"Borsa kapatılsın" çağrısı
Abone olTEB'in Baş Ekonomisti Selim Somçağ, Türkiye’de borsanın bir tehdit aracı olarak kullanıldığını söyledi.
Tezkerenin reddinin ardından Türkiye’nin borsa tehdidiyle teslim
alınmaya çalışıldığına dikkat çeken Somçağ, “Türkiye’de bugün borsa
kapansa değişen bir şey olmaz” diye konuştu. “Borsayı ülkelere
IMF-DB dikte etmiştir. Türkiye’de borsanın kuruluşundan itibaren
geçen 17 senede faydası olmadı, zararı oldu” diyen Somçağ, borsayı
ve işleyişini şöyle özetledi: Hissedarlar kümesteki kazlar
Türkiye’de şirketlerin halka açılma oranları yüzde 15-20 civarında.
Yani aile şirketleri. Eğer yüzde 50’den fazlası arz edilirse
kontrol ailenin elinden gider. ABD’deki gibi gerçek anonim
şirketlerde hissedarlar yönetimde bulunur. Bu hissedarların
profesyonel yöneticileri yerinde tutmaya devam etmeleri için
şirketlerin iyi performans göstermeleri lazım. ABD’deki borsanın
böyle bir disiplin edici etkisi olabilir, tartışmalı ama bu
söylenebilir. Türkiye gibi azınlık hisselerin halka açıldığı
şirketlerde böyle bir etki de yok. Şirketin yüzde 15-20’sini
satmışsın geçmiş performansına bağlı olarak sonra istersen batır. O
yüzde 15-20’nin hiç bir hakkı yok. Onlar kümesteki kazlar oluyor.
Siyasi ve ideolojik bir yapı Bugün borsa kapansa hiçbir şey olmaz.
Yani makro ekonomik olarak maliye, para politikaları, kur
politikası, büyüme açısından borsanın ciddi önemi yok. Bu bir
illüzyon. Ama siyasi ve ideolojik bir işlevi var. Borsa, Türkiye’de
batı finans kapitali tarafından kurduruldu. Bunların organları olan
DB ve IMF’nin telkiniyle kuruduruldu. Çünkü bu tür ülkelerin
ellerinde çok fazla sermaye birikimi var bunu değerlendirecek
imkânlar kısıtlı. Dolayısıyla 80’lerden itibaren Türkiye, Meksika,
Brezilya, Arjantin, Güney Kore gibi orta gelişmişlik düzeyindeki
ülkelere saldırmaya başladılar. “Borsa kurun, devlet borçlanması
yapın, yabancı sermaye gelecek, ülkeniz daha hızlı kalkınacak”
dediler. Yabancılar kontrol ediyor Son krize kadar borsadaki
kâğıtların toplamının, piyasa kapitalizasyonu diyoruz buna, yarısı
yabancıların elindeydi. Ve borsayı bunlar istedikleri şekilde
yönlendirebilirler. En büyük grup bunlar oldukları için borsada en
önemli şey de yabancılar alıyor mu satıyor mu? Çünkü bunların
hareket boyutları büyük ve ne tarafa yönelirlerse borsa onları
takip ediyor. Bu da şu gerçekle karşılaşmamızı sağlıyor: Borsanın
ne yöne hareket edeceği Avrupa ve ABD finans sermayesi tarafından
belirleniyor. Borsanın iyi olması için bunların memnun olması
lazım.Türkiye’nin ekonomisi ve siyaseti borsanın önemli olduğu
varsayımıyla hareket ediyor. Ve siyasi iktidarlar üzerinde bir
baskı oluşturuluyor. Düşerse ekonomi batmaz Borsa düşerse ne olur?
Borsanın düşmesiyle işsizlik mi artar? Enflasyon mu yükselir? Milli
gelir mi düşer? Türkiye’de borsanın bu değişkenleri etkileme gücü
sıfır, hiçbir gücü yok. Sadece belli sayıda spekülatörü
ilgilendirir. Bu kadar basit ama çok önemli şekline sokulmuş
vaziyette. Hükümetlerce alınan makro ekonomik kararların bir sınama
mercii olarak, turnusol kağıdı olarak görülmesi son derece aptalca.
İç borç piyasası ve devlet tahvili, bono piyasası için bir ölçüde
düşünülebilir bu sınama. Çünkü oradaki büyüklükler gerçekten bütün
ekonomiyi, maliye politikasını, enflasyonu etkiliyebilir. Fakat
borsanın böyle bir özelliği yok, spekaülasyona çok daha fazla açık.
En etkili şantaj aracı Tezkere geçince ABD’den para yardımı
gelecek, piyasaları rahatlatacak, döviz-faiz düşecek, borsa çıkacak
beklentisiyle kumar oynandı. Bu kadar önemli bir konuda, borsa
çıkacak faiz düşecek diye karar alınmaz. Tezkere reddedilince borsa
birden düştü, döviz arttı. Bu da borsanın Türkiye üzerinde önemli
bir şantaj aracı haline geldiğini gösteriyor. Halbuki tüm bunların
çözümü var. Borsa hiç önemli değil. Onu göz ardı edebilirsiniz
ekonomiyi etkilemez. İkincisi iç borç piyasası. İç borçlar öyle bir
boyutlara vardı ki çaresi konsolidasyondur, ABD’den gelecek
paralarla bu iş düzelmez. Bankacılık sistemi ve kamu borcunun
geldiği noktada konsolidasyondur bu işin çaresi. IMF çözümü
engelliyor 2001’den beri böyle. Ama çeşitli güç odakları bu gerçek
çözümü erteliyorlar ama gerçek çözümden kaçıldıkça reel ekonomi,
üretim düşüklüğü, fakirlik, Türkiye’de yatırım yapılamaması gibi
şeyler yaşanıyor. Ekonomi gereksiz yere kan kaybediyor. Borçların
bu şekilde çok daha uzun süre dönmesinin mümkün olmadığı son derece
net. Dalgalı kur uygulamasına son vermek lazım. Merkez Bankası’nın
elinde bunu yapacak imkânlar var, ama IMF tarafından önleniyor.
Öyle olduğu zaman ABD’den gelecek bir iki milyar üzerine
spekülasyon yapılması da engellenir. Ama boş bir tehditle Türkiye
teslim alınmak isteniyor. Kaynak : Evrensel