Born:'PKK ile bağınızı koparmalısınız'
Abone olAlmanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Wolf - Ruthart Born, "Kürt Sorunu"yla ilgili önemli mesajlar verdi. Born, PKK sempatizanları ve Leyla Zana'ya çağrıda bulundu.
'PKK ile bağınızı koparmalısınız'
Büyükelçi Born, Leyla Zana ve PKK sempatizanlarına Kürt sorunuyla
ilgili kritik mesajlar verdi: Leyla Zana'ya: Kendisiyle görüştüm.
Şiddete karşı olduğunu söyledi. Kamuoyuna da tekrar tekrar
söylemeli. PKK sempatizanlarına: PKK ile bağlarınızı net bir
şekilde koparın. Diyalog açık. Kapıları tekmelemeyin
Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Wolf - Ruthart Born,
Türkiye'deki PKK sempatizanlarına seslenerek, "bu örgütle
ilişkinizi kesin" çağrısında bulundu. Eski DEP Milletvekili Leyla
Zana ile arkadaşlarının kendisine barıştan yana ve şiddete karşı
olduklarını söylediklerini belirten Born, "Bunu diplomatik
temsilcilere söylüyorlarsa, aynısını kamuoyu önünde tekrar tekrar
söylemeliler" dedi. Büyükelçi Born, Milliyet'in Türk - AB
ilişkileri, Kıbrıs sorunu ve Ermeni ile Kürt meseleleriyle ilgili
sorularını yanıtladı.
Avrupa tarafında da yavaşlama oldu
Hükümetin AB ile ilişkileri 17 Aralık'tan sonra beklemeye aldığına
dair bir algılama var. Başbakan Schröder bile geçenlerde
Türkiye'nin yapması gereken şeylerin olduğunu söyledi. Siz de bir
yavaşlama görüyor musunuz?
-Bence Türk hükümeti 17 Aralık'a kadar olağanüstü işler başardı.
Kısa bir zamanda çok sayıda reform gerçekleştirildi. Arkasından bir
durgunluk dönemine girilmesi doğaldı. Araya Noel, yeni yıl ve
bayram girdi. Ondan sonra biraz daha hızlı davranılması
beklenebilirdi. Ancak, çok zorlu hazırlıkların söz konusu olduğu
bir dönemdeyiz. Bu Türk tarafı için olduğu kadar Avrupa tarafı için
de geçerli. Tabii müzakereler 3 Ekim'de başlayacak. Yani, daha
aylar var. Onun için bazı şeyleri de abartmamak gerekir. Şu
kadarını söyleyebilirim. Doğru yolda ilerliyoruz. Zaman var ve
Türkiye'nin gerekli adımları zamanında atacağına ikna olmuş
durumdayım.
İstanbul'daki Alman Katoliklerin sorunları
Türkiye'nin, Gümrük Birliği'nin Kıbrıs dahil 10 yeni üyeyi
kapsayacak şekilde genişletilmesi yönündeki kararı, önemli bir
engelin aşılması anlamına geliyor. Şu aşamada Türkiye'den başka
hangi adımlar bekleniyor?
-Uygulamaya geçirilmesi gereken birkaç konu var. Örneğin dini
özgürlükler konusunda atılması gereken adımlar var. Ortodoks
rahiplerin Türkiye'de eğitilebilmeleri meselesi var. Başka dini
azınlıkların sorunları var, ki burada "azınlık" ifadesini teknik ve
hukuki olmayan anlamda kullanıyorum. Örneğin, İstanbul'daki Alman
Katolik cemaatin durumundan söz edebilirim. Faaliyetlerini bir
şirket çerçevesinde yürütüp gayrimenkul alıp satıyorlar. Oysa bir
kilisenin normal olarak yaptığı işler arasında bu yoktur. Bu
nedenle kendilerine yasal bir statünün verilmesi gerekiyor. Bu
sadece bir örnek. Türk hükümetinin kendisi de zaten uygulama
alanında daha yapılacak işlerin olduğunu söylüyor. Ben de sadece
Türk hükümetinin söylediğini tekrarlayabilirim.
Diyalog fırsatı yakalanmalı
Hapisten çıktıklarında Leyla Zana ve dostlarına terör örgütünden
uzak durmalarını, yapıcı olmalarını ve barışçıl yollara
yönelmelerini söylemiştiniz. Ancak kendilerini İmralı'nın
etkisinden kurtaramadıkları görülüyor. Nevruz'da Öcalan'ın kız
kardeşinin elini öpüyorlar. Bunun arka planında da PKK'yı yücelten
proaktif bir Kürt milliyeçiliği görüyoruz. Bu kişilere bugün hangi
mesajları veriyorsunuz?
-PKK ve benzeri örgütlere gelince, bu konuda net olarak söylenecek
tek şey var. Bunlar Almanya tarafından terörist örgütler olarak
tanımlanmaktalar. Sadece Almanya'da değil, tüm Avrupa Birliği'nde
böyle tanımlanıyorlar. Bu örgütleri çok yakından takip ediyoruz.
Eski PKK üyeleri veya sempatizanlarının ne yapmaları gerektiğini
soruyorsanız, kendilerine şunu söyleyebilirim: Bu örgütle olan
bağlarınızı net bir şekilde koparın... Reform sürecinden sonra
diyalog kapıları sonuna kadar açıktır. Bu kapıları tekmelemeye
gerek yok... Diyalog fırsatını yakalayıp sorunları barışçıl
yollardan çözmek lazım. Hafta sonunda büyük bir şaşkınlıkla Bingöl
bölgesinde çatışmaların olduğunu okudum. Ben o bölgeden yeni
geldim. Bingöl ve Tunceli'deydim. Oradaki insanlarla konuştum.
Israrım, tüm şiddetin sona erdirilmesinden yanadır. Türkiye barışçı
bir ülkedir. Sorunların da barışçı bir şekilde halledilmesi
gerekiyor. Bunun, ilgili tüm taraflarca yapılacağını umuyorum.
Zana, teröre karşı olduğunu söylemeli
Sorunuzda, Leyla Zana ve arkadaşlarından söz ettiniz.
Büyükelçilikler kendileriyle elbette ki görüşüyorlar. Ben de
görüştüm. Kendilerinden aldığım mesaj gayet açıktı. Barışçıl bir
diyalogdan yanalar. Ayrıca şiddete karşılar. Bunu diplomatik
temsilcilere söylüyorlarsa, o zaman aynısını kamuoyu önünde tekrar
tekrar söylemeliler.
Sizce PKK ile aralarına bir mesafe koymakta zorlanmıyorlar
mı?
-Bu tür temaslarından haberdar değilim tabii. Onun için bu konuda
bir şey söyleyemem. Ancak kamu önünde tekrar tekrar "Biz diyalogdan
yanayız, barıştan yanayız" demenin önemli olduğuna inanıyorum.
Tabii ki bu koşullarda kültürel haklar dahil olmak üzere bazı
taleplerde bulunulabilir. Bunlar zaten AB'nin de talepler
listesinde olan şeyler.
Ben olsam, Ermeni tasarısını abartmam
Şu sıralarda Ermeni meselesi ön plana çıktı. Konu Alman
Parlamentosu'na da getirilmeye çalışılıyor. Bu arada Almanları da
1915 olaylarında suçlu gören Ermeni araştırmacıların olduğunu da
hatırlatırım. Sizce bu tarihi bir konu mu, yoksa siyasi bir konu
mu?
-Her ikisi de. Tabii bu tarihçilerin konusu. Ama aynı zamanda
siyasi olan bir konu. Birinci Dünya Savaşı sırasında müteffiktik. O
sıralarda Osmanlı İmparatorluğu'nda olanları çok yakından
gözlemledik. Bu arada belgeler de var. Çeşitli yayınlarımızda yer
almış olan mektuplar var. Bunların hepsi Alman arşivlerindedir. Bu
arşivler de herkese açıktır. Gizli hiçbir şey yoktur. Araştırma
olanakları da vardır. İkinci Dünya Savaşı'nı da hesaba katarsanız,
bizim elbette ki farklı bir geçmişimiz de var. Almanlar için
geçmişte meydana gelmiş acı olayları sahiplenmek normal bir şeydir.
