Bombaları bulan polislerden çelişkili ifadeler
Abone ol14 Aralık operasyonunun gerekçesi olan Taşhiyecilere yönelik kurulduğu iddia edilen kumpasın ayrıntıları ortaya çıkıyor.
Paralel Yapı'nın emniyet ve medya uzantılarına yönelik
son operasyonu getiren süreçteki soruşturmanın dönemin Tahşiye
Yayınevi'nin sahibi Mehmet Nuri Turan'ın şikayeti üzerine
başlatıldığı ortaya çıktı.
ALAKASIZ ÜÇ ÖRGÜT TAHŞİYECİLERİ DESTEKLEMİŞ
Anadolu Ajansı'na konuşan Tahşiye Yayınevi'nin eski sahibi Mehmet
Nuri Turan, "24 Nisan 2009'da Emniyet İstihbarat Şube Başkanı Ali
Fuat Yılmazer bizim hakkımızda bir rapor verdi emniyet müdürlüğüne.
Bizlerin El Kaide, Hizbullah ve İBDA-C'yi desteklediğimize dair bir
rapordu bu. Birbirlerinden alakasız üç örgüte birden bizi destekçi
yaptı. Orada 20 kişinin ismi vardı. Bunlardan 7'si hakkında
herhangi bir işlem yapılmadı. Fakat 6 Mayıs 2009'da savcı Kadir
Altınışık vasıtasıyla mahkemeden dinleme kararı alındı.
Ali Fuat Yılmazer'in taşhiyecilerle ilgili raporu vermesinden 15 gün önce Fethullah Gülen, sohbetinde tahşiyecileri eleştirmişti. O konuşma için için tıklayın |
O ZAMANA KADAR İHBAR YA DA ŞİKAYET YOKTU
Böylece soruşturma başladı ve büyütüldü" dedi. Dosyadan görebildiği
kadarıyla soruşturmanın 2009 yılının eylül ayına kadar 'radikal
Tahşiye grubu' ismiyle devam ettiğini, sonradan Tahşiye'nin
tescilli bir marka olduğunun anlaşılması üzerine, 'radikal Mehmet
Doğan grubu'na çevrildiğini aktaran Turan, "Hakkımızdaki ihbar
mektubu da yine eylül ayında yazılmış, dosyayı güçlendirmek için.
Çünkü ortada herhangi bir ihbar ve şikayet benzeri bir şey yokken
bir soruşturma başlatılmış" diye konuştu. Dosyanın içini doldurmak
için uydurma bir ihbar mektubunun yazıldığını ve 22 Ocak 2010'da
saat 05.00'de gözaltına alındığını anlatan Turan, "Suç aleti olarak
da iki tane ruhsatlı silahımı aldılar. Halen silahlarım adli
emanettedir. Aynı gün bilmediğimiz bir evde bulunan bombaların
üzerinde sanıklardan hiçbirinin parmak izi yoktu. Çıkan parmak
izleri polislere aitti. Sonra da yok yere 17 ay hapis yattık"
ifadesini de kullandı.
MEKTUPLAR İŞLEME KONULMADI
Mehmet Nuri Turan, Fethullah Gülen, medya organları, çalışanları ve
dönemin sorumlularıyla ilgili yaptığı şikayet sürecini de "Söz
konusu dava kapsamında, cezaevinde tutukluyken dönemin İstanbul
Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'a bir mektup yazdım. Mektup işleme
konulmadı. Turan, "Çünkü o dönemde, 'mektup komisyonuna bakanların
paralelci olduğu' söylendi bize. Daha sonra 2014 yılının ilkbahar
aylarında, ben emniyete bir mail attım; 'böyle bir mektubumun
olduğunu, neden takip edilmediğine' dair. Sonra emniyet beni davet
etti. Ben de emniyette iki kere ifade verdim ve müşteki olduğumu
söyledim. Emniyet, savcılık adına işlem yaptı. Doğrudan Gülen'den
şikayetçi oldum. Emrini yerine getirenlerin tespit edilerek
yargılanmasını istedim. Dönemin sorumlusu herkesten şikayetçiyim. O
dönem yapılan yayınlarla ilgili şikayetçi oldum" sözleriyle
anlattı. Turan, çağrılması halinde savcılığa gidip ifade
verebileceğini de aktararak, "gizlisi saklısı" bulunmadığını
söyledi.
