Nükleer korku, dünyayı sardı
Abone olİran, baskılara aldırış etmedi. Yeniden nükleer faaliyetlere başlayan İran, tüm dünyayı korkutuyor. ABD endişeli. İşte dünyanın kaderini yakından ilgilendiren açıklamalar:
ABD, İran'ın açıkladığı gibi nükleer faaliyetlerine yeniden
başlaması durumunda, İran ile müzakereleri yürüten 3 AB ülkesiyle
danışmalarda bulunacağını bildirirken, Fransa, konunun BM Güvenlik
Konseyi'ne götürülebileceğini belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı
basın görevlisi Tom Casey, İran'ı, geçen yıl Kasım ayında Paris'te
varılan, uranyum işleme ve diğer nükleer yakıt dönüştürme
faaliyetlerini tümüyle durdurmayı vadettiği anlaşmayı tümüyle
uygulamaya çağırdı. Casey, ''Eğer İran faaliyetleri durdurma
kararından vazgeçerse, ilk adım olarak AB üyesi 3 ülke ve diğer
ülkelerle görüşeceğiz, bundan sonra da Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı Yönetim Kurulu ile görüşeceğiz'' dedi. ABD'nin uzun süredir,
İran'ın Kasım 2004'te İngiltere, Almanya ve Fransa ile imzaladığı
anlaşmaya uymazsa, konunun BM Güvenlik Konseyi'ne götürülmesi
gerektiği görüşünü taşıdığını belirten Casey, İngiltere'nin,
İran'ın uranyum dönüştürme çalışmalarına yeniden başlamasını
''gereksiz ve zarar verici bir adım'' olarak gören açıklamasını
desteklediklerini kaydetti. İran yönetimi, kendilerinin İsfahan
nükleer tesisindeki çalışmaları ''yeniden başlamış saydığını''
açıklamıştı. AB ise İsfahan tesisinde çalışmaların yeniden
başlamasının Paris'te Kasım 2004'de varılan anlaşmayı ihlal
edeceğini bildirdi. Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü,
düzenlediği basın toplantısında, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka
Fischer'in İran'ın nükleer faaliyetlere yeniden başlamasının
''Tahran'ın yaptığı bir hesaplama hatası'' olduğu uyarısında
bulunduğunu söyledi. FRANSA Fransa Dışişleri Bakanı Philippe
Douste-Blazy ise İran'ın nükleer faaliyetlerine yeniden başlaması
durumunda, konuyu BM Güvenlik Konseyi'ne götürmek zorunda
kalabileceklerini söyledi. Douste-Blazy, İran'ın kararından
vazgeçmemesi halinde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA)
yönetim kurulunun özel toplantı yapmasını, hatta BM Güvenlik
Konseyi'ne başvurulmasını planladıklarını söyledi. Fransız Bakan,
İran'ın kararını açıklamasından sonra TV5 televizyonuna verdiği
demeçte, ''Bu ültimatom, tek taraflı bir karar almak için bahaneye
benziyor. İran'ın tercihinden vazgeçmemesi durumunda, UAEA yönetim
kurulunun özel toplantı yapmasını istemeliyiz. Buna rağmen İran
kararından dönmezse, BM Güvenlik Konseyi'ne başvurmak zorunda
kalabiliriz'' diye konuştu. AB ve İran yetkililerinin görüşme
sürecini sürdürmesi gerektiğini belirten Douste-Blazy, ''En iyisi
İranlıların görüşme masasına dönmesi. Bizim için de, onlar için de
en iyisi. Aynı zamanda bu, herkes için bir fırsat. İranlıların
Avrupalılarla konuşmak için bu fırsatı değerlendirmesi lazım'' diye
konuştu. AB TEKLİFİ SUNACAK MI? Bazı AB diplomatları ve
politikacıları, İran'ın son krizi, bir teklif sunacağını bildiren
AB üzerinde baskıyı artırmak için çıkardığını öne sürüyor.
İngiltere, Almanya ve Fransa hükümetlerinin, İran'ın son
açıklamaları üzerine, sunacaklarını açıkladıkları teklifi İran'a
sunup sunmama konusunda acil görüşmeler yaptıkları da bildirildi.
Avrupa Komisyonu sözcüsü Stefaan de Rynck, AB yönetiminin Paris
anlaşmasında verilen sözlerin hayata geçirilmesini beklediğini
söyledi. AB'nin İran ile yürütülen ticaret anlaşmasına ilişkin
görüşmeleri kesip kesmeyeceği sorulan sözcü, ''Böyle bir anlaşma
konusunda ilerleme sağlamak, Paris anlaşmasında sağlanan olumlu
ortamın başarıyla sürdürülmemesi durumunda olası değildir'' dedi.
Avrupa Birliği yetkilileri, İran'ın ''AB'nin teklifini Temmuz
sonunda vermeyi taahhüt ettiği'' iddiasını da, ''böyle bir kesin
tarih verilmediğini'' söyleyerek reddediyor. İRAN'IN HEDEFİ Bir AB
yetkilisi, ''İranlılara teklif paketinin hazır olduğunu ve
kendilerine Pazar günü sunacağımızı söylediğimiz için, niye böyle
davrandıkları açık değil'' dedi. Bazı gözlemciler, İran'ın, yeni
Cumhurbaşkanı Muhammed Ahmedinecad'ın göreve başlaması beklenen
Cumartesi gününden önce böyle küçük bir kriz yaratarak,
Ahmedinejad'ın göreve başlarken yaptığı konuşmada AB ile
görüşmelere devam edileceğini açıklayarak bu krizi çözmesi, böylece
''devlet adamı'' gibi görünmesi ve Batı karşıtı imajını
yumuşatmasına fırsat yaratmayı amaçlamış olabileceğini ileri
sürüyor.