Doğrudur. Alman Meclisi Bundestag'da muhalefet bir karar tasarısı
sundu. Bundan ne çıkacağını bilemiyorum. Tasarı görüşülebilir. Onun
için nereye kadar götürülebileceğini bilemiyorum. Bu da elbette ki
bazı Türk çevrelerinde endişeye neden oluyor. Ancak ben olsam
abartmam konuyu. Bu demokratik düzenin bir parçası.
Ancak, Türkiye'de birçok kişi bu konunun sağ partiler tarafından
Türkiye'yi AB'den uzak tutmaya dönük bir bahane olarak
kullanıldığına inanıyor. Buna ne diyorsunuz?
-Ben olsam bu konuyu da abartmazdım. Her şeyden önce istedikleri
gibi bir tasarıyı sunmak muhalefetin hakkıdır. Bunu 24 Nisan'da
anılacak olan 90. yıldönümü çerçevesinde yapıyorlar. Ama
tekrarlamalıyım. Bu tasarının nereye kadar gideceğini bilemiyorum.
Şu veya bu şekilde kabul edilebilir. İktidar partilerinin ne
yapacağını bilemiyoruz. Ancak temkinli davranıp kızmamak lazım. Bu
Türkiye'ye karşı yapılmış bir şey değil. Zira Türkiye, Hıristiyan
Demokratlar için de dostane bir ülke. Örneğin, AKP'ye Avrupa'daki
muhafazakâr partiler grubunda yer verildi. Hıristiyan Demokrat
Partisi AKP'yi bu konuda destekledi.
Limanlar Rumlara açılmalı
Avrupa Komisyonu sözcüsü, Gümrük Birliği Uyum Protokolü
imzalandıktan sonra Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti
bandıralı gemilere açmak zorunda kalacağını söyledi. Türkiye ise
aksini belirtiyor. Ufukta yeni bir kriz mi görünüyor?
-Hayır. Bir kriz yok. Bu konuda da iyimserim. Türkiye, Avrupa
Komisyonu'na bir mektup gönderdi. Aralık 17'de de bir taahhütte
bulunarak protokolü imzalayacağını açıkladı. Bunu zamanlı bir
şekilde yapacağını düşünüyorum. Tabii onay için Meclisinize
gidecek. Limanların açılmasına gelince Komisyon'un bu konuda
yaptığı açıklama (limanlar açılmalıdır şeklinde) son derece sarih.
Onun için Türkiye Brüksel'den gelen bu öneriye kulak vermeli.
Mavi Kitap'ı tarihçilere bırakalım
Başbakan Erdoğan, Arnold Toynbee'nin Mavi Kitap'ı hakkındaki
gerçekleri anlattıklarında Almanya'nın bu açıklamayı kabul ettiğini
söyledi. Gerçekten kabul ettiniz mi? Tabii, Toynbee'nin o sıralarda
Almanya hakkında da bir Mavi Kitap yazdığını, savaş sonrasında
bunun propaganda amacıyla yazıldığını itiraf ettiğini de
biliyoruz.
-Her iki kitabı okumadım. Onun için bu konuda bir şey söyleyemem.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı sırasında propaganda yoğun bir şekilde
kullanıldı. Bunu tarihçilere ve arşivcilere bırakalım.
ABD'ye eleştiride dikkatli olun
Irak konusuna
dönecek olursak, Türkiye ve Almanya stratejik ortakları olsalar da,
ABD'ye Irak'ı işgal etmesi için yeşil ışık yakmadılar. Bugün o
Irak'ta gelinen nokta hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
-Irak'ın yeniden yapılanması için işbirliği yapıyoruz. Ülkelerimiz
bu savaşa asker göndermedi. Ama özellikle son seçimlerden sonra
Irak'ın demokratikleşmesi çabalarına katkıda bulunuyoruz. Bu arada
insani yardımda bulunmaya da hazırız. NATO şemsiyesi altında
müttefikiz. ABD'nin de yakın dostlarıyız. Onun için
eleştirilerimizde dikkatli olmalıyız.
SÖYLEŞİ:
MİLLİYET