3 POLİSİN PARMAK İZİ BOMBALARDA
Öte yandan Sabah gazetesi 14 Aralık operasyonunun en önemli
dayanaklarından olan "Parmak İzi Raporu"na da ulaştı. Rapora göre,
22 Ocak 2010'da Tahşiyeci Cemaatine yönelik operasyonda yapılan
aramada bulunduğu ileri sürülen 3 adet bombanın üzerinde, aramayı
yapan 3 polis memuruna ait 9 parmak izi tespit edildi. İstanbul
Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nün hazırladığı
17 Mart 2010 tarihli rapora göre; İstanbul Bahçelievler Şiyavuş
Paşa Mahallesi Barbaros Caddesi 3'üncü Sokak'ta Turgut Yıldırım'a
ait evde arama yapıldı. Aramada, üç adet el bombası ve çok sayıda
mermi ele geçtiği ileri sürüldü.
POLİSLERDEN ÇELİŞKİLİ İFADELER
Tahşiyeci Cemaatine yönelik operasyondan sonra açılan dava,
İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Bu davanın 9 Mart
2011 tarihli celsesinde, davanın sanıklarından Turgut Yıldırım'ın
evinde arama yapan polis memurları Cemal Aslan, Kadir Gümüş ve
Ahmet Keser ile evin bulunduğu apartmanın yöneticisi ve mahalle
muhtarı tanık olarak dinlendi. Bu duruşmada polis memurları bomba
üzerindeki parmak izleri ile bombaların bulunuş şekline ait
çelişkili ifadeler verdiler. İşte o çelişkilerden bazıları:
Polis memurlarından Cemal Aslan ifadesinde, bombaların arama başladıktan 1-2 saat sonra bulunduğunu anlattı. Aynı soru kendisine yeniden sorulduğunda, "tam olarak hatırlamadığını" söyledi. "Bombalar ne zaman bulundu" sorusu Kadir Gümüş'e de sorulduğunda yanıtı, "aramaya başladıktan 15-20 dakika sonra bombalar bulundu" şeklinde oldu. Bu çelişki üzerine Gümüş'e yeniden aynı soru soruldu. Bu kez durumu fark edip "hatırlamıyorum" dedi.
Bir başka çelişki de polislerin bombalar bulunduktan sonraki davranışlara ilişkin oldu. Tanık polis memuru Cemal Aslan ifadesinde önce "Bulduğumuz mühimmatı tutanağa geçirmek için poşetten çıkarıp yan yana dizdik. Arama kameraya alındı" dedi. Aslan, "patlama ihtimaline karşı neden ellediniz?" diye sorulunca bu kez ifadesini değiştirerek "Uzmanlar gelene kadar ne olduğuna bakmak için poşeti elimize aldık ve bir kenara koyduk. Poşetten çıkarmadık" dedi. Aslan bu ifadeyi verirken, bombalar bulununca çağrılan teknik ekipteki polis memuru Ahmet Keser geldiğinde bombaların dizili olduğunu, "Bir çekyatın üzerinde el bombaları olduğunu gördüm. Bunları çektim. Hatırladığım kadarıyla mermiler daha sonra bulundu" diye anlattı.
AMELİYAT ELDİVENİYLE...
Polis memurları, bombalar üzerindeki parmak izlerinin,
kullandıkları eldivenlerin ya yıpranmış olması ya da o sırada
takılı bulunmamasına bağladı. Polis Cemal Aslan ifadesinde aramada
ameliyat eldiveni kullandıklarını anlatırken, "Ameliyat
sırasında kullandığımız eldiven bir süre sonra yıpranıyor. O
nedenle çıkarmış olabilirim" dedi. Kadir Gümüş, aramada
kendisi ve diğer arkadaşlarının elinde eldiven olduğunu anlattı. O
da diğer arkadaşı gibi eldivenin yırtılmış olabileceğini, yazı
yazmak için eldiveni çıkarmış olabileceğini söyledi.