaya atayım:
Siz, mesela, 'Kemalizm'in az daha 'Qemalizm' diye yazılacağını
biliyor muydunuz?
Gelin 1928'e, yani harf inkılabının yapıldığı yıla uzanalım. Yeni
alfabenin ne olacağına, dilimizdeki çeşitli seslerin yazıya nasıl
aktarılacağına karar vermek üzere komisyonlar harıl harıl
çalışmaktadır.
Mesela 'Kemal' kelimesinde olduğu gibi, dilcilerin 'damaksılaşmış
k' dediği ses nasıl yazılacaktır? Bazıları bunu 'Kh' ile yazmayı
teklif eder. Yani 'Khemal' diye... Bazısı da Batı alfabelerindeki
'Q' harfini önerir: 'Qemal'.
Neticede sorunu yine Atatürk çözer. Nasıl mı? Gazi'nin çok
yakınında bulunmuş olan Falih Rıfkı Atay'dan dinleyelim:
Bu arada bir 'q-kü' harfi tehlikesi atlattık. Biz Türkçe
kelimelerde 'k'nın, ince seslilerle 'ke', kalın seslilerle 'ka'
okunduğunu düşünerek, 'q'yü (kü'yü) alfabeye almamıştık. Ben yeni
yazı tasarısını getirdiğim günün akşamı Kazım (Özalp) Paşa sofrada,
"Ben adımı nasıl yazacağım. Kü harfi lazım" diye tutturdu.
Atatürk de "Bir harften ne çıkar? Q'yü kabul edelim" dedi.
Böylece Arap kelimesini Türkçeleştirmekten alıkoymuş olacaktık.
Sofrada ses çıkarmadım. Ertesi gün yanına gittiğimde meseleyi
Ata'ya açtım. Atatürk el yazısı majüsküllerini (büyük harflerini)
bilmezdi. Küçük harfleri büyütmekle yetinirdi. Kâğıdı aldı,
Kemal'in baş harfini 'küçük q'nün büyütülmüşü ile, sonra da 'k'nin
büyütülmüşü ile yazdı. Birincisi hiç hoşuna gitmedi. Bu yüzden 'q'
harfinden kurtulduk. Bereket Atatürk q'nün majüskülünü bilmiyordu.
Çünkü o 'k'nin büyütülmüşünden daha gösterişli idi. (Çankaya,
'Yazı' başlıklı bölüm.)
Bugün w, x ve q harflerini tartışıp duruyoruz. Halbuki Gazi, adını
'Qemal' diye yazabilseydi, büyük olasılıkla alfabemizde 'q' harfi
de olacaktı. İyi mi!
Yazı: Emre Aköz
Kaynak: