Böbrek kanserinin nedeni bu üçlüye dikkat!
Abone olBöbrek dokusundan kaynaklanan habis bir tümör olan böbrek kanseri sıklığında son 20 yıl içinde belirgin bir artış gözleniyor ancak bu artışın nedeni tam olarak bilinmiyor.
Dünya genelinde metabolik hastalıkların yayılması birçok hastalığın görülme sıklığını da artıyor. Bugün artık obezite, diyabet, hipertansiyon varlığının tek başına ya da birlikte birçok organı etkileyen kanserlerin gelişiminde risk oluşturduğu kanıtlanmış durumda. Üronkoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Öbek, böbrek kanserinin yüzde 50’sinden sigara, hipertansiyon ve obezite üçlüsünün sorumlu olduğunu söylüyor.
Özellikle hipertansiyon varlığının böbrek kanseri sıklığında oldukça etkili bir parametre olduğunu söyleyen Prof. Can Öbek, hipertansiyonun, kanserin evresine ve daha agresif bir seyir izlemesine de neden olduğunu belirtiyor.
SİGARA VE OBEZİTEYE KARŞI ÖNLEM ALINMALI
Yetişkinlerde böbrek kanserinin en yaygın görülen türünü “renal hücreli kanser” oluşturuyor, çocukluk çağında ortaya çıkan böbrek kanserleri ise genellikle farklı hücrelerden kaynak aldığı için tedavi yaklaşımı da değişiyor. Böbrek kanseri tedavi edilmediği takdirde çevre doku ve organlara yayılabildiği için erken evrede tanı alması tedavinin başarılı olması ve iyileşme şansının yükselmesinde de etkili oluyor.
Sigara tüketimi, obezite ve yüksek tansiyonun böbrek kanserine yol açtığı saptanmış üç çevresel faktör olduğunu belirten Prof. Öbek, birinci dereceden yakınında böbrek kanseri hikayesi olmasının da etkili bir risk faktörü olduğunu belirtiyor. Öbek, bu nedenle, böbrek kanserinden korunma adına atılacak en önemli adımın sigara kullanmamak ve obeziteye karşı önlem almak olduğunu söylüyor.
ERKEN EVREDE BELİRTİ VERMİYOR
Böbrek kanserinin çok nadir olarak erken evrelerde belirti verdiğini belirten Öbek, hastaların dikkat etmesi gereken işaretler konusunda şu bilgileri veriyor:
“İleri evrelerde, idrarda kanama, bel bölgesinde ağrı ve/veya şişlik belirtileri gözlenebiliyor. Ancak hastalık bazen vücutta yüksek tansiyon, kilo kaybı, ateş, kansızlık veya kan sayımında yükseklik, kan kalsiyum seviyesi yükselmesi gibi sistemik bazı bulgulara da yol açabilir. Her ne kadar bu bulgular birçok hastalıkta gözlenebilse de özellikle risk faktörlerine sahip kişilerin bu konuda daha uyanık olmasında yarar var.”
TÜMÖRLER TESADÜFEN SAPTANIYOR
Belirtilerinin erken evrede görülmemesi nedeniyle böbrek kanserinin yarısından fazlasının başka nedenlerle yaptırılan ultrasonografi, tomografi veya MR gibi radyolojik görüntülemelerde tesadüfen saptanabiliyor. Tesadüfen saptanan tümörler genellikle daha erken evrede ve tedavi edilmesi de daha kolay.
Böbreklerde ortaya çıkan tümörler benign (iyi huylu) ve malign (kötü huylu) olmak üzere iki şekilde görülüyor. Ancak günümüzdeki radyolojik görüntüleme yöntemleri ile tümörün ‘iyi huylu’ ya da ‘kötü huylu’ ayrımını yapabilmek mümkün değil.
Tümör kitlesinin çapı küçüldükçe, iyi huylu olma olasılığı artıyor. Çapı dört santimin altında olan kitlelerin iyi huylu olma oranı ise yaklaşık yüzde 30 civarında.
Böbrek kanserinin tanısında kontrastlı bilgisayarlı tomografi kullanılıyor, bazı hastalarda ayrıca MR’da çekilebiliyor. Böbrekte kitle varlığında biyopsi standart bir uygulama değil ancak hastanın durumuna bağlı olarak yapılabiliyor.
CERRAHİ, ROBOTİK YA DA LAPAROSKOPİK OLARAK YAPILABİLİYOR
Böbrek kanserinde birincil tedavi yönteminin cerrahi olduğunu söyleyen Prof. Can Öbek, “Cerrahide amaç, hastanın durumuna göre, mümkün olduğunca kitlenin çıkarılıp böbrek dokusunun korunmasının sağlanmasıdır. Bu sayede hastanın uzun vadede kalp hastalıkları riski de azaltılmaktadır” diyor.
Böbrek kanseri ameliyatlarının günümüzde robot yardımlı ve kapalı cerrahi yöntemleriyle güvenle gerçekleştirilebiliyor.